Kızın yerine kendinizi koyabilirsiniz. Böyle daha güzel gelecektir eminim. İyi okumalar ^^
Gözlerini açtı ve pencereden dışarı baktı. Güneşin parlak ışıkları içeri süzülüyordu. Yine Chanyeol, perdeyi açıp gitmişti.
Kalktı ve banyoya gitti. Başını kaldırmadan çeşmenin altında yüzünü yıkadı. Saçlarını geriye doğru attı ve cesaretini toplayıp aynaya baktı. Yine tanımadığı o korkunç yüz ile karşı karşıyaydı. Yine o tanımadığı uykusuz gözler ona bakıyordu. Kesikler ile dolu yüz... Dudaklar paramparça..
Havluya uzandı ve sertçe yüzüne bastırdı. Canı acısa da buna devam etti. Yüzünden nefret ediyordu. O savaştan çıkmış gibi duran yara bere içindeki yüzünden nefret ediyordu.
Sonra havluyu yüzünden çekti ve gözlerini ellerine çevirdi. Dibine kadar yenmiş tırnaklar, kanamaktan bitap düşmüş parmak uçları..
Havluyu geri yerine koydu ve mutfağa gitti. Dolaptan yara bandı ile dolu bir kutu çıkardı. Teker teker tüm parmaklarına yara bandı yapıştırdı. Sonunda masanın üstünde yara bandından kalma bir kağıt tepeciği oluşmuştu.
Çöpleri çöpe attı ve buzdolabının önüne geldi. Kapağı açtı ve uzun bir süre dolabın içine baktı. Artık buzdolabından gelen soğuk onu üşütmeye başlamıştı.
Yine yemeyecekti. Bu yemek yemediği 25. sabah oluyordu. Chanyeol şu an etrafta yoktu. Bu yüzden ona zorla yemek yedirecek kimse yoktu.
Geri odasına gitti. Aynaya bakmamak için ayrı bir çaba sarf etmesine gerek yoktu çünkü zaten Chanyeol den rica edip tüm aynaları odasından çıkarmıştı. Bir tek banyodaki ayna vardı. Chanyeol onun orada durmasını istedi. Bilerek orada tutuyordu. Bir gün onun korkmadan aynaya bakabileceğine inanıyordu çünkü.
"Ben geldim!"
Bomboş evin içinde neşeli bir ses yankılandı. Saat 12:00. Chanyeol un işten dönme vakti. İşi sadece sabah 5 saatti. Sırf ona bakabilmek için böyle bir iş gerekiyordu. Bulması zor olmuştu. Sonunda sabah çalışmak üzere bir marangozda iş bulmuştu. Tüm gün yapması gereken işi 5 saate sığdırıp hemen eve koşardı. Sevdiği kızın evine. Normalde ailesi ile kalıyordu ama artık onun tek ailesi oydu. Tek sorumlu olduğunu hissettiği kişi oydu. Tek varlığı oydu.
"Bugün nasılsın?" dedi Chanyeol kocaman gülümsemesi ile.
Kız cevap vermiyordu.
"Kahvaltı yaptın değil mi? Lütfen yaptığını söyle"
Kız cevap vermiyordu.
"Hadi kalk. Hemen şimdi yemek yiyiyoruz. Sonra da beraber güzel bir film seçip onu izliyoruz tamam mı?"
Chanyeol kızı yatağından kaldırdı ve mutfağa götürdü. Hemen oracıkta yaptığı yumurta rulosunu zorla yedirdi. Yemeliydi. Yoksa zayıflıktan yürüyemez hale gelecekti.
"Animasyon izleyelim tamam mı? Frozen a ne dersin? İzlemediğini biliyorum. Senin için gerçek DVD sinden aldım." Chanyeol televizyona DVD yi yerleştirdi ve kızın yanına, koltuğa kuruldu.
"Kola ister misin? Kola normalde sana yasak ama bir kerelik kaçamaktan hiç bir şey olmaz" genç adam sakladığı büyük şişeyi havaya kaldırdı ve neşeyle kıza gösterdi. Patlamış mısırı çoktan hazırlamıştı zaten.
Film başladı ve sonlara doğru geldi. Şiddetli kar fırtınasında, donmuş denizin üzerinde iki kız kardeş birbirine doğru yürüyordu. O sırada Küçük kız kardeş ablasını koruyacakken buza dönüştü ve abla kardeşine doğru koştu. Artık kar fırtınası yoktu. Ortamda derin bir sessizlik ve hüzün...
Biri ağlıyordu. Ağlama sesi...
Chanyeol bu filmi önceden izlemişti. Bu ağlama sesi yoktu. Başını sol tarafına çevirdi. Sevdiği kız ağlıyordu. Önce sadece bir kaç damla döküldü ve sonra şiddetlendi.
"Shh tamam, tamam burada üzülecek bir şey yok. Geri kavuşacak ablasına. Yeniden mutlu olacaklar." Chanyeol filmi durdurmuştu. Kıza sıkıca sarıldı.
"Chanyeol! Geri dönmeyecek. Yeniden mutlu olamayacağız! Ben onu kurtaramadım, gözlerimin içine baktı! 'Abla kurtar!' dedi bana ama ben onu-"
"Elinde olan bir şey değildi. Biliyorsun değil mi? Bunları konuştuk seninle. Sen elinden geleni yaptın. Yaralıydın. Onu kurtarmana imkan yoktu tamam mı?"
Chanyeol kızın saçlarını yavaşça okşadı. Neden bu filmi seçmişti ki? Üstelik filmde anne ve babanın öldüğü bir sahne de vardı. Nasıl bu kadar önemli ayrıntıları atlardı?
Chanyeol kızı kucağına aldı ve odasına götürdü. Yatağa yatırdı. Kendisi de hemen onun yanına yattı. Böyle yatmalarını hep kız isterdi. Çünkü Chanyeol un yanında olma hissi onu biraz da olsa rahatlatıyordu.
Chanyeol uzun uzun kızı seyretti. Sol kolunu attı ve kıza sıkıca sarıldı. Onun kalp atışını hissetmek bile ona huzur veriyordu. Güzeller güzeli sevdiği kızın ona yakın olması ona huzur veriyordu. Onu koruyor olmak ona huzur veriyordu.
Ertesi gün Chanyeol erkenden kalktı. Perdeyi açtı ve gece geç saatlere kadar uyumadığını bildiği kıza baktı. Gece uyuduğunu hiç görmemişti. Ne zaman gözlerini açsa, onu her hangi bir şey ile ilgilenirken bulurdu. Sabaha doğru uyuyakalır ve bir iki saat sonra Chanyeol evden gittikten sonra uyanırdı. Bu sonuçlara zorlu bir gizli gözetleme işleminden sonra ulaşabilmişti.
Genç adam kızın normal bir şekilde uyuduğuna emin olunca sessizce evden çıktı. Çalıştığı marangoz dükkanına gitti ve hemen işe koyuldu. İşte çok yoruluyordu ama eve gittiğinde tüm yorgunluğu geçiyordu. Onunla olduğunu bilmek tüm sorunlarını götürüyordu.
Birden telefon çaldı. Chanyeol büyük testere makinasını durdurdu ve telefonu açtı. Arayan komşusuydu.
"Chanyeol! Evden bir takım sesler geliyor yetiş çabuk!"
Chanyeol hangi ara telefonu kapattığını, hangi ara koşmaya başladığını hatırlamıyordu.
Tek bildiği...
Onun, kalbinin öteki yarısı olan kişinin tehlikede olduğuydu...
....