Babamdan olumlu mesaj gelince otobüs durağına doğru yola çıktım. Adımlarımı hızlı atmaya çalışıyordum ama heyecandan tirtir titrediğim için bu pek mümkün olmuyordu.
Durağa vardığında yağmur yağmaya başladı. Elimi çantama attım. Hadi be! Şemsiyemi çantamdan çıkarmış olamazdım ama demi. Hayır hayır çıkarmışım.
Yağmurdan kurtulmak için son umutdum olan telefona sarıldım.
Birden yüzüme düşen yağmur damlaları kesildi ve çok güzel bir erkek parfümü kokusu ciğerlerini doldurdu. Kafamı çevirdiğim de gördüğüm manzara beni hem şaşırttı hem rahatsız etti.
Bana benden 1-2 yaş büyük uzun boylu bir abi -abi demelimiyim bilmiyorum- şemsiye tutuyordu komik birşey mi vardı yoksa şirinlik olsun diye mi güldüğünü anlamasamda ben de ona gülümsedim ve bir adım yana kaydım.
Yağmur damlaları tekrar yüzüme düşmeye başladı ve sonra tekrar bitti.
Bunun tek sebebinin şemsiye olduğunu biliyordum. Bu sefer yüzüne bile bakmadan durağın öbür ucuna geçtim. bir kaç dakika sonra tekrar aynı şey olunca kibarlığımdan taviz vermemek için arkamı dönüp bir kafeye girdim.
***
Yaz yağmurlarını severdim ama şu gıcık çocuk sinirlerini bozmuştu. Ne yaz yağmurlarını ne de başka bir şeyi düşünecek halim kalmamıştı.
Garsonun sesiyle irkildim “Buyrun hanfendi Sıcak çikolatanız." Evet işte bu iyi gelecek “Teşekkür ederim" diyip onu nazikçe gönderdim ve son defa babamı aradım. “Aradığınız kişiye şua..." yine sinir bozucu şu kadın ne vardı babamın sesini duysaydım.
Gevşemek için önce derin bir nefes alıp sonra sıcak çikolatamdan içtim.
15 dakika sonra sıcak çikolatam bitmişti hesap için garsonu çağırdım.
Hesap defterine dahi bakmadan parayı verip üstünü beklemeden gidecektimki garson eksik para demişti. Hesabı kontrol ettim çüüüşşşş 15 liraya sıcak çikolata mı olur ya.
Neyse neydi içmiştim bir kere hiç bozuntuya vermeden on lirayı yirmilikle değiştirip kafeden çıktım. Şükür ki yağmur dinmişti. Tam da durağa gittiğimde otobüs gelmişti.
Aceleyle binip ayakta dikilmeye başladım. Sonra fark ettim durakta ki gıcık çocukta bu ototbüse binmiş.
Belki aynı yere gidiyoruzdur diye geçirdim içimden. Sonra içimde ki Esme dürttü beni “Kızıııım ya bu çocuk seni takip ediyorsa.” Yok artık Esme değil Esmalık yanım tutmuştu sen babanın izlettiği Türk filimleri yüzünden iyice paranoyak oldun işi gücü yok mu seni takip etsin. “Saçmalama bu tiplerin işi bu zaten." Yaaa! içim de ki Esme ölmek istiyorsan konuşmaya devam et yok ben daha gencim abla yapma etme diyorsan sus. “Ben ikinci seçeneği kullanıyım." tamam işte iç huzur.
İçimdeki Esme de sustuysa yolu kontrol edebilirim diyicem ama yolun kontrol edilecek birşeyi kalmamış inmem gereken durağa gelmişim.
Sıkış tepiş otobüsten kendimi attığımda üzerinden tır geçmiş gibi hissettim. Üstümü başımı düzeltip okula giden yokuşu çıkmaya başladım.
Sokakta kimsecikler yoktu sadece iki çift ayak sesi.
Bir saniye ben iki çift mi dedim. Biri benim ayaklarında diğer ayaklar kime ait. Anaaaa! ben korkuyom. Allahım sen yardım et diyip içimden dua etmeye başladım.
Sonra durdum sesler kesildi tekrar yürümeye başladım sesler tekrar başladı. Sessizce arkamı döndüm. Bu duraktaki gıcık çocuk hem de pis pis sırıtıyor...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hadi Be!
Romance*** Tahir olmakta ayıp değil Zühre olmakta Hatta sevda yüzünden ölmekte ayıp değil... Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte Yani yürekte... *** Nazım Hikmet