[Mia Bosnjak ünlü değildir. Kendisi benim bir Hırvat arkadaşım ^^ İyi okumalar tatlıcıklarım!]
Harold'ın yalancıktan attığı çığlıktan sonra eve gitmeye karar vermiştik. Abimin ısrarları üzerine Luke da bize gelmişti. Kızlara ne kadar ısrar etsem de gitmeleri gerektiğini söyleyip sıvışmışlardı. Annemlerin de şehir oturan kuzenlerimi görecekleri tutmuş gibi şehre inmişlerdi. Yani evde bir tek ben, Luke, Harold (ÖĞK!) ve abim vardı.
''Desiree!'' abimin seslenişi üzerine koşar adımlarla aşağıya indim.
''Efendim Nick?'' diyerek bir soru yönelttim.
''Maç izleyeceğiz.''
''Tamam.''
''Bir şeyler yapmak ister misin?'' dedi. Huysuzlanmaya başlamıştı.
'' Pek sanmıyorum. Uyuyacağım.'' sinirle ellerini saçına geçirdi.
''Mısır patlatmayı düşünür müsün acaba?'' sinirle iç geçirdi.
''Pekala.... Limonata mı kola mı?''
''Kola!'' dedi hafiften bağırarak. Mutfağa gittim hazır pakette olan mikro dalgalık mısır paketini aldım ve paketinden çıkardım. İçinde ki kese kağıdı ile birlikte mikro dalga 'ya attım. Süreyi 2 dakika 'ya ayırdım ve 3 büyük bardak çıkarıp başına kadar kola doldurdum. Tepsiye koydum ve çıkan 'ding' sesi üzerine mikrodalganın kapağını açıp sıcak paketi elime aldım. O kadar sıcaktı ki bir an için elimden uçmuştu.
''Yakaladım!'' diyen Luke 'a döndüm ve utangaç utangaç gülümsemeye başladım. Vücudumda ki kan yanaklarıma doğru yol alırken bir 'teşekkür ' mırıldandım. Önemli olmadığını belirtti. Çıkardığım kaseye dökerken ben de ikinci paketi atmakla meşguldüm.
''Çok şirinsin.'' demesiyle ona döndüm. Gülümsedim. Üzerim de domuzlu pijamalarım vardı.
''Ben pek öyle düşünmüyorum.'' diyerek kendimi beğenmediğimi itiraf etmiş oldum.
''Saçmalama. Harika bir kızsın. Güzel ve alımlı. Ama ben dıştan çok iç güzelliğini merak ediyorum.'' dedi ve göz kırptı. Bayılabiliyor muyuz???
''Aslında bakarsan sende oldukça güzelsin.....'' üzerini süzüp, küçük bir kahkaha attı.
''Erkeklerin yakışıklı olduğunu düşünüyordum, yanlış mı?''
''Tabi ki erkeklere yakışıklı kelimesi tabir edilir. Ama çoğu erkek yakışıklıdır. Ama bunu çeyreği edemeyecek kadar güzel erkek vardır. Güzellik erkekler de neredeyse olmayan bir kavramdır. Sen de bu milyonluk değerin içerisindesin.'' diyerek kısaca düşüncelerimi aktardım.
''Şimdi kendimi ezik ve odun hissettim.'' dedi yüzünü buruşturarak. O sırada abim seslendi.
''Hala yaşadığınızdan şüphem var!'' abimin sesiyle bakışmayı kestik. Ben kolaları alırken o elinde iki kase ile peşimden geliyordu.
''Ben odamdayım. Bir şeye ihtiyacınız olursa seslenin.'' diyerek onları uyardım. Henüz odama yeni gelmiş ve yatağın üzerine oturmuş; hatıra günlüğümü açmışken kapını odası çalındı.
''Harold değilsen Gir!!'' komutuma uygun kapı açıldı. Sonra Luke 'un sarışın saçları içeri akın etti. Minik bir kahkaha ardından tamamiyle içeri girdi. Giydiği eski ama hala harika olan skinny 'si ve beyaz sadece tişörtü onda farklı bir hava yaratıyordu.
''Maç izlemekten sıkıldım. Yanında otursam bir sakıncası olur mu?''
''Bir erkek maç izlemekten sıkıldı! Aman Tanrı'm bu tarihe geçmeli!'' diye kısık sesle bağırdım.
''Ben maç sevmem ki!'' dedi hafif tebessümle. İdeal Koca!
''Eeeee?'' diyerek bir soru yönelttim.
''Şey- Eğer sen de kabul edersen bugün akşam panayır var. Gelmeye ne dersin?"
''Bu bir teklif mi" fesatlığım öne çıktı. Buyurun !
''Şey, evet yani sanırım öyle." yanakları kızardığında onu utandırdığımı anlamam çok uzun sürmedi. Ayh, yanaklarımı bir ateş mi bastı yoksa bana mı öyle geldi?
''O halde evet. 1 Saat sonra çıkalım mı? Bundan sonra Tenis maçı var. Abim Maria Sharapova 'ya bayılır. Ya da sanırım frikilerine...'' dediğim şey üzerine ikimizde kahkaha attık. Luke yavaş yavaş bana yaklaşmaya başladı. Nefesini hissedebiliyordum. Dudağına bakire dudaklarıma bastırdı. Tecrübesizce onu öpmeye başladım. Dili ağzımı keşfe çıkmışken, elleri yerinde durmuyordu. Beni yatağa ittirdi ve üzerime çıkıp öpücüğe devam etti. Elleri edepsizce vücudumda bir gezintiye çıkmışken ben de onun saman balyaları sayesinde yaptığı karın kasları ile oynuyordum.
Sesli sesli inlerken dudaklarımdan ayrıldı. Nefes nefese '' İlk öpücüğümüz.'' dedi. Gülümseyip başımla onayladım. Onun ilk öpücüğü olmasına şaşırmıştım. Çünkü tecrübesi var gibi görünüyordu. Dudağıma tekrar yapıştığında kendimi bulutların üzerinde hissettim. Karın kasları ile oynamaya devam etmiştim. Edepsizce onu altıma aldım. Yüce İsa affetsin! Pazar günü kilisede günah çıkarmam lazımdı. Tişörtünü hafifçe havaya kaldırdım ve karın kaslarına öpücükler bırakmaya başladım. İnlemeye başladı.
Aniden açılan kapıyla telaşa verdik. Ama bu fıs olan Harold'dan başkası değildi.
''Defolur musun Harold?'' kafasını sallamaya başladı.
''Onu öptün mü?'' diye bağırdı bana.
''Evet öptüm ve inanılmaz dudakları vardı!'' diyerek karşılık verdim. O sırada abim yanımıza geldi. Sesleri duymuş olacak -ki sesleri duymasa ya sağırdır ya da tenis başlamıştır.
''Ne oluyor burada?'' dedi.
''Kardeşin ve Luke şerefsizi burada yiyişiyorlardı!'' diye abime bağırdı.
''Bu doğru mu Desiree?'' masum kız ifadesini takındım.
''Tabi ki değil abi. Ben burada matematik çalışıyordum. O sırada Luke burayı lavabo zannedip içeri girdi. Sonra özür diledi ve ne çalıştığımı sordu ben de matematik deyince bana konu anlatmaya çalıştı.'' kitaplarımı yerden kaldırdım ve abime gösterdim.
''Harold neden kız kardeşim ve arkadaşı hakkında yalan söyleme ihtiyacı duydun? Çocuğa şerefsiz dedin özür dile!'' diyerek bağırdı. Eh, abim her zaman bana inanır NOKTA.
''Ben gidiyorum!'' diye bağırdı Harold ve kapıyı çarparak çıktı.
''Peki, sen biraz daha anlat istersen Desiree'ye?'' Luke büyük bir gülümsemeyle kafasını salladı. Abim bizi yalnız bırakıp gitti.
"İnsan anatomisine ne dersin Desiree?'' diyerke bir soru yöneltti Luke. Yiyebiliyor muyuz????
The End xx
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kovboy Styles
FanfictionSır dolu 600 yıllık bir kasaba da yaşayan bir kovboy ve kovboy'un arkadaşlarından birinin sarışın kardeşi, bir o kadar da zeki bir kız... 600 yıllık kasaba da bulunan 600 yıllık bir köşk... Sizi neler bekliyor bir bilseniz...! Bu tamamen sizin düşün...