Evet, merhaba. Hikayemin ikinci bölümü ve medyada bir şarkı var. Sevdiğim bir film olan Aynı Yıldızın Altında'nın şarkılarından biri olan Boom Clap. Bölüm başlığı da nakarattan bir söz. Hikayemin birinci bölümü için bir kaç kişi oylayıp destek verdi, çokça teşekkür edip bölüme geçiyorum.
* * *
Aniden perdeden süzen bir ışıkla uyandım. Somin benden önce uyanmıştı ,hatta görünüşe göre spora gidip gelmişti. Neden bir haftadır bu kadar enerjikti anlayamıyorum... "Günaydıın!" dedi ve bana sarıldı. Uyku sersemliği ve güneşe olan sinirimle tuhaf yüzümü Somin'e çevirdim. "Mümkünse gün aymasın. " deyip banyoya yöneldim. Arkamdan gelen Somin "Hadi ama color joker renkli ve mutlu olmalı... " "Somin lütfen... Şu an sinirliyim, ve midemdeki boşluk dolmadığı sürece sinirim geçmeyecek. O yüzden şansını zorlama... " "Tamam... Ben kahvaltıya iniyorum... Sen de gelsen iyi olur. Seni bütün gün böyle çekemem. " Somin gidince banyoya girip yüzümü yıkadım. Kafamı kaldırıp aynaya bakınca kendi kendime senden iğreniyorum bakışı attım ve banyodan çıktım. Aceleyle hazırlanıp aşağı indim. Tam mutluluğuma iki adım kala tökezleyip düştüm. Yani merdivenin son iki basamağında düştüm. Canım acımadığı için mutlu olsam da diğer her şey için sinirliydim. Yerde yatarken gözlerimi açtığımda hepsini başımda gördüm. "Oh iyi... " dedi Matthew. Yüz ifademi hiç bozmadan kalktım. Arkamdaki bakışlarını hissedebiliyordum. Taehyung'un "Muf... " sesini duyduğum anda bütün sinirimi ondan çıkartacak şekilde "Şimdi olmaz oppa!" diye bağırdım. Kahvaltımı yemeye başlayınca hala sinirliydim. Matthew gelip karşıma oturdu. "İyi misin?" "Evet, harikayım. " dediğimde boş bakışlarla bana bakan Matthew ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. Yemeğimi bitirip kalkarken uzun süredir bir şeyler düşünüyormuş gibi olan Matthew oppa kafasını bir anlık bana çevirdi ama sonra daldığı yere geri döndü.
* * *
Pratiği bitirip odaya girdiğimizde, Somin kendini kendi yatağına attı "Bu nasıl bir çile?!" derken kapı açıldı ve Tae oppa içeri girdi. "Girmemde sorun yok değil mi? " ikimizde hayır anlamında başımızı salladık. Biraz konuşup gülüştükten sonra, ben biraz hava almak istediğimi söyleyip dışarı çıktım. Bahçedeki bankta Matthew oturuyordu. Normale göre çok düşünceliydi. Kulağındaki kulaklıklarıyla gözünü bulutlara dikmişti. Duvara yaslanıp onu izlemeye başladım. Yanındaki defteri alıp bir şeyler çizmeye başladı, resim çizmeye bayılırdı, ne çizdiğini anlayamıyordum ama sevdiği bir şeyi çiziyor gibiydi. Onu izlerken kendime uzun süredir itiraf edemediğim bir şeyi itiraf ediyordum yavaş yavaş. Ben sanırım, Matthew oppadan hoşlanıyordum. Bu hissettiklerim yanlış gibi geldiği için sanırım, bunca zaman kendime itiraf edememiştim. Aramızda bir şey olmayacağı belli olduğu için de olabilir belki. O Somin'den hoşlanabilirdi ancak. Somin güzeldi, çekiciydi ve uzun süredir tanışıyorlardı. Çizmini bitirmiş olacaktı ki, kafasını arkasına yasladı ve defterini yanına koydu o sırada diğer taraftan Somin geldi yanına gülerek. Matthew da ona gülümsedi. Somin yanına oturup kollarını ona sardı. "Doğru" diye düşündüm yavaş yavaş gözlerim dolarken, "Neden senden hoşlansın ki? " Yavaş yavaş uzaklaştım o taraftan yanağımda hissettiğim damlaların soğukluğuyla.
Bölüm sonuna geldik. Biraz hüzünlü biraz neşeli bir bölüm oldu ama sonu bu kadar hüzünlü olduğu için üzgünüm. Bir dahaki bölüm görüşmek üzere.
![](https://img.wattpad.com/cover/131601936-288-k71393.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRUST ME//BWOO
FanfictionMatthew gökyüzünün harika göründüğü bir yere geçti ve kollarını açtı. Kafasını kaldırıp derin bir nefes aldıktan sonra bana baktı "Seni işte bu kadar seviyorum Jiwoo. Yıldızlar kadar, bulutlar kadar, gökyüzü kadar. Seni çok seviyorum Jiwoo. "...