Rüzgar'ın kapıyı çekip gidişinden beri neler olduğunu anlamak için kapıya bakakalmıştım.Gözlerim yerinden bir santimetre bile oynamadan aynı noktaya odaklanmıştı.Kaç dakikadır bu durumdaydım bilmiyorum.Ne bir duygu belirtisi ne de bir anlandırma yapabiliyordum.Sadece bakıyordum.Büyük bir boşluk.
Hissizlik.
Kim olduğu hakkında hiçbir fikrim olmayan biri sırf bu sözleri söyledi diye kırılmış mıydım? Hayır bu ben değildim.Babam yüzünden yaptıklarım benim duygularımı yok etmişti.Artık bir şey hissedemezdim.Hayır yapamazdım bunu.Tanımadığım birinin arkasından üzülemezdim.Yanında güvende olduğunu hissetmek.Kim olursa olsun değişmeyecek olan tek özelliği buydu sanırım.Güven.Ne olursa olsun ona olan güvenim hiç bitmeyecekti sanki.Hissettiklerimde boğuluyordum aslında şu an.Geçmişteki yaşadıklarım tek tek yüzüme vuruluyordu.Babamın söyledikleri,Anıl'ın uyarıları ne için olduğunu öğrenmem gerekiyordu.Rüzgar'ın kim olduğunu öğrenmem gerekliydi.Evet yapmam gereken buydu.Ama babama mı güvenicektim? Para için kızını kullanan bir babaya mı? Benimle oyunlar oynayan Anıl'a mı? Hiçbirine güvenemezdim.Ben kimseye bile güvenemezdim.Sadece Rüzgar farklı bir şeyler hissettirmişti içimde.Sanki içimde olmasına rağmen kuruduğu için hissedemediğim hislerimi tekrar canlandırmıştı.Ben bir çölsem o suydu.Evet tam da böyleydi, hislerimi canlandıran oydu.
Kapıya ard arda vurulan yumrukların sesi beynimi ele geçirmişti.Sese rağmen hala bir tepki veremiyordum.Sanki beynimin tek emri sadece aynı noktaya bakmamı sağlamaktı.Odaklandığım noktadan ve düşüncelerimden uzaklaşamıyordum.Tek odak noktum onlardı.Bir an önce burdan gitmek istiyordum.Evet tek istediğim sadece buydu.Gitmek.
Eskisi gibi dayanamazdım.Yapmaya çalıştıklarım yüzünden başıma gelenlere ne kadar zor olsada direnebilmiştim.Ama kimseyi affedememiştim.Affetmek zordu.Yapılanları unutmaktan zordu.Affetmek unutmaktan zordu.Yaşadıklarım yüzünden kimseyi affemezdim.Bana yaşattıkları yüzünden.Hayatımdan çaldıkları yılları bana geri veremezlerdi.Yapamazlardı.Giden hiç kimse nasıl geri gelmezse giden yıllar ve anılarda geri gelmezdi.Tekrar kazanmak zordu.Kaybetmek zordu.Kaybetmek en zoruydu,her şeye rağmen kaybetmek.
Parça parça duyduğum sesler beynimde yavaş yavaş bir anlam kazanmaya başlamıştı.Kelimeler yerine oturmaya başlamıştı.
"Su?" "İyi misin?" "Kapıyı aç,Su!" aynı cümleleri tekrarlayan Anıl'ın sesi şiddetini daha da arttırmıştı.Biraz sonra ayak sesleri yakınlaşmaya başlamıştı.Sanırım birkaç kişi daha gelmişti kapıya.Ama hala beynim inat ediyordu hiçbir tepki veremiyordum.Anıl'ın kesik kesik gelen sesleri bir uğultuya dönüşüyordu beynimde.Anlamlandıramadığım boğuk boğuk sesler sadece.
Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum kapı sert bir biçimde ardına kadar açılmıştı.Odaklandığım noktadaydı gözlerim hala.Gözlerimi ayıramıyordum ordan.Tamamen bir hiç gibi hissediyordum.Ne hissetmem ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.Anıl'ın koşarak yatapa gelip yanıma oturmasını yatakta bir çökme olduğunda anlamıştım.Beynim olanlara anlam veremiyordu.Olanlar küçük kesitler halinde beynimde dönmeye devam ediyordu.
Ta ki Anıl'ın elleriyle yüzümü narince tutup hızlı bir biçimde kendine çevirmesine kadar.İşte o zaman kendime gelmiştim.Anıl'ın neler olduğuna vermek istediği karışık anlamlar gölzerinde belli oluyordu.Neler olduğunu farkına vardığım işte o an gözlerimden bağımsızlığını kazanan bir damla yaş düştü.Ne dudaklarımda ağladığımın belirtisi bir hareketlenme ne de kaşlarımda bir çatılma.Hissizlik git gide tüm vücuduma yayılıyordu sanki.
Anıl'ın çaresizce bana bakan bakışlarıyla karşı karşıyaydım.Çaresizlik vardı gözlerinde sadece.Bir buçuk yıl öncesinde benim ona baktığım gibi..Anı anına hatırladığım o gün..