Tarık
Böyle sonuçlanacağını biliyordum. Yine de pişman değildim. Güneş için sonuna kadar savaşmaya yemin etmiş bir adam vardı karşılarında. Ve ben o yeminimi gerçekleştirecektim. Bu amaç için önüme kim çıkarsa hiç düşünmeden harcamaya hazırdım.
Annemle ayrıca görüşecek, bu yaptığının hesabını alacaktım. Eğer yukarıdaki adamın söyledikleri doğru ise benden çekeceği vardı. Ama önce işim geliyordu. Yeni sezon dizisinin çekimlerine erken başlamıştık. Büyük bir prodüksiyondu. Annem biraz daha bekleyebilirdi.
Şirket binasının asansöründen çıkarken resepsiyondan asansöre doğru gelen genç bir kızı gördüm. Sade ama şık bir kot pantolonla beyaz bir buluz vardı üzerinde. Ceketi elindeydi. Güzel sayılmazdı, ama lüle lüle kısa saçları özgürlüğünü ilan edercesine uzun zayıf yüzüne düşerken ona ayrı bir hava katmıştı.
Kız ile göz göze geldik. Beni tanımanın verdiği şaşkınlık-heyecan karışımı duyguyla gözleri büyüdü, adımları sekteye uğradı. Ah! Hayranlar! Şu an bunlarla uğraşacak ruh haline sahip değildim.
Yüzüme zoraki tebessüm yerleştirip gözlüğümü taktım. Bir çeşit 'benden uzak dur, deme şekliydi. Akıllı olmalıydı, hareketimi doğru algılamış olmalı ki yanımdan geçip asansöre doğru yürüdü. İyi, resim çekilelim dememişti. Ama geri dönüp bakamazlık yapmamıştı.
Mesut Hanzade'nin sınırsız bütçesinin harcamak son derece keyifliydi. Son model arabama binerken bundan her seferinde büyük keyif alırken bugün o keyfi alacak istek yoktu.
Telefonum çalmaya başlayınca torpido gözüne attığım telefona uzandım. Elbette ki kıymetli parasının her kuruşunun hesabını yapan Mesut Hanzade'ydi.
Ekşimiz yüzle açtım. "Yine nerelere kayboldun," diye haykırdığında telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kaldım. Bu adam hep mi öfkeli olmak zorundaydı!
"Çekimim var. Geç dönerim," dedim daha fazla soru sormaması için.
"Pezevenk! Yine ne belalara bulaştın?! Sen hiç akıllanmayacak mısın?"
"Ne yapmışım?" derken umursamıyordum bile. Yine bir yığın nasihat verecek, içi soğumayınca tehditlere geçecekti.
"Annemiz senin yüzünden kahroluyor. Akıllan artık."
"Sen varsın ya! Senin başarıların annemi yeterince tatmin ediyordur. Ben öte durayım."
"Barda kavga çıkarmışsın yine!"
"Faturayı senin adına kesmiştim," derken kıkırdıyordum. "Yeni mi getirmişler?"
"Uzun bir süre gözüme gözükme! Senin yüzünden iş hayatında itibarım kalmadı."
"Ben senin karın değilim, kardeşinim. Sen en iyisi bir eş bul onunla kavgalarını yap. Mümkünse benden uzak dur." Kontak anahtarını çalıştırmadan önce "Başka bir şey yoksa ben kapattım," dedikten sonra yüzüne telefonu kapattım.
Lüks ofisinde telefonunu duvara çarptığına emindim. Kaçıncı telefonuydu duvarla öpüşen; beş, yedi? Sanırım onu öfkelendirdiğim anları hesaplarsam parçalanmış telefon adedini bulabilirdim. Tahminim, bir mağaza kadardı. Keyifle kıkırdadım.
Trafikte tüm gözlerin takibiyle ilerlerken ağabeyimin adamlarından Ergün'ü aradım. Yiğit Bal'ın inşaatlarında güvenlik eksikliği var diye ihbar etmesini ve Yiğit Bal hakkında tüm bilgiyi bir dosya halinde yarına kadar elimde olmasını istedim. İsteğimi ikiletmeden 'tamam, dedi ve kapattı.
Bu iş de tamamdı. Artık ağabeyime dediğimi yapmanın vakti gelmişti. İşime odaklanmam için tüm ortam ayarlanmıştı. Keyifle bu defa kahkahalarla güldüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Karadeniz'den Doğar ll / Karadeniz Güneşi &Oropa Gurişa
RomanceKİTAP OLDU! TANITIM AMAÇLIDIR Yiğit Bal... Karadenizli, Pazarlı, hatta ve hatta Laz bir iş adamı... Merkezi, Rize-Pazar ilçesinde olan inşaat şirketinin babasından sonraki ikinci adamı ve geleceğin tek veliahdı... Karadeniz'i temsil eden yeşil gözle...