3

90 9 1
                                    

Asansöre binip Wien'in 11. katına çıktık ve sen koridorun sonundaki bir pencereyi açtın. "Birisi bana burayı gösterdiğinde ikinci sınıftaydım," dedin. "Bundan daha muhteşem bir New York manzarası bulamazsın."

Pencereye tırmanıp çatıya ayak bastığımızda şaşkınlıktan nefesim kesildi. Manhattan'ın güney ucundan dumanlar yükseliyordu. Tüm gökyüzü griye boyanmış, şehrin üstü küllerle kaplanmıştı.

"Aman Tanrım," dedim. Gözlerim yaşlarla doldu. Oranın eski hali gözlerimin önüne geldi. İkiz kulelerden geriye kalan boşluklara baktım. Sonunda beynime dank etti. "O binalarda insanlar vardı."

Elin elimi bulunca sıkı sıkı tuttum.

Afetten geri kalanlara bakıp yanaklarımızdan yaşlar dökerek orada ne kadar dikildik bilmiyorum. Yanımızda başkaları da olmalıydı ama hiçbirini hatırlayamıyorum. Sadece sen. Ve o dumanın görüntüsü. Beynime kazınan o görüntü.

"Peki şimdi ne olacak?" diye fısıldadım sonunda. Saldırının büyüklüğünü anladığımı fark ederek. "Sırada ne var?"

Bana baktın ve gözlerimiz, hâlâ yaşlı gözlerimiz, etrafımızdaki dünyayı yok sayan bir çekimle kilitlendi. Elin belime kayınca ayak parmaklarımın üzerinde yükseldim ve yarı yolda dudaklarınla buluştum. Sanki sonrasında yaşanacaklara karşı bizi koruyacakmış gibi birbirimize sarıldık. Sanki güvende kalmanın tek yolu dudaklarımı dudaklarında tutmaktı. Bedenimi tümüyle sarmaladığında hissettiğim şey buydu: Güçlü ve sıcak kollarının arasında güvende. Ellerimin altındaki kasların titredi. Parmaklarımı saçlarına daldırdım. Sen de saçımın kuyruğunu avucuna dolayıp başımı geriye yatırdın. Ve o anda dünyayı unuttum. O anda, sadece sen vardın.

Bu yüzden yıllar boyunca kendimi suçlu hissettim. İlk kez şehir yanarken öpüştüğümüz için. Böyle bir zamanda kendimden geçebildiğim için. Ama daha sonra yalnız olmadığımızı öğrendim. İnsanlar kulağıma o gün seviştiklerini fısıldadılar. O gün hamile kaldıklarını. Nişanlandıklarını. İlk kez seni seviyorum dediklerini. Ölümün insanları yaşamaya sevk eden bir yanı vardı. O gün yaşamak istedik ve bu yüzden kendimizi suçlamıyorum. Artık.

Nefes almak için ara verdiğimizde başımı göğsüne yasladım. Kalbinin düzenli atışlarını dinleyerek kendimi teselli ettim.

Benim kalp atışlarım da seni teselli etmiş miydi? Hâlâ ediyor mu?

Kaybettiğimiz Işık Ön OkumaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin