Güneşin ışınları derimi delip geçercesine parlarken gözlerim yavaş yavaş açıldı.Kendimi bir kapanda kısılmış nefes alamayan biri gibi hissettim bir an.Bunun yanında bu kişinin Anıl olması beni daha da delirtmişti.Yüzüne vuran güneş ışınları yüz hatlarını daha da belli ediyordu.Anıl'la bir geçmişimizin olması bile şu an yeterince acı verebilirdi bana.Şu durumda dışarıdan bakan birinin çok yanlış şeyler anlayabilmesi mümkündü hatta kesindi.Hemen kendimi Anıl'ın kolları arasından ayırıp yataktan kalktım.İyi de Rüzgar'ın burada olması gerekirken Anıl'ın ne işi vardı burda.Rüzgar gece odaya gelmemiş miydi? Kimsenin görmemesi için hemen Anıl'ı uyandırmaya çalıştım.Eskiden de bildiğim için hemen uyanamayacağını biliyordum.
"Anıl,kalk hemen yatağımdan! Hey kime diyorum ben Anıl!" diye bağırırken göz kapakları yavaş yavaş açıldı.
"Ne bağırıp duruyosun ya sabahın köründe kızım." diye geçiştirdi beni ve kafası tekrar yatağa düştü.Şunu anladım ki Anıl hiç değişemezdi, hatta kimse gerçekten değişmek istemezse değişemezdi.O sırada gözüm saate kaydı.Saat daha 10'a geliyordu.En azından kahvaltıya inmeliyim diye kıyafetlerimi alıp banyoya yöneldim.
"Döndüğümde dönmezsen fena olucak Anıl!" diye bağırıp kendimi banyoya attım.
Yüzüme birkaç defa soğuk su çarptım.Rüzgar'ın Anıl'ı bu halde görmemesi gerekiyordu.Nedenini bilmiyordum ama ona açıklama yapmak zorunda hissetmek karnıma bir sızının girmesini sağlıyordu.Hemen elimdeki kıyafetleri giyip banyodan çıktım.Odaya geldiğimde Anıl çoktan ayaklanmıştı.
"Ne işin vardı senin odamda?" derken sakince söylemeye çalıştım ama olmamıştı.Anıl da farketmiş olmalı ki hemen kapıya yöneldi.Ama çıkmadan önce bişeyler söylemek için ağzını açtı.Bir kaç saniye o şekilde bekledikten sonra
"Gece beni sayıklamışsın hayatım seni yalnız bırakmaya gelmez hemen başına üşüşenler falan olur, baban duymasın." derken göz kırpıp odadan çıktı.Lanet olsun ki burada bile babamdan bahsediyordu bana.Adını duymam bile köpürmeme neden olmuştu.Önümde gördüğüm vazoyu hemen yere fırlattım.Cam parçaları binbir parçaya ayrılırken içindeki papatyalar da suyla beraber yere yayılıyordu.Tam o sırada Rüzgar içeri girdi.
"Sen iyi misin?" diye hemen yanıma koştu.
"Rüzgar b-" sözümü tamamlayamadan atıldı.
"Her şeyi biliyorum ben." dedi ve gözlerini gözlerimden kaçırarak yere çevirdi.
"Bak Anıl'la ben-" sözümün devamını getiremedim.Ne diyebilirdim ki? Geçmişimin her an yüzüme vurulmasından nefret ediyordum.Bu işte babamın ve Anıl'ın çok büyük payı vardı ve bu bile sinirden kıpkırmızı olmama neden oluyordu.Artık bıkmıştım bir şeyleri yoluna koymaya çalışırken yine her şeyin batması.Ve bu öz babanızın tarafından oluyorsa her şey gerçekten zorlaşıyordu.
Rüzgar hiçbir şey demeden gözlerime kitlenmişti.Sanki ne yaşadığımı biliyormuş gibi gözlerinde yakalayabileceğim bir umut vardı sanki.Her şeyi biliyorum derken neyi kastetmişti ki?
"Sen Anıl'la bizi mi gördün? Gece yanıma nasıl geldi gerçekten hiçbir şey bilmiyorum Rüzgar be-"
"Gece odaya gelmeden önce sahilde kafa dinliyordum.Anıl geldi yanıma senin ona ihtiyacını söyledi ve bu gece yanında kalacağını söyledi." dedi ve birden odadan çıktı.Dedikleri tamam ama Rüzgar'ın bundan ne çıkardığını tam anlayamıyordum.Binlerce soru ve geçmiş anılarım yüzüme çarptıkça kendime bir dayanak bulamadım ve yatağa düştüm.Kafa dinlemek ve parçaları yerine koyup hayatımı düzene sokucam derken bütün parçalar tekrar karışıyordu ve hepsini tekrar birleştirmek en zoruydu.En azından bana acı veriyordu ve buna tekrar tekrar katlanamazdım gerçekten.
Ayaklarımdan destek alabileceğim bir hale geldiğimde yavaş yavaş odadan çıktım.Biraz deniz havası her zaman ki gibi en iyi gelebilecek şeydi sanırım.Çocukken evden kaçtığımda hep oraya giderdim.Gerçekten sakinleşmemi sağlayabilen tek şeydi.Deniz kenarına geldiğimde kimsenin olmadığı bir yer bulup kendimi oraya attım hemen.
"Deniz'in insana iyi gelmesinin de bilimsel nedenleri varmış aslında.Ruhsal olarak düşünmemeliyiz.Deniz kenarı temiz hava içeriyor ve bu havanın solunulması ardından ise vücut büyük bir oranda rahatlama hisseder.Akciğerlerine temiz hava dolarken bu yüzden ciğerlerinde de büyük oranda bir rahatlama olur."
Bunu söyleyenin Rüzgar olduğunu görünce olduğum yerde kalmıştım.Orada olduğunu farketmem imkansızdı ve şimdi gelmiş olması da imkansızdı.Demek ki daha önceden beri buradaymış diye düşündüm.
"Sen ne biliyorsun, ben ve hayatım hakkında?" dedim iç çekerken.Bir şeyler bildiğini anlamıştım ama bana söylemediği sürece yanıldığımı düşünecektim.
"Şimdi bunları düşünme güzelim, biraz rahatlamaya bak." dedi gözlerini denizden ayırmadan.Onu farkettiğim günden beri arada dalıp gittiğini fark etmiştim.Orta da bir şeyler olduğu belliydi.Ama şu an üstelemeye de gerek yoktu.Birden başımı göğsüne yasladım.İlk önce irkmesine rağmen hemen çenesini başıma koydu.Gözlerinin denizden ayrılmadığını fark edebiliyordum.Belli ki ona da deniz havası iyi geliyordu.Onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum daha.Onu tanımak için can atıyordum fakat insanları tanıdıkça onlardan uzaklaşırız ondan uzaklaşmak şu an isteyeceğim son şeydi.O yüzden onu tanımadan da yanında olabileceğimi anladım.Bunları düşünürken hafif bir esintiyle omzunda uykuya dalmışım.Zaten yorgundum normal olmalıydı.
Rüzgar yüzümü okşarcasına yavaş yavaş eserken gözlerimi araladım.Güneş tepede belirmiş ve tüm haliyle bize sırıtıyordu.Çoktan derimi delip geçmişti ışınları.O an yandığımı hissedip bir ürpermeyle doğruldum yerimde.Uyandığımda yüzüme en fazla 2 saniyelik bir bakış attığında yüzünü hemen denize çevirmişti.Yüzüne vuran sert güneş ışınları yeşil gözlerini daha da belli ediyordu.Gözleri ben yeşilim diye bağırıyordu resmen.Teni parlarken gerçekten çok yakışıklı gözükmüştü gözüne.Yüzüne uzun uzun baktığımı hissettiğini belli edercesine kıpırdandı yerinde.Hemen gözlerimi üstünden çektim ve ayağa kalktım.
"Gitmen gerekiyor,Anıl seni lobide bekliyormuş." diyince olduğum yerde afallayıp yüzüne baktım.
"Anlamadım?" derken gözlerinü üstüme çevirdi.
"Anlamayacak nesi var işte kızım Anıl bekliyormuş git hemen!" diye bağırdı.Noluyordu bu çocuğa her an bir ruh değişimi yaşıyordu sanki ve Anıl deyince küplere biniyordu resmen.
"İyi." diyip hemen oradan uzaklaşmaya başladım.Şaşkın şaşkın lobiye ilerledim.Anıl duvara yaslanmış kafasını geriye atmıştı.O an ondan bir iğrenme geldi içimden.Ters ters yüzüne bakıp yanına ilerledim.
"Ne istiyorsun?" dedim sert bir şekilde.Alaycı bir gülümseme takınıp yüzüne ters ters bakış attı.
"Biricik babanız buralardaymış haberiniz olsun." diyip yüzüme karşı aptal bir kahkaha attı.Yemin ediyorum onu orada gebertesim gelmişti.O hiç değişmemişti ve değişmeyecekti.
"Yine mi?" dedim artık dayanabilecek gübü kendimde bulamayarak sesim kısık ve bıkkınlıkla çıkmıştı.
"Biteceğini mi falan mı sanıyorsun yoksa aptal ayağına mı yatıyorsun?" dedi alaycı bakışlarıyla.
"Ayağı-" sözümü tamamlayamadan omzuma bir el dokundu.Arkamı dönmemle şaşkına dönmem bir olmuştu.Ve her şeye baştan başlıyorduk işte.İğrendiğim yüzüne bağırarak hayatımdan 'defol git' dememek için kendimi zor tutmuştum.
"Baba, a pardon Sayın Tarık Gürol.Sizi tekrar görmek ne büyük şeref." dedim alaycı bir şekilde yüzüne iğrenerek bakarken.O sırada gördüklerim sadece rüya olsaydı keşke babamın ardından bir de o pisliğe dayanamazdım.Ama her şey ortadaydı.Her şey en baştan başlıyordu işte.Dejavu gibi o anı tekrar yaşadım.
Bir süre geciktirdim ama umarım beğenirsiniz
Yorum ve vote yapmayı unutmayın lütfen :)