"Hızlanın millet! Defilenin başlamasına 30 saniye kaldı. Herkes yerini aldı mı? Biri şu mankenin saçını düzelts-"
Jimin, çalmaya başlayan müzikle birlikte podyuma ayak bastı. Kore'nin en ünlü modacılarından olan Kim Taehyung'un kış kreasyonunda açılış parçasını taşıyordu. Bunun anlamı, ilk ve son yürüyecek baş manken oluşuydu. Uzun, dar podyumda yürürken yanıp sönen kamera flaşları, beğeni mırıltıları, yüksek sesli arka plan müziği onu rahatsız etmiyordu. 17 yaşında başlamıştı mankenliğe. Reşit olduğunda bir süre yüz ve vücut mankeni olarak reklam şirketleriyle çalışsa da asıl tutkusunun podyumda yürümek olduğunu biliyordu.
Tüm podyumu turlayıp tekrar arka sahneye girdiğinde hızlı hareketlerle kabine ulaştı. Üstünü değiştirmesi için bir dakikadan az bir süresi vardı. Alışmışlığın verdiği çabuklukla üstünü bir başka parçayla değiştirdi. Kabini terk edip saç ve diğer unsurların yetkililer tarafından düzeltilmesini beklerken aynadan kendini inceledi. Üstüne oturan kırmızı kumaş pantolon ve beyaz gömleği; oldukça büyük kırmızı kabanı, atkısı ve kırmızı rugan ayakkabılarıyla çok hoş görünüyordu. Kim Taehyung, genç yaşına rağmen çok yetenekliydi. Jimin, arkadaşıyla ve yarattığı moda anlayışıyla gurur duyuyordu.
Sırasının geldiğini belirten işaretle podyuma adımladı tekrar. Özgüveni tamdı, başı dik ve omuzları gergindi. Onu gören herkes önce güzelliğine sonraysa işine duyduğu aşka hayret ediyordu. Podyumda yürümek, bir ressamın tuvale vurduğu her darbede aldığı hazzın katlanması gibiydi ona göre. Ve Park Jimin, sanatını sergilerken hiç olmadığı kadar kusursuz görünürdü.
Sıra son parçadaydı. Defilenin kapanışı için koluna aldığı Taehyung ile yürümeye başladılar. Flaşlar artmış, alkış sesleri gürleşmişti. Herkes podyumda yürüyen bu iki genç, yakışıklı ve başarılı yüze hayranlıkla bakıyordu. Taehyung teşekkür konuşmasını yaparken yanında bekledi, arka sahneye birlikte döndüler.
"Hadi üstünü değiştir de gidelim. Canım benim için düzenlenmiş partide, benim seçtiğim şampanyadan içmek istiyor." Gülerek söylenen cümle, doğruydu. Çalışanları Taehyung için bir parti düzenlemişti ve Jimin arkadaşını tanıyordu, inatçının tekiydi. Asla beğenmediği şeylere katlanamazdı. Bu nedenle içkilerin ve pastanın seçimini ona bırakmaları için diğerlerini uyarmıştı.
Üstüne geçirdiği siyah mumlu kumaştan pantolonu ve siyah saten gömleğiyle kutsal bir görünümü vardı Park Jimin'in. Arabaya bindiklerinde çocukluk arkadaşı tekrar konuşmaya başladı. "Oraya gittiğimizde seni birisiyle tanıştırmak istiyorum. O, genç bir yatırımcı ve bir çok moda defilesini finanse etti. Eğer bugün beni beğendiyse bir sonraki defilemi finanse edebilir Jimin! Düşünsene, kendi cebimden çıkmadığı için o parayla istediğim mankeni kullanabilirim. Ne dersin, belki Amerika'dan bir tane getirttiririm?" Jimin arkadaşı için sevinmişti, başarılı olacağını biliyordu. Kızgın tutmaya çalıştığı sesiyle konuştu. "Ben sana yetmiyor muyum Tae? Gözün dışarılara mı kaydı? Yoksa kilo mu aldım yine?" Sonlara doğru ikisi de gülerken parti alanına varmışlardı.
Birkaç kadeh sonrasınsa Taehyung masa masa dolaşıp gelenlerle selamlaşırken Jimin, yorgunluktan ağrıyan omuzlarıyla mücadele ediyordu. Ağır işçilik gerektirmeyen mesleğinde, kendine bu kadar yüklenen başka biri var mıydı acaba? Postürünün bozulmasından o kadar çok korkuyordu ki, her gün saatlerce dik bir şekilde duvara yaslanıp spor ve pilates hareketleri yapıyordu. Tabi bunlar günlük fitness programına dahil değildi.
Kadehinden aldığı son yudumla arkadaşının ona seslenişi aynı zamana denk gelmişti. Uzaktaki bir masadan ona el sallıyor ve oraya gitmesini işaret ediyordu. Jimin yerinden kalkıp Tae'nin olduğu masaya ilerledi. Yakınlaştıkça masadaki diğer yüzü fark etti. Siyah saçları, beyaz teni, elinde çevirdiği viski kadehi, damarlı elleri... Tanrım, yüzünün güzelliğini anlatmaya kalksa yüzyıllarca susamayacağını düşündü.
Nihayet masaya vardığında, o mermer görünümlü el ona uzandı ve elini sıktı. O sırada arkadaşının konuştuğunu duymuştu ancak sesi buğulu geliyor gibiydi.
"Ah, sana bahsettiğim o genç ve yetenekli girişimci Min Yoongi, bu da Park Jimin. Kendisi çocukluk arkadaşım ve baş mankenim olur." Tanıştırma işi bittiğinde eliyle sandalyeyi, oturması için işaret etti. Jimin ayakta olduğunu o an hatırlamıştı.
Nereden geldiği bilinmeyen bir iç güdüyle, ve kızaran yanaklarıyla, konuştu Jimin. "Ben her aklı başında modacının baş mankeniyim Tae." Alaycı ses tonu, bu yakışıklı girişimciye kendini önemli gösterme çabasıyla söylediklerini maskelemişti. Masada küçük bir kıkırdama faslı oldu ve bitti. Şimdi, Min Yoongi konuşuyordu.
"Tanıştığımıza memnun oldum Bay Park. Podyumda sizi gördüm, üstünüzdeki parçaları oldukça iyi taşıyorsunuz. Tabi, parçaları bu kadar güzel tasarladığı için Bay Kim'i de tebrik ediyorum. Çok iyi iş çıkardınız. Sizin için de uygunsa, bir sonraki defilenizi finanse etmek isterim." Sonunda beklenilen teklif geldiğinde Jimin rahatlamıştı. Tae için seviniyordu.
"Ah, onore olurum Bay Min. Müsait olduğunuz bir zamanda, detayları konuşmak isterim." Ne kadar heyecanlı olduğunu arkadaşının gözlerinde görebiliyordu. Evet, çok başarılı hatta dünya çapında duyulmuş bir modacıydı ancak buralara kadar hep kendi cebinden ya da rica ederek ulaştığı insanlar aracılığıyla gelmişti. Birisinin, Min Yoongi gibi birisinin, defilesini finanse etmek istemesi büyük bir olaydı.
"Elbette. Salı günü sizi kuzenimin restoranında ağırlamak isterim. Detayları da o zaman konuşuruz?" Yoongi'nin kararlı ve kalın sesi Jiminin kulaklarına ninni gibi gelmişti. "Orada olacağım." Taehyung'un söyledikleri Yoongi'ye yetmemiş olacak ki teklifini tekrarladı. "Sizi, Bay Park ve sizi, ağırlamak isterim." Yoğun bakışları Jimin'in üstünde dolaşırken ihale ona kalmıştı. "Elbette, orada olacağız." Başıyla da söylediklerini pekiştirir gibi yaptığı hareketlerle çok tatlı görünüyordu Jimin.
Yoongi, bu tatlı varlığın karşısında dilinin tutulduğunu hissetti. Gri saçları, dolgun dudakları ve minik elleriyle gördüğü kimseye benzemiyordu Park Jimin. Podyumda onu gördüğünden beri gözünü alamamıştı üstünden. Aurası çok güçlüydü ancak gözlerinde geçmişin getirdiği acıyı görebiliyordu. Daha fazla o masada bulunursa Jimin'in üstüne atlamaktan korktuğu için ayaklandı.
"Ben artık kalkayım. Asistanım yarın sabah sizi arar ve bilgilendirir Bay Kim, iyi geceler." Ardından Jimin'e elini uzattı. Sıkmak için değil, sanki gitmeden önce elini tekrar hissetmek içindi bu hareket. "Bay Park, iyi geceler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Entrepreneur | yoonmin
FanfictionMesleğine aşık iki adam. Birbirine aşık iki adam. Genç yaşlarına rağmen yaptıkları işte en iyisi olmayı başarmışlardı. Yolları kesiştiğinde evren çoktan rotayı çizmişti. Varış noktası aşk olan bu yolculuğun hırçın dalgalar üzerinde giden bir gemid...