petrichor;;
a pleasant smell that frequently accompanies the first rain after a long period of warm, dry weather.
----------
zamanın diğer ucundaki bahçede,bale ayakkabılarının içinde konumlanan küçük bir çocuğum.
her geçen gün o bahçedeki ağaçlardan düşen yaprakları yerine bantlamak için koşuştururum.
gün ışığını sakladığım bir kutum vardır benim.
düşmüş yaprakları sakladığım yer ile aynıdır.
korkudan daha üstün gelecek tek duygu olan umutla,topladığım gün ışığının yapraklara can vermesini beklerim usulca.
biraz sonra,açarım o kutuyu.
umutla.
korkuyla.hiç korkmuş muydun?
gecenin suskunluğunda duyduğun bir sesten bahsetmiyorum,
her şeyin gündüzleri iyi olduğu,
ancak gecenin çökmesi ile birbirinde getirdiği karanlıkta,
yalnızlıkla süslenmiş bir ara sokakta,
gökyüzünün tek bir kelime bile fısıldamadığı,
evrende duyduğun--
duyacağın korkudur kaleme döktüğüm.
boğazına değdirilen ve durduramadığın bir iğne gibi nefes alışın,verişin.
durdurmayı dilediğin,durmayacağını bildiğin.
belki de sessiz bir yardım çığlığı...
onlara duyurabileceğin.
onlara duyurduğun,ancak umurlarında olmadığını bildiğin.
onları sıktığını,
çığlığının onları sıktığını bildiğin.
bundan bahsediyorum.
korkuyu ilk hissettiğin bu anı döküyorum kağıda.
bu bahçenin içerisinde,
ellerinde soğuğu tutacaksın.ardından kalbinin atışındaki sıcaklığın bu soğuğu sonlandırmaya çalışacağını hissedeceksin.
tam o sırada;;
bahsettiğim korkunun ne anlama geldiğini öğreneceksin.
zamanın öbür ucundaki bahçenin dinmeyen fırtınaları ile.
-----------
buna devam edip etmeme konusunda kararsızım.