Gözlerin örseledi göz kapaklarımı. Yüzsüzlüğümle sıvazlar mıydın güzel yüzünü?
Bir düzüne hayal kurarken, tonlarca hayal kırıklığı topladım avuçlarıma. Avuçlarım yıkıyor soluk yüzümü.
Deprem gibi işlemişsin besbelli, tüm yakınlarım enkaz altında kalmışcasına yalnızım şimdi. Saatlerce dumana hasret kalıp, gece yarısı içtiğim sigaram kadar döndürüyorsun başımı. Ve kalbimi çarpıyorum aramızda ki duvarlara.
Sen ördükçe sevdiğin renkler beliriyor. Kırmızıya, maviye, mora karışıyorum..
Mor'a çalıyor acım. Kırmızıda aklım kalıyor, maviye gizlenmiş adım.
Sen oluyorum ani bir çığlıkla. Aklımın oynadığı en güzel oyun belki de baş ucumda ki ellerin. Kollarımı sarıyor, sanki beni durduran deli gömleğim gibi.
Kapalı kutulara gizliyorum sana attığım adımları, yeşeriyor solmuş ne varsa çehrende. Gözlerin oluyor manzara taş duvara karşı.
Belki de oksijeni kaybolmuş bu adamın son umududur yeşeren gözlerin. Belki de uçuruma bi adım kala yaşama tutunuştur, atılan geri adımdır. Hatta bilinmez göğsümde tutuşmuş, ince bir çizikten taşan gizli saklı tutulan son şey senin adındır...