Jimin kapısında durduğu restorana hayranlıkla bakıyordu. Min Yoongi'nin asistanı, Tae'ye salı günü için burada randevu vermişti. Kim Seokjin'in restoranında. Jimin küçüklüğünden beri yemek yapmayı ve yemeyi çok severdi. Yapma konusunda pek başarılı olmasa da bundan zevk alırdı. Seneler önce Kim Seokjin'in videolarını keşfettiğinde, adama hayran olmuştu.
"Ne dersin Jimin, belki seni Seokjin ile tanıştırır?" Arkadaşının sözleri onu güldürse de içten içe bunun olmasını diliyordu. Birlikte resepsiyona vardıklarında isimlerini verip kadının onları yönlendirmesine izin verdiler.
Min Yoongi, o yıkılmaz duruşuyla masaların birinde oturmuş tabletiyle uğraşıyordu. Onların geldiğini görünce yerinden kalkıp selamladı. Görüşeli sadece birkaç gün olmuş olsa da gri saçlı çocuğu özlemişti Yoongi. Her gözünü kapattığında podyum ışıkları altındaki görüntüsünü görüyordu. Farkında olmadan sosyal medya hesaplarında geziyor, moda dergilerinde onun yüzünü arıyordu. Hayatında ilk defa bu kadar çabuk etkilenmişti ve bunu kendine yediremiyordu. O, Min Yoongi'ydi. Piyasanın en genç ve en başarılı yatırımcısı...
"Hoş geldiniz!" Ellerini sıkarken konuştu. "Nasılsınız Bay Kim? Bay Park?" Aklı dağılmadan işine odaklanabilmesi için Jimin'e pek bakmıyordu. Bakarsa gözlerini alamazdı çünkü.
O sırada Park Jimin, hayal kırıklığı ve hüsran içinde kavruluyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde günlerdir karşısındaki güzel adamı düşünüyordu. Hissettiği duygular ona yeniydi. Şu zamana karşı tüm hisleri karşı cinse olmuştu, şimdiyse bir erkeği aklından çıkartamıyor oluşu onu ürkütmüştü. Kendine zıt olarak Min Yoongi'nin biseksüel olduğunu öğrenmişti arkadaşı Taehyung'dan. Bu bilgi aklını daha da karıştırmaktan başka bir işe yaramamıştı. Şimdiyse, adamın ona geldiğinden beri sadece bir kez bakmış olması; kafasının karışması için bir sebep olmadığını haykırıyordu adeta. Min Yoongi ondan etkilenmemişti ve aralarında bir şeyler olması mümkün değildi.
Bir süre moda tasarımcısı ve girişimci arasında iş konuşulmuştu. Jimin sıkıldığını hissediyordu. Kendini eğlendirmek için restoran tavanındaki mozaik taşlarını saymaya başlamıştı ki arkadaşının sesini duydu. "Ah, demek kuzeniniz Kim Seokjin. Jimin onun büyük bir hayranıdır, değil mi Jimin?"
Kafasını sallayarak onayladı arkadaşını. Konunun buraya gelmesine sevinmişti. "Ah, demek öyle. İsterseniz sizi kendisiyle tanıştırabilirim. Yoğun olduğunu sanmıyorum, şu an."
Yoongi'nin ağzından çıkan kelimeler Jimin için günü güzelleştirmişti. Hatta belki haftanın geri kalan tüm günlerini... Hızla başını sallayıp ellerini çırpmıştı sevinçle. Küçük bir çocuk gibi davranıyor oluşu umurunda değildi. Kim Seokjin ile tanışacaktı!
Karşısında sevinçten dört köşe olan çocuğa baktıkça kendiyle gurur duyuyordu Yoongi. 'Seokjin'le akraba olmam sonunda bir işe yaradı.' diye düşündü. Masadan kalkıp mutfağa yöneldiklerinde yüzünde büyük bir gülümsemeyle, sevinçle zıplayıp duran ve farkında olmadan kalçalarını sallayan çocuğu izliyordu. Tüm toplantı boyunca Jimin'e bakmadığı için kendini tebrik etti. Eğer baksaydı kesinlikle başka bir şeye odaklanamazdı.
Girdikleri ortam Jimin'i germişti. Etrafta oradan oraya koşuşturan aşçılar ve gür sesleriyle gelen siparişleri ileten garsonlar vardı. Gözleri, aradığı ismi bulunca duraksadı. Sırtına çarpan Min Yoongi bile umrunda değildi sanki. Geniş omuzlu adam yüksek alevlerin arasında tavasını usta manevralarla karıştırıyordu. Sesli yutkunuşu duyuldu.
"Hadi ama dostum, insan görmemiş gibi bakıyorsun adama. Birden bire mutfak fantezin mi açığa çıktı?" Taehyung'un gülerek söyledikleri Yoongi'yi epey bir germişti. Tam da akraba olunacak insanı bulmuştu gerçekten.
"Meşgul gibi görünüyor, başka zaman tanışırsınız?" Aceleci sesi ve mutfaktan çıkma çabaları kuzeninin sesini duymasıyla yarım kalmıştı.
"Hey Yoongi! Hoş geldin... iz." Yüzündeki gülümseme Jimin'i görünce büyümüştü Seokjin'in. "Aman Tanrım! Sen şu modelsin, Park Jimin!"
Seokjin'in, Jimin'i tanıyor oluşu Tae dışında herkesi şok etmişti. Jimin ünlü bir modeldi, tanıması gayet normaldi ancak işler diğerleri için bu kadar basit değildi. Uzun süredir hayranı olduğu birinin, kendisini tanıması Jimin'i çok mutlu etmişti. Kendini toparlayıp selamladı büyük olanı.
"Bay Kim, uzun süredir takipçinizim. Bana yemek yapmayı ve yemeyi sevdirdiniz. Sizinle tanışmak büyük bir zevk." Yanakları kızara kızara söylediği şeyler Seokjin'i güldürmüştü. Karşısındaki tatlı oğlana sarılırken Yoongi ile göz göze geldi. Kuzeninin gözlerinden gerçek anlamda lazerler çıkıp onu öldürmeyi hedefliyor gibiydi. Hızla küçük çocuktan ayrılıp mahçupça gülümsedi. Bu konuyu daha sonra baş başalarken konuşmaya karar verdi.
"Tanıştığımıza ben de çok memnun oldum. İsterseniz restoran bölümüne geçelim, burası biraz hararetli bir ortam." Yüzünden düşmeyen gülümsemesiyle diğerlerini masalara yönlendirirken kuzeninin kulağına fısıldadı. "Gözümden kaçmayacağını bilmeliydin Yoongi. Bu konuyu akşam konuşacağız."
Yaklaşık bir saat muhabbet ve kahkahayla geçmişti. Jimin ve Yoongi gözlerini birbirlerinin üzerinden çekememişlerdi. Seokjin ve Taehyung ise durumun farkında olarak iki genci kendi hallerine bırakıp muhabbeti ilerletmişlerdi.
"Tatlı bir şeyler ister misiniz? Size kendi tarifim olan bir sufle tattırabilirim." Ortaya atılan konu başlığı Jimin'in içindeki küçük çocuğu uyandırmıştı. "Hyung, sana yardım edebilir miyim? Tabi sorun olmayacaksa, lütfen." Yavru köpek bakışları ve sarkıttığı dudağıyla etraftaki insanların bile dikkatini çekiyordu. Bu duruma daha fazla katlanamayacağını hisseden Yoongi konuştu. "Bence yardım etmende bir sakınca yoktur, değil mi Seokjin?"
Masadan kalkıp mutfağa geçmişti ikili. "Sufleler zaten hazır sadece onları biraz ısıtacağım. Sen de o sırada süslemek için çikolataları eritebilirsin." Jimin kendisine verilen direktifle birlikte bir çalışanın ona gerekli malzemeleri vermesini bekledi.
Çikolataları eritip tabakları süslemeye başladığında işine odaklıydı. Her tabağa isim yazıp yanlarına o isimle bağdaştırdığı bir şeyin sembolünü çizmişti. Taehyung'un tabağında kravat vardı, ilk tasarımına benziyordu. Seokjin'inkinde aşçı şapkası ve kendininkinde ise karın kası vardı. Yaptığı şeye gülerken aklına Yoongi'nin tabağına ne çizeceği geldi. Ne çizebilirdi ki? Bir şey yapmasa da tuhaf kaçardı...
Yanlış anlamayacağını ve komik olacağını düşünerek bir tomar para çizdi. İşi bittiğinde Seokjin elindeki suflelerle gelip tabaklara yerleştirmişti. Kendi tabağını ve Tae'ninkini alıp Jimin'e Yoongi'nin tabağını bıraktı. Masaya oturup diğerlerine tabaklarını verdiklerinde bir gülüşme sardı etrafı. İnsanları mutlu etmek Jimin için önemliydi ve o da mutlu hissediyordu. Tepkisini merak ettiği için Yoongi'ye baktığında gülümseyerek ona ve tabağa baktığını gördü. Yoongi'nin gülümsemesine karşılık Jimin de güldüğünde gözleri kenetlenmişti.
İki gencin de aklında aynı arzular ve aynı korkular dolaşıyordu. İkisi de karşısındaki adamı arzuluyor ancak reddedilme korkusuna yenik düşüyordu. Hayatı dolu dolu yaşamak için korkularını bir kenara bırakmayı öğrenmeleri gerekecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Entrepreneur | yoonmin
FanfictionMesleğine aşık iki adam. Birbirine aşık iki adam. Genç yaşlarına rağmen yaptıkları işte en iyisi olmayı başarmışlardı. Yolları kesiştiğinde evren çoktan rotayı çizmişti. Varış noktası aşk olan bu yolculuğun hırçın dalgalar üzerinde giden bir gemid...