●4○

552 73 14
                                    

Deli gibi inliyordu, sadece tenine dokunuyor, öpüyor ve hissettirmeye çalışıyordum. Yok oluşumu, onda kayboluşumu, çaresizliğimi, kemiklerimi her an defalarca kıran acılarımı.

"Eve gitmeliyiz." Hem zevk almasını hem de aldığı zevkin hiçbir sikime yaramamasını sağladığım anlarda dudaklarıma inlemişti. Onu rahatlatmıyordum ama rahat bırakma niyetinde de değildim. Beraber gece kulüplerinde içmiş, dans etmiş, saat ikiyi çoktan geçtiğinde de bu ağaçlık alana gelmiştik. Sarhoştum, ona oranla daha fazla sarhoştum ama aklım yerinde gibiydi.

"CHANYEOL!" Çığlığa yakındı, sırıttım.

"Hm." Bir elim hala kalçasını pekte kibar olmayan bir biçimde okşarken, dudaklarımı kulağının arkasında, gizli yumuşak beyazlığa sürüyordum.

"Beni eve götür." Boynunu geriye çekerek, dudaklarımı sevdiği noktadan uzaklaştırmıştı. Sadece uzaktaki lambanın verdiği ışıkla, karanlığa yakın olan ortamda gözlerimi kısarak yüzünü incelemeye çalıştım. O da beni izliyordu, kısa sürdü. Dudakları çıldırmış gibi dudaklarımı bulduğunda ihtiyacım olan nefesini onunkinden artanla tamamlamıştım. "Yalvarırım beni eve götür." Kesik kesik dudaklarıma vuran nefesinden dökülen sözcüklerle gülümsedim. Zevkin doruklarına kadar çıkarmıştım ama fazlasını vermiyor, bir de üzerine tenime dokundurtmuyordum.

"Belki sadece-.." dedim, acıyla boğuklaşmış sesime küfrederken, karanlığa şükrediyordum. Zira dolmaya başlayan gözlerimi, sanki tüm derdimi biliyormuş gibi gizliyordu. "Belki sadece bu gece kaldı."

Ne dediğimi anlamamıştı elbette, ben bile anlamıyordum şimdi kendimi. Az önce sarhoş olmadığımı düşünüyordum ama Baekhyun'un dudaklarına artık hiç halim kalmamış şekilde dokunurken titriyordum. Bu gece fazla içmiştim, acı çekiyordum yine ama dışarıya yansıtıyordum.

Yüzlerimiz arasında hiç mesafe yokken, dudaklarını dudaklarım üzerinden kaldırdı ve onlar dışında her yere kondurmaya başladı. Yüzümde daha fazla dokunabileceği alan kalmadığında yeniden dudaklarımı bulmuştu elbette. Susamış gibi dokundurdu yumuşak güzellerini benimkilerin üzerine, ağzını araladı ve dilini dudaklarıma değdirerek benimkini de aralamam gerektiğini hatırlattı. Hiç zaman kaybetmeden istediğini ona verirken, dilini daha yarıyolda benimkiyle karşılamıştım. Bir galip çıkmayacağını bile bile yarışıyordular şimdi. Bedenini yasladığım ağaçtan geri çekerken, bir elimle de belinden tutmuş ve daha fazlası için kendime bastırmıştım. Dudaklarımı sonrası yokmuş gibi öpen oydu. Aksi bir biçimde ona sadece izin verdim ve hareketlerimi yavaşlattım. Çıldırtmıştım güzelimi, ağzıma aklımı yitirmeme neden olacak şekilde inlerken bir yandan da hiç kesmiyordu öpücüğünü. Bacaklarını bacaklarıma, gövdesini gövdeme sürtüyordu. Yanacaktı şimdi buralar.

"Hadi gidelim." Dudaklarımı belirgin bir sesle onunkinden ayırırken inler gibi söylemiştim. Kafasını salladı, heyecanlı heyecanlı gözlerime bakınıyordu. Hareket etmem gereken andaydık ama ben elimi belinden çekmek istemiyordum. Bedenlerimiz fazla yakındı birbirine, sıcaklık birdi, kalpler birdi. Sonra ondan ayrılmadan da gidebileceğimizi düşündüm, kısmen ayrılmazdık en azından.

Bana oranla küçük bedeni, belinden ve bacaklarının arkasından kavrayarak havaya kaldırdığımda, beklemediği için tiz bir çığlık atmış, ardından gülmeye başlamıştı.

"Taksiyle gidelim, araba nerede hatırlamıyorum." Cidden hatırlayamıyordum, neredeydi ki?

Herhangi bir dönüt yerine boynuma sokularak orayla oynamaya başlamıştı. Dişleri arasına hapsettiği yeri serbest bıraktıktan sonra sanki renklendirmek istercesine emmeye koyuldu. Ona muhtemel isteği olan inlememi, istemsizce sunarken kucağımda oluşunun ne kadar doğru bir karar olduğunu sorguluyordum. Ormanlık alandan, insan içine çıktığımızda uyardım, zira sokakta inlemem ne kadar hoştu?

"Rahat dur Baekhyun." Alayla güldü. İnce güzel parmaklarını saçlarıma dolarken, sanki ona yaptığımın intikamını almaya çalışıyor gibi okşuyor ve sınırlarını zorluyordu. "Sen çok uslu durdun ya, ben de durayım." Sıcak dilini boynum üzerinden kıvırarak gezdirdiğinde duraksamış ve gözlerimi yummuştum. Taksi bulabileceğimiz alana az kalmıştı lakin benim aklımı kaybetme zamanıma daha az kalmıştı, üstelik bir kısmını zaten kaybetmiştim. Kucağımdaki bedenini yere bıraktım, şimdi ayakları üzerinde duruyordu ama pek memnun değil gibiydi.

"Sana uslu dur dedim Baekhyun." Uyarıdan ziyade tehditti. Şimdi bir daha düşününce, sokakta yapmak o kadar da olasılıksız gelmiyordu. Ev epey uzaktaydı, en az bir saatlik mesafe vardı aramızda. Minik minik mekanları gezerek, evden uzaklaşmıştık tüm gece.

"Hiç uslu hissedemiyorum-.." Ona dokunmuyor olmama rağmen inledi. "Çıldırdım Chanyeol, bunu bana kim yaptı?" Sırıtırken, dilimi yanağımın içine değdirmiştim. Daha fazlasını yapabilirdim.

"Ne kadar çıldırmış hissediyorsun?" Kendime oranla meydan okurcasına sorduğumda, bedenime bir adımdan daha da yakınken o mesafeyi de kapatarak elini pantolonumun üzerinden belirgin penisime bastırdı. Beklemediğim dokunuş ile korkunç biçimde uyarılmıştım. "Onu burada hissetmek isteyecek kadar."

Kafam iyiden iyiye giderken gözüme takılan sarı araba ile bir an için mantığımı kullandım. "Taksi." dedim Baekhyun'a göstererek, "Gel hadi." O daha olayı idrak edemeden kolunu tutarak peşimden koşturmaya başladım. Boş aracın da hızlı gittiği yoktu, belli ki müşteri arıyordu. Görüş alanına girdiğimizde daha da yavaşlayarak durmuştu. Baekhyun'la beraber arka koltuğa yerleşirken, hızlıca adresi söyledim. Araç hareket ettiğindeyse başımı geri yaslayarak gözlerimi kapatmıştım. Önümdeki kabarıklık yüzünden iyi hissedemiyordum, ve eve daha çok vardı. Tam bir rezaletti.

Tenime değen beden ile kapalı gözlerimi açtığımda, Baekhyun'un onun için epey geniş olan oturma alanından uzaklaştığını ve benim üzerime çıkmak istercesine yanıbaşımda olduğunu gördüm. Gözlerimin içine bakıyordu, parıl parıl irisleri bütün heyecanını, arzusunu yansıtırken bir de müstehcen gülüşü vardı yüzünde. Bunu bana sen yaptın diyordu sanki, her an inleyecek gibi duruyordu.

"Hasikt-.." Elini yeniden penisim üzerinde hissettiğimde istemsizce verdiğim tepkiyi yarıda kestim. "Burada olmaz." Taksicinin duyamayacağı biçimde, güzel yüzüne yalvarırcasına söylemiştim. Daha fazla ileri gitmemeliydi, eve kadar olmazdı. Zaten sınırdaydım.

Laf dinlemeyerek zarif parmaklarını pantolonumun kumaşına sürmeye başladı. Ara ara penisimi okşuyor, ve sıkıyordu. Tüm bu bokları yerken bir de intikam böyle alınır dercesine yüzüme bakıyor, tepkilerimi zevkle izliyordu. "Seni sabaha kadar beceririm Baekhyun, yapma." Kulağına eğilerek tehdit ettiğimde sıktı. Elini sıktı ve bağırarak inlemek istesem de yapamadım. Onu bu denli delirtmişken tehdit işe yaramazdı, en iyi ben biliyordum. "Lütfen-.." dedim bu sefer. "Eve kadar rahat dur Baekhyun, dayanamayacağım yoksa."

Benden daha az sarhoştu ve durumu idrak edebilirdi, beni anlayabilirdi. Önde taksici varken üzerine çıkıp ona ikimizin de istediğini veremezdim. "Bir şartla."

Eğlenen ifadesinde gezdirdim bakışlarımı, acayip güzel duruyordu. Köpeği olmamı istese olurdum şimdi. "Şartın ne?"

Sanki ne derse desin kabul etmeyecekmişim gibi sorduğumda gülümsedi ve "Evde öğrenirsin." dedi. Evde öğrenirsin Park Chanyeol.

Kabul ettiğimde elini çekerek başını omzuma yasladı. Taksinin içinde tıkılıp kalmış bir aptal gibi hissediyordum. Benim aksime o eğleniyordu.

Yani ilk yirmi dakika eğlendi, sonra uyarılmış haldeyken asla yapamayacağı bir şeyi yaptı.

Byun Baekhyun takside başını göğsüme yaslayarak uyuyakaldı ve ben böyle olmadık bir uykunun neyi haber verdiğini çok iyi biliyordum. Titredi bedenim, başım döner gibi oldu da yediremedim kendime bu kadar güçsüzlüğü. Ben böyle kaybetmiş bir adamdım, hayatım ise tıpkı bu gece gibiydi. En güzel yanım hep eksik kalırdı, hiç bir zaman doyamazdım ona. En güzel anlarımızda aniden gitmesi gerekirdi sevdiğimin. Dolan gözümden akan bir damla yanağımdan süzülürken kulağına eğildim. "Evde-.." dedim. "Evde ne olduğunu bana söyleyemeyeceksin güzelim."

Cebimden telefonumu çıkartarak Sehun'a yakın zamanda bekliyor olduğu mesajı yazdım.

'Yarın sabah evde ol.'

Beni Vurup Yerde Bırakma ♤ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin