Gece, bara doğru zaten evde birkaç bardak içmişken ilerliyordum. Sarhoş yürüyüşümün de pek hoş olduğu söylenemez.
Barın kapısındaki hâla adını bilmediğim ama arada şakalaştığım korumaya bakarak, "Hadi ama lanet olası hergün geliyorum." dedim. Alkolun etkisiyle lanet olası fazla kaçmış olabilir.
Adam, kollarımdan sarsarak, "Judy, seni görmek isteyen biri var." dedi ve beni omuzlarımdan arkaya doğru çevirdi, ittirdi. Zaten dengede duramayan ben, birde Niall'ın üzerine fırlatıldım.
"Selam sarışın." nefesimin kokusundan hoşlanmamış gibi yüzünü buruşturdu.
"Hazel, Augustus'un karşına hiç böyle çıkar mıydı?"
"Ah, kapa çeneni lütfen." dedim bara girmek için yeltenirken.
Bileğimi yakalayıp, "Oraya değil." diye fısıldadı. Benim içki kokan nefesime karşı yine 2 litrelik karışık meyve suyu bitirmiş gibi kokuyordu.
"Ya, nereye?" diye fısıldadım.
"Aşağı." dik yokuşu başıyla göstererek aşık olunacak bir şekilde gülümsedi.
Ondan önce davranarak yokuşu koşmaya başladım. Aşağı yaklaşırken bir anda yanımda belirdi.
"Yey!" diye bağırdı gülerek benden birkaç saniye önce aşağı varırken.
Yanında durup ikimizde kahkaha atarken nefes alışverişimi düzene sokmaya çalıştım.
"Bunu neden yaptık ki?" dedim omzuna tutunarak eğilmiş normal nefes almaya çabalarken.
"Koşmayı sevdiğini düşünmüştüm."
"Judian." dedim daha önce sorduğu bir sorunun cevabı olarak.
"Sanki bilmiyordum." dedi,
"Sanki biliyordun." dedim.
"Tamam, sanırım burası güzel isim demem gereken kısım."
"Lütfen yapma." elimle yolu gösterdim. "Şimdi nereye? "
"Sen söyle."alkolun beynimde yaptığı etki yada öyle bir şey belkide, bilemiyorum. Onu öpmeyi istedim. Hemen burada, bu anda. Ama bu, bir hastaya göre fazla şey istemekti. Yani kendinizi benim yerime koyarsanız bir vampir nasıl kana susamışsa sizde saldırmaya susamıştınız.
Ona zarar vermek istemiyordum. Üç senedir falan grup dışında tek kalıcı gelen kişi o'ydu.
"Ben... bilemiyorum." dedim yüzünü incelemeyi asırlar sonra bitirdiğimde.
"Benim bir teklifim var." kaşlarımı kaldırdım, "Birbirimizi tanıyabiliriz."
"İrlandalısın... aksanından belli, adın Niall'dı sanırım -güldük- yeteri kadar tanıyorum bence."
"Adımı hatırlaman çok hoş." dedi gülmeye devam ederek.
"Bana ne anlatabilirsin ki kendin hakkında?"
"Benim anlatacağımı söyleyen oldu mu?" ciddi görünüyordu.
"Judian. Yaş 19." kafasını olumsuz mânasında salladı. "Bu çok... kaçmaya çalışır gibi oldu."
"Kendimden bahsetmeyi sevmem." diye net cevabımı verdim ama bu onu susturmamıştı,
"Herkes. Herkes kendinden bahsetmeyi sever." dedi ellerini cebine sokarken.
"Ben değil."
"Neden," dedi, "Senin ne farkın var?"
"Ben güneşe aşık kızım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meeting on Our Way
Fanfic❝Sana en ihtiyaç duymadığım anda gelmiştin, peki neden tam seni kovmuşken... sana ihtiyaç duyduğumu hissediyorum?❞ ©Tapulu malımdır.