Narin bedenini yatağa bırakırken içli içli bağırarak ağlayacak kadar çaresiz hissediyordum. Alkollüydüm ve erekteydim, yine de ağlardım işte. Saatlerce, bağırarak. Yatağımıza değil de yatağına yatırdığım bedenin alnına düşmüş saçlarını sevdim, öyle yumuşaktı ki saçları sanki bulutları avuçlamaya çalışıyormuşum gibi hissettiriyordu. İç çektim, sonra da halime güldüm. Yol boyunca deli gibi ağlamıştım zaten, taksici parayı alırken ne sikim döndüğünü anlamaya çalışmıştı. Şekeri alınmış çocuk gibiydim zira benim şekerim hep alınırdı.
Dudaklarımı, uzun öpüşmelerimiz sonucu hala biraz şiş olan dudaklarına bastırdım. Hafifçe oynattı pembelerini, belki de başkasına da dönüşse tanıdı beni, bilmiyorum. Kavramaya çalışsa da yapamadı, bekledim biraz dudaklarında, hiç tepki vermediği anlarda da uzatmadan geri çektim. Üzerini örterken az sonra çıkacak olduğum bu odaya lanet ediyordum, yarın buraya gelecek olan Sehun'a lanet ediyordum. Çatı katında gireceğim cehennemimden nefret ediyordum.
Yataktan uzaklaşarak kapıya adımladım, çok geçmeden çıkmıştım da odadan. Geriye bakmamıştım, bakamazdım. Şu anda o odada bana ait bir şey yoktu. Eğer biraz cesaretim olsaydı derdim ki; kimi kandırıyorsun Chanyeol? O odada hiçbir zaman sana ait bir şey olmadı.
Yürüdüğüm karanlık koridorda düşündüğüm şeyin verdiği acıyla haykırmak istedim, yapamazdım. Ben de pürüzlü duvara atabileceğim en sağlam yumruğu attım. Bileğimdeki acıyı hiçe sayıp diğer elimle de aynısını yaptığımda gözlerimi ıslatan şeyin çoktan akmaya başlamış gözyaşlarım olduğunu farketmiştim. Ama elimin sızısından değildi, değildi en iyi ben biliyordum.
"Ölüyorum." Sanki duyabilecek birileri varmış gibi fısıldadım, kalk Baekhyun. Uyuma güzelim, yanıma gel ve sarıl bana.
Dizlerim üzerine çökerken onların bile daha fazla dayanamadığını kavramıştım. Sessiz hıçkırıklarımı hiç kendime yakıştırmadan ağlarken bekliyordum, gelirdi Baekhyun. Kıyamazdı ki bana.
Ne kadar orada öyle durdum bilmiyorum, bildiğim tek şey; öyle bir acıydı ki vücudumu kasıp kavuran, ölüm dedim güzel bir şey. Belki bir gün lazım olur.
Zaman kavramından da, benliğimden de uzaklaştığım bir anda kalktım. Odama dengesiz adımlar atarken hiç gözyaşımın kalmadığına inanıyordum. Hep inanırdım, ta ki ağlayarak sabahlamamı sağlayan o anlar gelene kadar.
Kafamla yastık arasında ben kadar bir sancı varken döndüm durdum. Sabah beşi gösteriyordu saat, benim kirpiklerim temas etmişti.
♤♤♤
Omzumda hissettiğim kaba temasla uykum bölünmüştü, gün çoktan doğmuş utanmadan gözlerimi acıtırken, inatla araladım gözkapaklarımı.
"Günaydın." Sehun'du. O da kötü duruyordu, muhtemelen bitmiş halime acıyordu. Şu sıralar aynalar bile acıyordu bana.
"Günlerin tanrı cezasını versin." Dün gece saatlerce ağlamamışım gibi sırıtarak söylemiş ve bir anda hiçliğe karışan uykum ile yatakta hareket etmiştim.
Yüzüme bakındı biraz, ağladığım barizdi, gizlemeye de çalışmazdım. "İyi olacak." Dedi. Beni iyi hissettirecek şeyler bulamaz hep aynı masalı okurdu. İyi olacak derdi.
"Bakarsın aniden bir kişiliği kaybolur falan." Durumun imkansızlığıyla dalga geçtim. "Neyse neyse, git yanına uyanmadan."
"Uyandı, kahvaltı hazırlıyor."
"Neden yardım etmiyorsun?" Sorduğumda suçluymuş gibi gözlerini kaçırdı, benim ona olan aşkımı en iyi bilen kişi olduğundan bu durumdan hoşlanmıyordu, zorlanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Vurup Yerde Bırakma ♤Chanbaek
Hayran KurguKöprücüklerin var senin; geçilemeyen, öpülesi. *Dissosiyatif kimlik bozukluğuna sahip kişiler, kendi kişiliklerinin yanında, farkında olarak ya da olmayarak bir veya daha fazla alternatif kişilik geliştirir.*