Garip his!

5.1K 50 6
                                    

3

'Savaş, Savaş''

Sesi hala kulağımdaydı. Gideli 10 dakika olmuştu ama hala olduğum yerdeydim. Ne oluyodu bana böyle? Etkilenmişmiydim? İlk defa ONDAN başka bir erkek bana yaklaşmıştı genelde o beni korkuturdu. Şimdi de korkuyordum kendimi toparlamalıydım..

-

''Defne 3. masadaki tabaklarıda alır mısın?''

''Alırım tabi'' -Defne her şeyi yapar zaten(!)-

Tabakları alıp arkama döndüğümde Mehmet beyin yanında yakışıklı bir çocuk vardı. Mehmet beyle göz göze geldiğimizde hemen mutfağa yöneldim. Mehmet bey

''Defne''

''Hemen geliyorum''

Mutfağa girip hızlıca tabakları Ayşe ablaya verip ve mutfaktan çıktım. -Acaba yine ne saçmalıycaktı?-

''Gel Defne bak yeni iş arkadaşın işleri öğrenmesine yardım edersin'' diyerek yanında buraya hiç ait durmayan çocuğu gösterdi. Kısa süreli bir şokla tebessüm ettim. Çocuk gülümseyerek elini uzatınca kendime geldim. 

''Merhaba ben Can''

Çocuğun elini havada bırakarak ''Defne'' dedim. Ardından ben işime döneyim diyip yanlarından ayrıldım. Msadakilere kahvelerini verirken elinde tabaklarla Can'ı yanımda görünce istemeden tebessüm ettim.

''Bir yerden başlamak lazım''

''Aynen'' diyerek kasaya doğru ilerledim.

Yeni tanıştığım insanlarla hemen samimi olamazdım ama bir iki güne alışırdım. Heralde bu yeni arkadaşada alışırdım eğlenceli birine benziyordu arkadaşım pek yoktu çalışırken biraz eğlenmek fena olmazdı. Buraya hiç uygun bir tipi yoktu neden burdaydı bilmiyorum ama her yerde kendini tatlı gösteren bir sempatikliği vardı. Bu önlük bile pahalı kıyafetlerin üzerine iyi durmuştu. Saçları kendi halindeydi. Sarışındı ve her zaman içi gülen yeşil gözleri vardı.

Geçirdiğim yorucu günün ardından nihayet eve ulaştım. Ilık bir duştan sonra kendimi yatağa attım. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu.

*

Monoton bir hafta geçirdim. Bu son bir haftada o Savaş denen çocuğu hiç görmemiştim. Canla ise aram artık daha iyiydi. Göründüğünden daha sevimli ve cana yakındı. Barda da kafedede işler aynı gidiyordu. Ta ki bu sabaha kadar..

Zilin uzun uzun çalmasıyla tatlı uykumdan uyandım. Kapıyı açtığımda karşımda Savaşı görünce ne olduğunu anlayamadım.

''Ne işin var senin burda''

''Yine gelirim demiştim güzelim sana''

''Sana yardım ettim diye bu kadar samimiyeti nerden buluyosun?''

''Bana yapılan yardımları karşılıksız bırakmam tatlım'' deyip pis pis sırıttı. Sinirlerim tepeme çıkmıştı.

''O zaman yardım sırası sende bana bir iyilik yap ve burdan çek git''

''Ne oldu yoksa içerde sevgilin mi var?'' diyerek içeri girmeye yeltendi. O anki panikle kapıyı suratına kapattım. Bu olaydan 1 saat sonra evden çıktım. Kafeye giderken sürekli arkama bakıyordum içimde kötü bir his vardı sanki takip ediliyormuş gibi.. Tam kafaye yaklaştığımda kafenin kapısında dikilen Canın sesini duymamla Cana koşmam bir oldu.

''Defne arkana bak!''

Cana sarıldığımda buraya gelene kadar yaşadığım tedirginlik kendini gözümden yaşlar olarak bırakmıştı. Başımı omzuna yaslayıp ağlamaya başladım.

''Sakin ol tamam geçti''

''Çok korktum''

''Tamam ben senin yanındayım'' diyerek ona bakmamı sağladı. Dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ne yaptığını anladığımda onu omuzlarından iterek uzaklaştırdım.

''Sen napıyorsun Can?'' -O an iyi gelmişti aslında gerçekten güvende olduğumu hissetmiştim ama kızmıştım işte-

''Defne. ben, sen iyi hisset diye özür dilerim. Seni öyle kötü görünce kendimi kaybettim''

''Kendini kaybettin demek?'' deyip tokatı bastım ve koşarak tuvalete gittim. Aynaya baktığımda kendimi hiç bu kadar suçlu hissetmemiştim. Suçlu olan ben değildim aslında her zaman ki gibi beni zor duruma sokan erkekler.. Hemen Mehmet beyin yanına gittim artık burda çalışamayacağımı söyledim. Mehmet bey ne olduğunu anlayamadı  bende ne yaptığımı bilmiyordum ama korkuyordum çocukluğumdan beri hep korkardım zaten ama bu sefer içimde kötü bir his vardı ve Canın bu son yaptığı da üstüne gelmişti tüm bunların yanında Cana ısınmışken erkeklerin hiç bir zaman değişmeyeceğini görmek beni fazlasıyla sinirlendirmişti. Mehmet beyin ve Canın garip bakışları altında çantamı toplayıp kafeden çıktım.

Kaç saattir yürüyordum hava almak bana her zaman iyi gelmiştir. Sakinleştikçe biraz da olsa sağlıklı düşünmeye başladım kafeden ayrılmış olabilirdim -zaten fazlasıyla yoruluyordum-  ama bar vardı orayı da sevdiğim söylenemez ama.. Eğer ordan da ayrılırsam yeni bir iş bulmak ve oraya alışmak benim için oldukça zor olurdu. Bar demişken bugün yaşadıklarımdan sonra oraya gidecek durumda değildim. Telefonumu çıkarıp Ayçanın numarasını tuşladım.

''Alo canım nerelerdesin''

''Pek iyi olduğum söylenemez canısı anlatırım yarın ama bugün gelemicem benim yerime de bakıver patronada birşeyler uydur olur mu?''

''Tamam tamam da ne oldu Defne iyisin değil mi?''

''Sakin ol merak edilicek birşey yok. Kendimi iyi hissetmiyorum o kadar yarın konuşuruz şimdi kapatıyorum''

''Görüşürüz canım kendine dikkat et öpüyorum''

''Bende''

Ayça eminim nasılsa endişelenmiştir şimdi benim için yarın sabah erkenden kapıda bitmezse dişimi kırarım. Ayça benim ailem olmuştu herşeyi konuşurduk hem ablam hem annem olurdu her zaman bana. Kaderlerimiz de benzerdi birbirine annesiyle kalıyordu bardan kazandığıyla annesine bakıyordu o arada benide hiç yalnız bırakmıyordu o benim biriciğimdi..

Issız sokakta hızlı adımlarla yürürken gelen ayak sesleriyle arkama döndüm ve yüzünü göremediğim bir adam elinde bir bez parçasını burnuma tuttu çırpınırken kendimden geçtim ve yere yığıldım.

SAF VE SEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin