One

47 4 12
                                    




Okuma odasının yolunu tutmuştum. Okumak için sabırsızlandığım kitaba gülümseyerek baktım. Kütüphaneye girdiğim anda kızların dedikoduları ve konuşmalarına maruz kaldım. Saçım kısa olduğundan beni erkek biliyorlardı ama ben kızdım . Bu durum beni rahatsız etmediği için kimseye de söylemedim. Burada kitap okuyamayacağımı anladığım anda kendime yeni bir oda bulmaya koyulmuştum. İçimden küfürler savurdum. Neden 2. ve güzel bir kütüphane kurmuyorsunuz ? Ayakkabılarım tok ses çıkarırken kendi kendime konuşmaya başladım.

- Annem şu an cennette. Ölümünün üstünden 10 yıl geçti. Görünüşe göre bütün zenginler buraya eğlenmek için gelmişler.

Birden müzik odasının kapısının önünden geçtim. Ne kadar sessiz olduğunu gördüm. Kitap okumak için mükemmeldi. İçeriye girdiğim anda karşımda okulun en muhteşem erkeklerinin olduğu 'Konuk kulübü'nü buldum.

Karşımda bütün kızların hayranı olan erkekler duruyordu. Kendileri okulun en iyi kulübüydü. 6 kişilik olan grubu herkesi büyülüyordu. Fakat beni kimse umursamadığı için bende onları umursamayordum.

İçlerinden gözlüklü olan diğer ikiz gibi çocuklara döndü.

-Hikaru ve Kauro bu çocuğu tanıyorsunuz değil mi ?

Gözlüklü çocuk elindeki notları karıştırırken konuşmasına devam etti.

-Notlarıma göre sizinle aynı sınıftalar.

Diğer adlarının Hikaru ve Kauro olarak bildiğim ikizler birbirlerinin aynısını yaparak ona döndü.

-Evet ama insanlarla pek iletişim kurmuyor. Bu yüzden hakkında bir şey bilmiyoruz

Gözlüklü olan çocuk hoş olan gülümsemesiyle bana döndü. Ben ise nereden buralara geldiğimi sorguluyordum.

-Ouran konuk klübüne hoşgeldin , özel öğrenci.

Saçları sarı olan ve grubun lideri olarak tanımlayabileceğim kişi şaşkınlıkla bana döndü.

- Ne? Demek o öğrenci sensin, Haruhi.

Ben o sırada kapının arasına sıkışmış kazağımı çekiştiriyordum. Birden şaşkınlıkla sarışın çocuğa döndüm.

-Nerden biliyorsun adımı?

Gözlüklü konuşmaya devam etti.

-Bu okula girmen burslu biri olarak çok zor. Kitap kurdu değilsen, bu okula çok zor girileceğini söylerler.

Bana özel kişi demeleri hoştu fakat böyle anılmak sabrımı taşırabilirdi.

-Aha... Bunun için teşekkürler.

Sarışın birden yanıma geldi ve elini omzuma koydu. Ben ise etrafa anlamsızca bakıyordum.

-. Diğer bir deyişle, sen bir kahramansın. Sınıfın en iyi öğrencisi olsan bile, Bütün okulun en fakir öğrencisi sensin.

Ben bunları duyunca adımlarımı gerilemeye başladım.O ise tam tersi dahada bana sokuluyordu.

-Başkaları sen alt seviyeden olduğun için dışlanılıyor olmalısın.

Hem kaçıyordum hemde konuşmaya çalışıyordum.

-Hayır. Söylediğin kadar kötü bir durumda değilim.

Ben kaçarken birden tuttu.

-Herkes seni fakir çocuk diye anıyor. Zarif dünyamıza hoşgeldin fakir çocuk!

Onları umursamadım. Buraya sadece kitap okumaya gelmiştim. Umrumda değildiler. Kapıya yöneldim.

-İznizi rica edeyim.

Tam çıkacakken ufak ve küçük gösteren sevimli bir çocuk kolumdan çekiştirdi.Bana hayranlıkla bakıyordu.

-Hey. Haru-chan! Haru-chan. Sen gerçek bir kahraman mısın ? Bu inanılmaz.

-Sadece bir öğrenciyim. Kahraman değilim.

Sonunda çekiştirmeyi durdurmuştu. Gözlerini kırpıştırarak bana baktı. Bir dakika bana Haru-chan demişti!

-Dur bakalım. Sen kime Haru-chan diyorsun?!

Çocuk ağlamaya benzer sesler çıkardı ve benden uzaklaştı.Sarı saçlı çocuk parmaklarını saçlarının arasından geçirirken ofladı.

-Yine de, senin gibi bir kitap kurdunun ibne olacağı hiç aklıma gelmezdi.

Sinirle ona baktım.

-İBNE?

Benim ne dediğimi duymamazlıktan geldi ve birden konuşmaya başladı.

-Hayalindeki tip nedir?

Eliyle uzun boylu, siyah saçlı çocuğu gösterirken

-Vahşi tipler?

Daha demin beni çekiştiren çocuğu göstererek devam etti.

-Tatlı çocuk tipi?

Eliyle ikizleri gösterdi.

-Kurnaz tipler?

Daha deminki gözlüklüyü gösterdi.

-Havalı tipler?

Ben ise şaşkın şaşkın durumu anlamaya çalışıyordum.

-Ha- Hayır ya ben sadece çalışmak için sessiz bir yer arıyordum.

Artık korkmaya başlamıştım. Adımlarım istemsizce geriliyordu.Sarışın çocuk yaklaştı ve eliyle cenemi okşadı. Resmen biraz daha gelse ayvayı götümüze sokacaktık.

-Peki, beni denemeye ne dersin?

Çenemi ondan hızlıca ayırdım ve iyice arkaya doğru kaçtım.Bay ukala ne olacak ki? Tam kurtuldum derken sertlik hissettim ve birden vazo devrildi. Tutmaya çalıştım ama olmadı. Vazo paramparça olurken bütün odada sesi yankılanıyordu.İkizler yaklaştı.

-Ah. O okulumuzun en nadide parçasıydı.Yazık oldu oysaki fiyatı 8 milyon yendi.

Şaşkınlıktan ağzım açıldı.

-NE?! SEKİZ MİLYON YEN Mİ ? Dur biraz kaç sıfır var.

Arkamı döndüm ve utançtan yere eğildim.

-Şeyy. Bunu ödeyeyim desem.

İkizler dalga geçercesine bana baktı.

-Ne? Ödemek mi? Daha okulun üniformasını bile almaya gücü yetmeyen biri mi?

Doğru söylüyorlardı. Nasıl ödeyecektim ki? Aptal kafam keşke uslu uslu orada ders çalışsaydım. Ne bok yemeye geldim ki ben ? Gözlüklü olan vazonun kırılmış bir parçasını aldı.

-Ne yapmalıyız Tamaki ?

Demek sarı saçlının ismi tamaki idi bana döndü.

-Bu günden itibaren konuk kulübünün köpeğisin!

Aman tanrım. Lanet olsun. Boku yedim !

Senpai?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin