6. BÖLÜM: "MEFKAD"

68 3 0
                                    

Bölüm Şarkısı:

• CHOPIN : NOCTURNE NO 20

6. BÖLÜM: "MEFKAD"

Gecenin karanlığına düşen bir ateş, kızıl hârını duyurdu.

Akrep zehrini yelkovana akıttığı vakit, kulaklara duyulan ve yüreklere işlenen bir zaman içinde, şöminenin önüne uzanmış elindeki viskiyi yudumluyordu. Çıplak göğsü öylesine sakin ve dingindi ki, nefes alıp verdiği bile belli değildi. Ağır ağır kırptı kirpiklerini genç adam. Kara kirpiklerine iz gibi düşen küçük damlalar bedenindeki ateş kokusunu katmerleyemiyordu bile. Bir ruhun ölü çığlığı kadar sarhoş edici bir güzellikteydi çünkü. Yakıcı elleri ise bir pençeyi andırıyordu.

"Mahberan." diye fısıldadı, sessizce. Bilinci tamami ile kaybolmasa da alkolün etkisi ile kısılan gözleriyle, çatırdayan ateşe bakıyordu. "Zehir."

Kesme cam kristal bardağı elinde bir sağa bir sola çeviriyor, zihninde planlar üstüne planlar yapıyor ve bu gece bataklığın dibinde biten uçurum gözlerine akan ölü kül rengi gözleri hayalliyordu. Masumdu. Ve de saf. Adı gibiydi. Temiz.

Nefeslendi. Şişkin göğsü ağır ağır yükselip indi. Bir şehir düştü gözlerine. Sonra sakin sakin durdu. Hiçlik kadar sade, varoluş kadar günahtı o. Derin gözlerindeki ateş mavisi yanık okyanus kadar kızıl; kızgın ateş kadar mavi duruyordu. Kızıl levinli bir adamdı o. Şeytanla imzaladığı antlaşmalar yüzyıllardır süregelen bir devrim gibiydi. Şeytan ateşini ona sattı. Cehennem onun ellerinde değil, onun kazanında kaynadı. İrinli bakışlara süzülen ruhlar, ateş çiçeklerini azdırıyordu. Buram buram kokan günahlar ise cehennemin duvarlarını boyuyordu.
Gözlerini kırptı.

Dakikalara borçlu olan saatlerin ardından telefonu çalmaya başladı. Baktı. Israrla çalmaya devam eden telefonun zil sesi, çatırdayan ateşle birlikte iki sesti yalnızca geceye düşen. Gürültülü sessizliğe mal olan bir tek o vardı, günahkar. Genç adam hâlâ ısrarla çalan telefonuna uzandı. Sinirleri ve kasları gevşemiş, ağrıyan başını şakaklarındaki dövmelere vura vura geçirmeyi başarmıştı zaten. Bu yüzden ısrarcı olan her kimse önemsemedi. Sadece sakince ona uzandı ve bir an önce sesini kesmeyi diledi. O kadar.


"Abi," dışarıda olduğu belli olan genç, adama sesli bir soluğu duyurarak bir girişte bulunmuş ve o da elindeki paketleri bagaja tıkmakla meşguldü. Kahrolası şeyler fazlasıyla ağırdı ve taşınmıyordu!

"Abi, dediklerini yaptım." Aralarında çok fazla yaş farklı olmasa da birkaç küçük yılın hatırına saygıyla ve sadakatle ona bu şekilde hitap ediyor, bütün dediklerini harfiyen yerine getiriyordu. Ona can borcu vardı çünkü. Biliyordu.

"Aferin, genç." dedi sesli bir soluğu dışarı verirken. Ciğerleri yanıyordu

İçkiden dolayı kısılan gözlerini karşısındaki tabloya dikmiş tek eliyle tuttuğu telefona kısıkça konuşmuştu. Uluğ'un kaşları çatıldı. Bir an durmasını engelleyemedi.

"Abi?"

"Söyle." Umursamaz tavrı aslında karakterinin özünde var olan değil, hayatın ona adadığı bir adak gibi kalıba sokmuştu. Vicdanı bastıralı çok olmuştu yolundan. Merhameti ise...

"Abi sen iyi misin? Sesin hasta gibi geliyor?"

Genç adamın kaşları çatılmış yanına gitmemek için ayaklarını birbirine sürtüyordu. Bir bağımlı gibi çıkan ses tonu onu da tedirgin etmiş hasta olduğuna hiç ihtimal vermese de yine de içi rahat etmeyerek, sormuştu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 14, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YABANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin