Kovboy Styles
Yazar : Clubnow - ClubnowBlog
Telif hakkı saklıdır. Özentilik yoktur. Tamamen hayal gücü üzerine kuruludur. Kimseyi rahatsız etmeyecek ve tehdit de bulunmaycak bir hikayedir.
İYİ OKUMALAR....
Hızlıca üzerime kırmızı kareli mini batılı kıyafetimi geçirdim. Sarı saçlarımı tepeden topladım ve ellerimi elmacık kemiklerime sürtmeye başladım. Bilirsiniz minik bir kasaba da pudra bulmak zordu. Bu yüzden kırmızılaştırmaya çalışıyordum.
Herkes, pudra sürdüğümü zaneddiyordu. Tabi ki öyle düşüneceklerdi. Sonuçta kasabanın en gözde ve güzel kızı bendim. Erkeği ise.... Harold. Aslında ciddi anlam da hoş biriydi. Sütlü çikokataya benzeyen bukleleri vardı. NoT: Bu kasaba da sütlü çikolata çok zor bulunur.
Ayağıma yeni aldığımız kırmızı kendinden topuklu ayakkabımı geçirdim. Bohçama iç çamaşırları ve atıştırmalıklar vs. doldurdum. Kızlarla birlikte bu gün Locaste Nehrin de yıkanacaktık. Bohçamın içine sabun ve lifimi de koyduğum da hazırdım tabi ki bir de havlu koymayı unutmadım.
Kapı çalındığın da kızların beni almaya geldiğini anladım. Bohçamı aldım ve koşarak merdivenlerden aşağı indim. Kapıyı açmamla birlikte bukleli Harold'ımızla karşı karşıya geldim. Beni hızlıca süzdükten sonra tekrar yüzüme baktı ve ''Nereye? Yoksa yıkanmaya mı? Ben de abini almaya gelmiştim. Biz de yıkanmaya gidiyoruz. Söylesene belki aynı nehirdeyizdir? Hah?'' Sapık.
''Şey, benim gideceğinizden haberim yoktu. '' söylediğim şey üzerine elinde ki bohçayı gösterdi. Resmen kriz geçirmeme neden olucaktı.
''Pekala, görüşürüz o zaman?'' sorarcasına sorduğum soruya kendinden emin ve tok bir sesle,
'' Tabi ki görüşeceğiz bebeğim. Yıkandıktan sonra abine söz verdim sizde kalacağım bu akşam.'' dediğine lanet okumaya başladım. Söyleyecek bir şey olmadığı için kapının boş kenarından geçtim ve dışarı çıktım.
Kızları karşıda görürken içimden Tanrı'ya erkekleri oynatmayacağım diye dua etmeye başladım. Bütün şükranlarımı sunarken, Kızlarla sarılmaya başladım.
Eliza, '' Harold değil mi o? Hem de sizin evin kapısında. Bize bir şeyler anlatmak istersen çekinemene gerek yok tatlım.'' otuz iki diş sırıtırken hepsini peşpeşe sıralamıştı.
''Evet, malesef o. Ve bizim evimizin kapısında. Ama malesef ve üzülerek söylüyorum ki abimi almaya gelmiş. Onlar da yıkanacakmış.'' diye karşılık verdim ağlamaklı sesim ile.
Jane, ''Sen gerizekalı mısın Desiree? Çocuk kapına kadar gelmiş!'' Aman Tanrı'm Jane ilk defa bir erkek konusun da konuştu.
''Kızlar, kızlar, kızlar... Biliyorsunuz ki ben Harol'dan değil Luke'dan hoşlanıyorum. Sanırım o da benden. Çok yakışıklı ve sarışın. Her zaman söylediğim gibi o benim minik cüce cinim. Ve biliyor musunuz? O da bugün yıkanacak!'' heyecanlı konuşmam üzere kızlar homurdanmaya başladı.
Kızlara kararmadan gelmemiz gerektiğini hatırlattığım da nihayet harekete geçebilmişlerdi. Aramız da ki en mini elbise benimdi. Dizimin bir buçuk karış yukarısındaydı. Fakat ben güzel, alımlı ve çekici biriydim. Nehire gitmek üzere yürümeye başladık. Hiç bitmeyen dedikomuz ile birlikte...
Nehire geldiğiniz zaman bohçalarımızı bir sazlığın altına sakladık ve üstlerimizi çıkarıp iç çamaşırları ile nehire girdik. Sarı saçlarımı açmıştım. Özgür bir biçimde ılık Nehir suyunda geziniyordu. Kızlarla birlikte birbirimize su sıçratırken birden bir şey beni aşağıya doğru çekmeye başladı.
Neyse ki iyi bir yüzücüydüm. Gözlerimi bir hışımla açtığım da bunun Harold olduğunu anladım. Ona kötü bakışlar yollamaya başlarken birden eli kalçalarıma gitti ve kendine bastırmaya başladı. Seslice inledim. Suyun altın da olduğum için çok su yutmuştum. Hızla kafamı sudan çıkardım ve bir kaç minik öksürük sesi çıkardım.
Kızlar bir birimize su atmaya başlarken Harold'ın uzaklaştığını anlamam çok uzun sürmemişti. Bu da beni mutlu etmişti. Su fırlatmayı kesip banyo yapmaya başladık.
Banyomuzu yaptıktan sonra, dolayısıyla acıktığımız için gölgelik yapan büyük bir çınarın altına Jane'in bohçasını sermiştik. Üzerine oturmuş getirdiklerimizi yiyor, yerken de konuşuyorduk. Abim, Harold ve Luke'ın yanımıza geldiğini farktememiz çok uzun sürmemişti.
Çocuklar da yanımıza oturmuştu. Oturduklarından beri Luke ve ben birbirimize kaçamak bakışlar yolluyorduk. Abim Donut'ından bir parça alıp ağzıma koyduğu zaman hepimiz gülmeye başladık.
Luke, '' Çok Güzel kokuyorsun, Desiree.'' çok güzel koktuğumu söyledi o az önce değil mi?! Sanırım utançtan yanaklarım kızarmıştı. Arkama geçti ve saçlarımı koklamaya başladı. Kimseye göstermeden omzuma bıraktığı minik bir öpücük ile titrememe engel olamadım.
''Teşekkür ederim Luke. Sen de öyle.'' ben bunları söylerken çocuklar yemekleri kaldırmaya başlamıştı. Yardım ettikten sonra yola koyulmuştuk. Önümüzde bir buçuk saatlik yol vardı.
Papatya tarlasının önünden geçerken biraz dinlenmeye karar vermiş ve kendimizi papatyaların arasına atmıştık. Bağdaş kurmuş oturuyor iken Luke yanıma geldi ve yaptığı papatya tacını başıma koydu.
Ben de ona bir taç yaparken konuşmaya başlamıştık. Tacım bittiğinde yavaşca kafasına yerleştirmiştim. Bir birimizin yüzüne dikkatli bir biçim de bakarken ne ara bu kadar yakınlaştığımızı düşünecek zamanım yoktu. Pembe ve yumuşak piercing'li dudakları benimkilerle buluştuğu zaman bir çığlık attı. O çığlık ile aynı anda Luke'tan ayrıldık ve endişeyle etrafa bakınmaya başladık.
Çığlık atanın Harold olduğunu görünce, resmen ağlıyacaktım. Biz az önce öpüşecektik ve bir gerizekalı böcek gördüğü için - ki yalan söylüyor biz öpüşmeyelim diye - çığlık attı ve ben o dudakların tadına bakamadan ayrılmak zorunda kaldık.
Bunun bedelini ağır ödeyeceksin, Styles...
UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR.
FARKLI BİR KURGU YARATMAYA ÇALIŞIYORUM.
AKLIM DA HEP VARDI.
OY VE YORUMU UNUTMAYIN. (:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kovboy Styles
Fiksi PenggemarSır dolu 600 yıllık bir kasaba da yaşayan bir kovboy ve kovboy'un arkadaşlarından birinin sarışın kardeşi, bir o kadar da zeki bir kız... 600 yıllık kasaba da bulunan 600 yıllık bir köşk... Sizi neler bekliyor bir bilseniz...! Bu tamamen sizin düşün...