Oturduğum yerden kendimi bildim bileli sahip olduğum odada gezdiriyordum gözlerimi. Liseye başladığımda artık genç kız oldum diyerek oyuncaklarımı toplamış, atmaya kıyamadığımdan dolabın üzerine kaldırmıştım. Hepsi beni izliyorlardı yukarıdan..
Annem, babam ve Kaanla çekildiğimiz aile fotoğraflarımızdan yalnızca biri, en sonuncusu duruyordu baş ucumda. Diğerlerini toplamış ama ona kıyamamıştım. Parmaklarım gezindi çerçevenin kenarlarında. Alıp çantama attım.. Sonra vazgeçip, çıkardıktan sonra yerine koydum.
Ayağa kalkıp, bavulun sapından tutarak sürükledim. Gitme zamanı gelmişti. Yapamadım.. Odadan çıkmadan geri dönüp, fotoğrafı çantama alarak odanın kapısını kapadım ardımdan.
Merdivenlerden inerken, Kaan söylenmeye başlamıştı yine.
-"Bir kaç ay daha beklesen ne olurdu sanki?"
-"Kaan burada kalmam için bir sebebim yok senin aksine. Galerin burda, sevdiğin işi yapıyorsun, bir şekilde hayatına devam ediyorsun. Ben yapamıyorum."
-"Ben sana gitme demiyorum ki beni bekle diyorum."
-"Kaan..."
-"Tamam tamam, bükme dudağını. Gel buraya." diyerek kollarının arasına çekti beni. Çocukluğumdan beri tek sığınağıma sokuldum. Bir eliyle saçlarımı okşarken, ağlamamak için kasıyordum kendimi. Uzun süreli bir ayrılık olmayacaktı ki.. Üzülmem yersizdi.
Kollarından zorlukla ayrılarak yanaklarına sulu birer öpücük bıraktım.
-"Eğer çağırmıyor olsalar gitmezdim biliyorsun ama kendimi göstermem gerekiyor artık."
-"O sadece bahanen oldu canım ama tamam itiraz etmiyorum daha fazla. Git ve başarılı olduğun şeyi yap."
-"Bunu senin yapıyor olman gerekirdi."
-"Ben hiçbir zaman baba mesleğini devam ettirmek istemedim. Eğer o şirket duruyor olsaydı da başında sen olurdun."
-"Yanlış bedenlerde yaratılmışız." diyerek takıldım ona.
-"O ağzını kırarım sevgili kardeşim."
-"Bende seni seviyorum abicik."
-"Seni seviyorum sıpa."
Yeni seçtiğim eşyalar bir hafta öncesinde Esra'nın ayarladığı eve yerleştirilmişti. 'Bana bırak, mükemmel bir ev buldum sana.' diyerek kendi çalıştığı şirketin yaptığı evlerden birini aldırmıştı bana. En azından gidince birde ev bulmakla uğraşmayacaktım.
-"Kendine dikkat et Mevsim ve hergün ara."
-"Haftada bir."
-"Üç günde bir."
-"Anlaştık." dedim gülerek. Bir süre haber alamazsa, kendini beni korumaya adadığından asla rahat edemezdi.
-"Yeni yılda görüşürüz o zaman."
-"Görüşürüz."
Saçlarımı yüzümden çekip, alnıma sıcacık bir öpücük kondurdu. Gözlerimi kapayarak, kendime cesaret aşıladım ve bavulumu alarak çıktım evden. Arkama bakmadım... Bakamadım.
Anneme ve babama duyduğum özlem ilk gün ki gibi duruyordu içimde. Onları çok erken kaybetmiştim.. Oysa mezuniyetimi, belki ileride evlendiğim günü görmeleri gerekirdi.. Torunlarını kucaklarına almayı.. Babam eminim ki işleri bana kendi elleriyle öğretmek isterdi. Annem belki o nefis yemeklerinden yapmayı öğretirdi..
Herşeyi tek başıma yapmış olmak dokunuyordu. Kaan elinden geldiğince yanımda olsa da konservatuar onun hayatının hepsini kaplamış, hüznünü resimlerine yansıtmıştı. Ben ise babam gibi inşaat mühendisliği okumuş, hüznümü içimde yaşamaya devam etmiştim.
Ve şimdi, burada staj yaptığım firma ile anlaşmam biter bitmez, miras kalan parayı değerlendirmek için zor durumda olan bir firmanın oldukça düşük fiyatlarla çıkardıkları hisseleri almıştım. İstanbul, her anlamda benim için yepyeni bir başlangıç olacaktı.
***
Esra'nın aklını seveyim.. Görür görmez aşık olmuştum bu terasa... Boğaz karşımda, şehrin ışıkları ayaklarımın altında. Ankara'nın kuraklığının aksine nemli ama serin bir hava.. Güneş batmadan çıkmıştım buraya. Saatlerdir terasın her bir karışını adımlıyor, İstanbulla tanışıyordum. Her anı büyülüydü bu şehrin ve her an hareketli..
'Hayat devam ediyor' diye sesleniyordu sanki sana. Ve sende farkında olmadan kapılıyordun bu hayatın akışına. İyi olacak dedim kendi kendime bir kez daha.. Yirmi beş yaşıma gelmiştim ve yaşamaya devam etmek zorundaydım. Yine en büyük desteğim işim olacaktı belki de ama en azından geçmişin tatlı anılarından uzak olacaktım.
Esra'm da buradaydı hem. Üniversiteyi benim aksime burada okumuş ve sonrasında da staj yaptığı şirkette çalışmaya başlamıştı. Hayatını çoktan bir düzene sokmuş ve bir sene boyunca aklımı yiyerek beni buraya gelmeye ikna etmişti. Onu aramak isteyerek elim cebime giderken, elbise giydiğimi ve yanıma telefonu almadığımı hatırladım. Kaan aramışsa kesinlike kafayı yemişti şimdiye kadar. Eve dönmek için yaslandığım korkuluktan uzaklaşacakken, adım seslerini duydum.
Panikle arkamı döndüğümde, bir çift masmavi gözlerle buluştu gözlerim.
-"Ah Tanrım! Beni korkuttun." derken istemsizce dökülmüştü kelimler dudaklarımdan. Bunda korkulacak birşey yoktu ki.. Değil mi?
Hele ki bu yakışıklıdan.. Ah Mevsim aklını başına topla, sanane adamın yakışıklılığından.
-"Hayır." dedi durup dururken. Birşey mi sormuştum acaba?
-"Ne hayır?"
-"Bu kadar güzel olmamalısın." dediğindeki kıvrılan dudağı ve... Ah o gamzemiydi? Kilitlenmiş bir şekilde o küçücük çukura bakakaldım. Sanki bunu fark etmiş gibi gülümsemesi büyürken, gamzesi derinleşti.
-"Ah sende o adamlardansın." derken sesimin bezgin çıkması için çabalamam gerekmişti. Şimdiye kadar erkekleri başımdan savmak hiç zor olmamıştı. Kaan sağolsun aramızda sadece üç yaş olduğundan, işine geldiğinde kendini sevgilim olarak tanıtıp, millete göz dağı verirdi.
Bir adım atarak aramızdaki mesafeyi daralttığında, telaşa kapılıp derince bir nefes çektim. Çekmez olaydım! Kısa süre önce aldığı alkolün izlerini taşıyan erkeksi kokusu genzimi yaktı. Ciğerlerime nüfus etti.. Mideme giren krampla bir elim karnıma gitti.
-"O adamları unut." dedi, bir an sonra ve yumuşacık dudakları kapandı dudaklarıma. Sımsıkı kapadığım dudaklarım arasından, dili arsızca süzüldü içeriye. Damağımı süpürüp geçerken ardında bıraktığı tatla ürperdim.. Uzun parmaklar belimi saracakken kendime gelip, dizimi kasıklarına geçirdim.
Belimden kopan parmakları yakıcı bir his bırakırken ardında, hissettiğim saçma duyguların yoğunluğunda boğularak suratına indirdiğim tokat, iyi gelmişti.
-"Sana aynı olduğunu söyledim! Bir daha sakın ama sakın elini bana sürmeye ya da beni öpmeye kalkma!"
Hıncımı alamadan söylediğim sözler üzerine arkamı hızla dönerek, evin yolunu tuttum. Bir teras keyfim vardı, o da yakışıklı bir piç yüzünden elinden alındı!
*****************************

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEVSİM (Kitap)
General Fiction-"Ah Tanrım! Beni korkuttun." Kelimelerin döküldüğü dudaklarının kıpırtısıyla dudaklarımı yaladım. Ona eşlik eden sesi kulaklarımı okşadı. Erkekliğim sanki aradığını bulmuşçasına zonklayarak tepkisini gösterdi. Ya kalbimdeki bu sıkışmanın nedeni n...