Chapter One | Hi to you little girl.

471 32 20
                                    

Önce küçük bir not; kız sinir hastalıklarından daha önce hastanede yatmış bir kişilik. Bakın hastalıklarından dedim, tek bir şey değil. Bayağı sinirli, bayağı gergin. Niall, onun sakin halini keşfedebilir mi? bilmiyorum ama deneyeceği kesin. Çünkü bu hikayede Niall, kararlı ve sevecen karakter.

Votkamın son damlasını da ziyan olmasın diye kafama dikmeye karar vermiştim. Dışarıdan küçücük bir bardağı yemeye çalışan biri gibi görünüyor olabilirdim. Ama umurumda mı sorun?

Kahverengi saçları kalçalarını kaplayan kızı izlemeyi kesmek istiyordum. Burası bir gaybar değildi. Hoş, bende eşcinsel değildim. Sadece kıza yaptıkları yada kızın yaptığı şeye takılmıştı gözlerim. Enseme değen sıcak esinti ile bakışlarımı yukarı, boyu benden yaklaşık iki ilâ üç santim fazla olan gence yönelttim.

Bana resmen seks tanrısı olabilecek kadar iyi çocuklar denk gelmezdi, aslında bana kimse denk gelmezdi. Bu yüzden boynumda hissettiğim sulu öpücükler her aynaya baktığımda kendime çirkin deme nedenimi sorgulamama yol açtı. Karşılık vermem mi gerekiyordu? Ne yapmalıydım?

"Sanırım sana yeterli değilim."

sarı saçlarına sağ elini geçirerek onları düzeltti. Ne yapmam gerektiğini yada ne söylemem gerektiğini bilmediğim için, az önceki kumrala bakmaya devam ettim. Fakat kısa bir süre daha cevap beklediğini belirten bir şekilde arkamda durup beni izledi. Konuşmaya çalıştım, ama daha çok mırıldanmaydı.

"Ben... ne?"

"Hadi ama o kızdan etkilendin."

duraksadım. Bu ne demeye çalışıyordu şimdi?

"Hayır! Ben sadece... Ne var biliyor musun hayatım hakkında en ufak bir fikrin yok!"

diye savunmaya geçtim. Lafı dolandırmış mıydım? belki. Haklı mıydım? kesinlikle.

O patates beyinlinin benim zevklerime karışma hakkı yoktu, ben sadece kızın elbisesini sevmiştim. Olamaz mıydı?

Pekala, elbisesi değil. Vücudu. Sadece kıskanmıştım.

Yada, dediğim gibi bilmek istemiştim. Nasıl bir his olduğunu.

Bardan arkama bakmayarak çıktım. Telefonum tamda ben dışarı adımımı attığımda sıcak Temmuz rüzgarı suratıma çarparken çalarak; beni şaşırtmadı.

Arayan Earl'e cevap vermek istemiyordum. Sanki sürekli beni izliyormuş gibi, sinirlendiğim her saniye arıyabiliyordu. Ve evet, Earl olduğuna emindim.

Beni öyle 'Aman Tanrım, kanka Jake beni Emily ile aldattı.' diyen kızlar aramazdı. Bizim tayfa öyle basit dertleri olan kişilerden oluşmazdı. Zaten sevgili tayfam, en büyük dertlerinde bile beni aramazlardı.

Earl ısrarla aramaya devam ederken, yanaklarımı şişererek inat ettim. Yanaklarım kızarmış belki morarmış olabilirdi ama telefonun lanet sesi kesilene kadar nefesimi tutmaya devam edecektim.

Omzuma bir el değdi.

"Neden sadece telefonunu açmıyorsun?"

nefesimi tutmaya ve az önce içeride beni sinir etmiş olan çocuğa bakmamaya özen gösterdim. Gözlerimi kapattım.

Sonunda ses kesildi sanarak gözlerimi açtığımda;

tanımadığım gencin telefonumu kulağına götürüşüyle karşılaştım. Nefesimi bırakmayacaktım.

Genç konuşmaya başladı, "Merhaba bu hayatı hakkında hiçbir fikrim olmayan kızın telefonu."

"Evet efendim şuan nefesini tutuyor."

Meeting on Our WayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin