Tek Arkadaş Yalnızlık

27 5 0
                                    

Kapıyı açtım ve evden çıktım. Havada hafif bir meltem vardı. Nar çiçekleri havaya canlı bir renk katıyordu. Bir ressamın tablosundan, tuvalinden fırlamış bir görüntü misali. Göz kamaştırıcı bir görüntü. Gökyüzü bir orkestra misali büyük bir ahenk içinde dans ediyordu. Yaprakların kokusu inanılmaz huzur vericiydi. Rüzgar saçlarımı okşarken bu tabloya daha fazla bakmamam gerektiği aklıma geldi. İstemeyerek de olsa yoluma devam ettim. Az ileride yeni çıkmış sıcak ekmek kokusu çevremi sardı. Bu günün güzel başlaması beni birazda olsa tedirgin etti. İlerledikçe müthiş bir sarımsak kokusu algıladı burnum. Bu çok... Çok ama çok güzel bir koku. Bu noktada aklımda oluşturduğum tüm vampir teorileri tuzla buz oluyor. Nedenini bilmesem de  çizgi romanlarda yada efsanelerde bulunan hiçbir vampir gibi sarımsaktan nefret etmiyordum. Tam tersine seviyordum.

   Metroya bindim. Metro bugün diğer günlere kıyasla daha boştu. İlerlerken gözüm bir şeye takıldı. Yaşlı bir kadın ayakta ileri geri hareket ediyor fakat bir yere oturmuyordu. Tam önünde oturmuş  uyuyan adamdan gözünü ayırmıyordu. Adamın yanına oturacağı sırada ondan önce davrandım ve oturdum. Adamın ayağına sertçe

   Kadının yüzüne küçümsercesine bakarak:

vurdum ve "Heyy! Ayakların yolumu kapatıyor." diyerek uyandırdım. Etrafımdaki insanlar yaptığım davranıştan memnun olmamışlardı.

"Bu kadar aşağılık bir harekete kalkışmayı düşünme bile." dedim. Daha sonra mırıltılar yükselmeye başladı. Aslında mırıltıdan çok benim duymamı istiyor gibiydiler.

"Şuna bak kadına dediğini duydun mu?"

"Yer vermek yerine duyarsızca oturdu. Adamcağızı da uyandırdı."

"Bu kızı kim yetiştirdi Allah (Tanrı) aşkına."

"İyi terbiye almadığı belli. Böyle insanlara bir ders verilmeli."

     Bu sözleri ne kadar kulak ardı etmek zor olsa da bunu yapmaktan başka çarem yoktu. O an sözlere karşılık saçımı savurup gözlerimi geçtiğimiz yola diktim. Davranışımın sebebini düşündüm. Nerede hata yapıyordum. Sadece kadının ne yapmak istediğini anlamıştım. Bir hırsız olduğunu kestirmek zor değildi. Adamın çantasına göz dikmişti. Her neyse insanlar bazen çok aptal olabiliyor.

   Metro durduğunda indim. Benimle birlikte bir kaç liseli kızda inmişti. Alaycı bakışlarıyla beni süzüp önden yürüdüler. Ben inene kadar konuşma devam etmişti.

  Sonunda okula varmıştım. Bahçede ilerlerken ani bir refleksle bir şey yakaladım. Elime baktığımda ne olduğunu anlamıştım. Sadece bir beyzbool topuydu. Yaptığım hareket çevremdeki insanları şaşırtmış olmalıydı ki birden bütün gözleri kendi üzerimde toplamıştım. Topu bir kenara fırlatıp ilerlemeye devam ettim. Hızla müdürün odasına girdim. Sınıfımı öğrenip aynı hızla dışarı çıtım. Önceki okullarıma nazaran burada daha fazla serseri tipli insan vardı. Sınıfa ulaştığımda derin bir nefes alıp içeri girdim. Sınıfa girdiğimde öğretmenin olmadığını düşündüm. Aksi takdirde bir sınıf bu kadar kargaşa içinde olamazdı. Kimse öğretmeni dinliyor gibi değildi. Gözlerimi sınıfta gezdirirken bir çocuk dikkatimi çekti. Her halinden bu sınıfın lideri olduğu belliydi. Bilirsiniz işte bir lider. Ne kadar böyle bir şey söz konusu olduğu düşünülmese de bu bir gerçek. Sınıfta sözü geçen bir lider mutlaka olurdu.

 Baştan aşağı süzmeye koyuldum. Ayaklarını sıranın üstüne koymuş vaziyette oturuyordu. kulağındaki küpeler, bakışlarındaki umursamazlık kayda değerdi. Kulağındaki kulaklıklarla müzik dinliyordu. "Hah! Havalı olmakta başka yaptığı bir şey  yok. Sünepe, dünkü sümüklü çocuklar bugün serseri tayfası kurmuşlar.". Yanında 4 erkek ve 2 kız vardı. Kızların onu tavlamak için gösterdiği çaba karşısında gülmeden edemedim. "Stiephane rujum nasıl? Saçlarımı beğendin mi? Hadi okuldan çıkıp takılalım? Karaokeye gidelim. mıy mıy mıy.". Bunlar gerçekten hemcinslerim miydi? Az önceki gülmem onunda dikkatini çekmiş olacak ki aynı şekilde beni süzmeye başladı. Bakışları yüzüme ulaştığında kafamı çevirdim. Sınıfın benim farkıma varmasını bekledim fakat herkes kendi havasındaydı. Öğretmenden izin isteyip yerime geçmeye karar verdim. Yürürken birinin çelme takmak için uzattığı ayağını son anda fark ettim. Biraz sinirim bozulmuştu. Çocuğun ayağına kasten bastım. Üstelik bunu hak etmişti. Sessiz bir inilti çıkardı. Cam kenarında en son sıraya oturacakken baş belası gruptan biri sandalyeyi çekti.

 Stieve:

"Nereye oturduğunu sanıyorsun."

Cevap vermemeyi tercih ettim. "Sıram yoksa masaya otururum" şeklinde düşünüp masaya oturdum.

stieve:

"Ne yaptığını sanıyorsun sen."

Elimden geldiğince umursamaz davranmaya çalışıyordum. Kavga çıksın istemiyordum .

Stieve:

"Sen çok aptal birine benziyorsun. İstediğin her şeyi yapabileceğini mi sanıyorsun? Sana dersini vermemi ister misin?" dedikten sonra ellerini yumruk yaptı. Bana vuracak mıydı? Gözüm öğretmene kaydı. Bir kenara sinmiş bizi izliyordu. Korkuyordu sanırım. Bunlardan korkuyordu. Dikkatim dağılmışken elini hızla savurdu. Yerimden kımıldamadım çünkü bu sadece bir sınavdı (sanırım). Sinirlenmişe benziyordu. Sıramı tuttu ve camı açtı. Tam pencereden atacağı sırada bileğini kavradım ve sıktım. Sonunda konuşmaya karar vermiştim. susmakla halledilecek iş değildi artık.

"Ders için teşekkürler ama şimdi gerçek derse geçmek istiyorum. Sıramı alabilir miyim? Teşekkürler." Sınıf bir anda sessizleşti. Yüzünün şeklinden canının yandığı belliydi. Sırayı masama doğru fırlattı. Bende yerime geçtim. Yanımda oturan kızın beni dikkatle izlediğini fark ettim. Gözleri bana bakarken sanki bir çocuğun çok sevdiği pamuk şekerine bakışı gibi geldi. Bir manga (çizgi roman) karakterine  bile benziyordu. O an bu düşünce komiğime gitmişti.

Cattie:

"Ona gününü gösterdin. Çok cesursun. Ben bunu hayattaaa yapamazdım." dedi ağzını kocaman açarak. Ağzımdan çıkacak lafı sabırsızlıkla bekliyordu. Bir an onu incelemeye başladım. İki yandan örülmüş siyah saçları. Renkli gözleri. Gözlerindeki gözlük. Her şekilde yüzü çok tatlıydı. Boyu kısaydı. Yada bana göre öyleydi. Tahminimce 1.55 vardı. Ki öyleyse aramızda yaklaşık 14 cm vardı. Görüntüsünün tersine geveze birine benziyordu. İncelemeyi bitirdikten sonra önüme döndüm. Cevap vermediğimi görünce konuşmaya devam etti. Konuşurken çok hevesli bir hali vardı.

"Adın ne? Benimkisi Cattie. Nereden geldin peki? Neden bu okula geldin? Babanın tayini filan mı çıktı? Annenin yada...

Son cümlesi sinirimin bozulmasına yetmişti. Ona döndüm ve sert bir bakış attım. Biran duraksadı daha sonra

"Arkadaşın olmak istiyorum" dedi.

Arkadaşlık* Çok saçma. Beni arkadaşım olamaz. İçimden arkadaşlığın ne kadar saçma olduğunu geçirdim. Benim bunca zamandır tek bir arkadaşım olmuştu ve o gün gitmişti. Bunun için onu suçlayamazdım. Bunu ben istemişti. Fakat beni şimdi tek bir arkadaşım olabilirdi o da sadece YANLIZLIK.

     2.bölümün sonu

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 23, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ValeriaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin