1. Bölüm - Yılbaşı

16 2 2
                                    

31 Aralık 2017

Telefonumun saatine bakıyorum ve artık hazırlanmam gerektiğini fark ediyorum. Salondaki televizyonu kapatıp odadan çıkıyorum. Uzun koridoru adımlıyorum. Evin kuytu köşelerindeki küçük odama giriyorum. Yatağımın üzerindeki elbiseyi görünce gözlerim kamaşıyor. Dizlerime kadar dökülen tül eteği, parlak mavi rengi olan bir straplez elbise bu. Üzerimdeki tayt ve tişörtü hızla çıkarıp elbiseyi  üzerime geçiriyorum. Boy aynasının karşısına geçip kendimi inceliyorum. Ayakkabı, makyaj ve saç dışındaki detaylar harici bu elbise bana tabiri caizse "cuk oturuyor".

Saçlarımı çözüp omuzlarıma dökülmelerine izin veriyorum. Çekmeceden maşayı çıkarıp fişe takıyorum. Isınmasını beklerken zamandan tasarruf etmek için fondotenimi sürmeye başlıyorum. Maşanın üzerindeki yeşil ışık yandığında saçlarıma uyguluyorum. Saçlarımı hallettikten sonra dudak parlatıcımı ve rimelimi sürerek makyajımı bitiriyorum.

Mutfaktaki anneme öpücük atıp elbisemle aynı renkteki ayakkabılarımı giyiyorum. Telefonumu da küçük çantama atıp evden çıkıyorum.

Saçma dramatik dizilerdeki gibi taksiye binemeyeceğim için gelinin kız kardeşine benzer halimle okulun yolunu tutuyorum. Evime fazla uzak olan okulumun yolunda, zaten giymeye alışık olmadığım ve bir bilgisayar oyunu parası bayıldığım yüksek topuklu ayakkabılarım bana ihanet ederek ayaklarımı acıtmaya başlıyor.

Okul görünmeye başlayınca adımlarımı hızlandırıp hedefe ulaşıyorum. Bahçeye açılan demir kapıyı ittirip içeriye ilk adımımı atıyorum.

Banklar kaldırılmış ve yerine tonla masa koyulmuş. Sadece ortada bir boşluk var. Tahminimce burası dans pisti.

Dandirik bir DJ masası var. Yanında da üzerinde kolilerce alkolsüz bira olan bir başka masa.

Ben kapıda durmuş etrafı incelerken Hakan sığırının hönkürmesini duyuyorum. "Gökçe, buradayız! Buradayız!" Elimle susmasını işaret ederek yanlarına ilerliyorum. En son teşrif eden eleman benim. Bu da bana "final boss" havası veriyor. "Ne haber beyler?" Sorumu ilk cevaplayan Serkan oluyor. "İyiyiz kanka, iyiyiz de, ne bu hal?"   "Gelinin kız kardeşi cosplay yaptım Seko'm." Ve konuşmanın başından beri sessiz olan Mertcan bodoslama dalıyor. "Gökçe, fazla şey olmuşsun. Vallahi bu seneye birine kafa atmadan girmek istiyorum. Lütfen şu üst sınıflarla göz kontağı kurma. Yeni yılda sinirimi yenmem lazım." Bu uyariyı yaptıktan sonra radar misali tüm üst sınıfları süzgeçten geçiriyor. "Playboy, sen de çakı gibi olmuşsun. Sevgilini ben seçeceğim bak. Dikkatli ol." "Demeyin lan bana playboy diye! Gören de her gece başkasıylayım sanacak." Bunun cevabını da Hakan veriyor. "Kanka kusura bakma ama, annenle baban sanki 'Biz bu çocuğun adını Mertcan koyalım da, arkadaşları canından bezdirsin.' diyerek koymuşlar adını. Biz sana playboy demeyelim de, Abdurrezzak mı diyelim?"
"Yahu, yeter ki playboy demeyin, Abdurrezzak'a bile razıyım!" Ve yılın gevşekliğini yaparak yumruğunu masaya vuran, Ölmeden Önce Yapılacaklar Listesi'ndeki 'Mertcan kardeşimizi canından bezdir' maddesinin üzerini çizen Seko oluyor. "Yaz kızım, karar. Bundan sonra Playboy lakaplı, Mertcan arkadaşımızın adını Abdurrezzak olarak değiştirip, lakabını 'Elli Kuruş Ver Lan Tırrek' yapıyorum." Yaptığı son hamle ile Mertcan'ın elindeki alkolsüz bira dolu bardağı kafasına yemesi bir oluyor. Ettiği çirkin laf ise Hakan'ın "Lan!" diye bağırması ile örtülüyor. Ve tabii ki ben bunları pembe dizi izler gibi köşemden izliyorum. "Ya ben bugün Seda'ya yürüyecektim! Sonuç: Sapsarı oldum!" İşaret ve ortaparmağımı ağzıma sokup ögürdüm. "Size gösterdiğim Huri gibi kızları beğenmezsiniz, gider Allah'ın dişleğine yürürsünüz." Ardından geyik muhabbetlerimize devam ediyoruz. Sonra bir ayrıntı dikkatimi çekiyor. Normalde ağzına kürekle vurarak susturabildiğimiz Mertcan yaklaşık on dakikadır konuşmuyor. Kontrol etmek amacıyla ona bakıyorum ve fırtına öncesi sessizligi sembolize eden manzara ile karşılaşıyorum.

HAYIRLISI BE GÜLÜM! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin