İLK GÜN

28 0 0
                                    

    Medya: Öykü

Kuzey'den
   Kardeşim bildiğim adamın ne kadar inatçı olduğunu 2 ay önce yine anladım. Ne zor adam lan bu çocuk
   Okul olayına pek sıcak bakmıyor. Nedenini sorunca da neymiş efendim 1 yıldır okula gitmiyormuşuz da şimdi nasıl alışacakmışız falan filan. Ama ben yermiyim. Cık. Yemem. Asıl endişelendiği konu o değil. Okula gitmek istemiyor çünkü orası zengin mekanı ve herkes hava atmak için babasının son model ferrarisi ile geliyor. Her ne kadar duvarlarını bile çekse beni kandıramaz. Ailesiyle okula gelenleri gördükçe üzülecek. Bunu o da biliyor ve bu yüzden istemiyor. 
   Okul formalarının iğrençliklerine inat okula serbest gittik. Okula girince tüm kızların gözü bize döndü. Tabi ya. Neden düşünemedim ki? Zaten taş gibi kaslı çocuklarız bi de üstüne dar thisörtler giyince daha da meteora benzedik. Hadi ben alışığım gözlerin üzerimde olmasına ama Meriç'e ters böyle işler. Genelde "cool" olmayı sever. Pek kimseyle konuşmaz ama konuştuklarını da asla kırmaz. Ama dışardan birisine de durduk yere yaklaşmaz.
   Ders zili çaldı. Tahmin edin ilk ders ne? Sabah sabah sevmediğim tek ders: Matematik. Oldum olası sevmem şu dersi. Dersi sevmeyince hocalarıda sevemedim tabi. En azından yapabildiğim tek konuyu işliyoruz. Trigonometri.
   Kendi kendime mırıldanırken hocanın adımı söylediğini duydum. Tahtaya soru yazmıştı sanırım. Ellerini  göğüsünde bağlamış bana soruyu işaret ediyordu. Ya hacı tamam, ben yapıyorum dedim ama 2 yıldır da okulda gitmiyorum be abicim.
   Ben hocaya aval aval bakarken formülleri ve yapılış şekillerini hatırlamaya çalışıyordum. Sınıfın hepsi bana alaycı bakışlar atıp gülerken ben onlara tehditkar bakışlarımı yolluyordum. Aniden duyduğum ve benim bile alıșamadığım o ürkütücü ses konuştu "Gözünüzü başka bi tarafınızda bulmak istemiyorsanız dönün önünüze" sonlara doğru sesi yükseldiği için daha da korkutucu çıkmış olacak ki hoca bile gözlerini kaçırdı. İştr kardeş be. Yine imdadıma yetişti. Yüzümdeki zafer dolu gülümseme ile yerime oturacakken beni engelledi ve başıyla tahtadaki soruyu işaret etti. Ben ona az önce kardeşim demiştim dimi? Lafımı geri alıyorum kardeşim mardeşim değil. Ona öldürücü bakışlar atarken aynı zamanda da tahtaya doğru ilerliyordum. Soruyu doğru yapıp yapmadığımı umursamayıp aklıma gelen tüm formülleri sıraladım. En son işlemimin sonucunu daire içine alıp yerime oturdum. Yeniden Meriç'e 'seni gerbertmezem adımda Kuzey değil' bakışı attıktan sonra zil çaldı. Çoğu kız sevgilisinin çoğu kızda okulun popüler erkeklerinin yanına gitmek için ayaklanmıştı. Sınıfta sadece ben ve Meriç kalmıştık. Sınıf kapısı birden açıldı. İçeri uçlara doğru rengi acılan saçları ve mavi gözleri olan güzel -hatta biraz taş- bir kız girdi. Gözleri sınıfı taradı. Bizim olduğumuz tarafa gelince gözlerini Meriç'e kitledi. O sırada sınıfa öğrenciler girmeye başladı. Hepsi birden o kıza doğru bakıp bi şeyler konuşurken onu aşağıladıklarını anladım. Ama kız hiçbirine aldırmadan bizim sıramızın önüne geldi ve durdu. Gözlerine bakınca fazlasıyla ağladığını anladım. Nefes alışverişlerindeki ve gözlerindeki o alevden bizi öldüreceği anlamını çıkardım. Gözleri önce beni sonra Meriç'i buldu. Meriç'e gebertecek gibi bakarken biz de onun gibi ayağa kalktık. Boyumuz ondan uzun olduğu için kafasını biraz kaldırdı. Ya da kaldırmak zorunda kaldı. Bilmiyorum. Meriç onun tam karşısında duruyordu bense onların yanında öylece duruyordum. Kız bir ana Meriç'e tokat attı. Benim attığım tokatta bile hareket etmeyen Meriç, bu tokatta başını yana eğdi. Sanırım sert bir tokat atmıştı. Ama bilmediği bi şey vardı. Meriç KAYA, asla ama asla dayak yemez. Bu bir kız dahi olsa. Tokat gibi küçük bile olsa asla. Neden mı bu kadar abartıyor? Çünkü küçükken annesini döverken onu korumak için babasına kafa tuttuğu günler aklına geliyor. Ve bu en sevmediği şeydir. Karşısında olan kişiyi o adam yani babası olarak görüyor ve onu öldüresiye dövüyordu. Sinir krizi gibi bi şeydi bu. Birazdan olacakları az çok tahmin ettiğim içinMeriç'e doğru yaklaştım. Ellerini yumruk yapmış sıkıyordu. Sinirlendiğini anlamak için dahi olmaya gerek yoktu. Mrriç eğer sinirlenirse bir kıza bile el kaldırabilir. Bunu yapar evet. Şu ana kadar hiç olmadı ama sanırım az sonra olacaktı. Aklımdaki tüm senaryoları bi kenara atıp Meriç'im önüne, ikisinin arasına geçtim. Baktım Meriç'in gözleri yine koyulaşmaya başlıyor kıza dönüp soğuk sesimle " eğer hemen gitmezsen burdan canlı çıkamazsın" dedim. Kız bir anlık şaşkınlıkla 1 2 adım geriledi. Daha sonra sanki düşüncelerinden kurtulmak istercesine kafasını iki yana salladı. Ve beni geriye itti. Ben bunu beklemediğim için karşılık veremezken kız benim yerime Meriç'in önünde durup gözlerini onun gözlerine kitledi. Sınıfta büyük bir sessizlik olmuştu bu sırada. Herkes -bende dahil- onlara bakıyordu. Kız Meriç'in tam gözlerinin içine bakarak "yemin ediyorum kardeşimin, Cansu'nun intikamını alacağım" diye bağırdı ve sınıftan çıktı. Kızı izlemeyi bırakıp Meriç'e odaklandım bu sefer. Yine kriz geçiriyordu ve, ya bana vurarak tüm sinirini çıkaracaktı ya da...  Bu seçeneğin olmasına müsade etmezdim işte. Kareşimin kendine bunu yapmasına müsade etmem. Bir kez daha yapmıştı ve ben engel olamadığım için kendine zarar vermişti. Oysa ki bana vursa bana zarar verse de öyle atsa siniri... Buna bu sefer engel olmalıyım. Beni ittirerek yanımdan gitti. Sınıfa giren hoca onu engelleyemedi. Bende o kadar korkutucu olsam benide engellemeye korkarlar tabi. Ben daha çok haylaz mafyaydım. Yani eskiden öyledim. Neyse. Tam bende sınıgtan çıkacakken hoca beni engellemeye çalıştı. Bakın çalışyı diyorum. Çünkü tam bana ve Meriç'e nutuk çekecekti yani aile terbiyemiz çok kötüymüş felan yine bu lafları edecekti ama Meriç zaten sinirliydi bi de üstüne aile mevzusu açılırsa ben bile onu durduramazdım. Hoca, ben sınıftan çıkacakken kolumu tuttu. Bir koluma bir hocaya baktım. Ağzını araladı. Sanıtım saçmalayacaktı. Sınıdtaki öğrencilere sınıftan çıkan Meriç'i ve onun önünde dikilen beni içaret etti ve dedi ki " bunlara anneleri ve babal..." yani diyecekti ki benim yumruğum onun o biçimsiz suratında tam yerini yani ağzının ortasını buldu. Benhcadan kurtulurken Meriç çoktan sınıftan çıkmıştı ve otoparka daha doğrusu arabada bulunan küçük bıçağı almak için yola koyulmuştu. 
   Otoparka indim. Arabam ufak tefek bi şeydi. Onca araba içinde onu nasıl bulacağımı düşünürken kükremeyi andıran bir ses duydum.  Meriç'in sesiydi bu. Hemen oraya koştum. Yapmamış ol kardeşim, kendine bunu yapma... Acı dolu bi kükremeydi bu. Demek ki yapmıştı. Yine geç kalmıştım. Ona yetişememiştim. Yine kolunu kesmişti. Bunu yapmaması gerektiğini biliyor. Ama etrafına zarar vermek istemediği için kolumda asla iyileşmeyecek bir yara açmayı tercih ediyor.
   Yanına koşarken Usain Bolt'a kafa tuttum nerdeyse. Nefes nefese yere damlayan kanları izliyordu. Arada bir küfür mırıldanıyordu. Neye bu kadar sinirlendiğini anlamamıştım. O kız ona tokat attığı için miydi bu sinir yoksa birisinin masum birisinin kardeşini öldürmesinin miydi? Kendi kız kardeşine yapılanlar mı gelmişti bi an için gözünün önüne
  
   Okulun ilk günü fazlasıyla olaylı olsa da sonu güzele yakın bitmişti. Yani benim için güzel bitmişti. Meriç'in aklıysa hala o kızdaydı. Onu araştırmamı istedi ama neden bu kadar merak etmişti ki? Neyse araştıralım bakalım neler çıkacak...
 

  

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 06, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SEN ONA AŞIKSINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin