||BÖLÜM 28||

749 76 16
                                    

Hazırlandıktan sonra hemen kendimizi İngiltere'nin en kalabalık sokakların da bulduk.
Sürekli değişik değişik pozlarla fotoğraf çekiliyorduk. Herşey yolunda jimin yanında olduğu için çok mutluyum.

Sonunda bir parka geldik ve fotoğraf çekilmeye burda devam ettik.
Herşey çok güzel hava,jimin,İngiltere ve insanlar sanki bir rüyada gibiyim. Bir anlık beni mutlu eden bir rüya. Bu his çok güzel.

Parkta kendimce pozlar veriyordum jimin de beni çekiyordu.

Küçüklükten beri fotoğraf çekilmeyi hep çok sevmişimdir ailecek gittiğimiz tatiller de babam çoğu zaman fotoğrafımı çekmekten sıkılır makinenin şarjı bitti kapandı şakası yapardı bir nevi pembe yalandı, küçükleri kandırmak için söylenen pembe yalanlardan
Ama jimin şuana kadar hiç bir zaman benimle fotoğraf çekilmekten sıkılmaz asla hayır demezdi. Telefonunu ilk aldığı gün bir sürü yüz ikiyüz'e yakın fotoğraf çekilmiştik. O günü asla unutmam telefonunu o telefondan sonra iki kez değiştirdi ama fotoğraflar hala bilgisayarında diye biliyorum. O fotoğraflarï silmeyeceğine söz vermişti.

Parkta karşı bankta oturan adam parka geldiğimizden beri bizi izliyor. Bu beni oldukça rahatsız etti jimin'e söyleyeceğim ama ani bir sinirlenme durumunda neler yapacağını tahmin edemiyorum ve hastalığının yavaş yavaş son aşamalarına gelmişken birden tekrar aynı şeyleri yaşayıp hastalığının aleyhine birşey yapmak istemiyorum.
Banka oturduk ve çekildiğimiz fotoğraflara bakmaya başladık. Arada göz ucuyla karşı bankta oturan adama bakıyordum.
Jimin hızlı hızlı ilerlerken birden durmasını istedim ve fotoğrafı gösterdim

"Bak bu fotoğraf çok güzelmiş" dediğim an fotoğrafı sildi

"Ya jimin neden sildin?"

"Bak şimdi ellerini havaya kaldırmıştın ve eteğin olduğundan daha kısa olmuştu ve biraz da rüzgar olunca" dedi bana bakıp gülümsedi

"Evlenmeden önce böyle değildin sen cidden eteğimin boyuna mı bakıyorsun"

"Bu güzel bayanı yanımda dolaştırırken sence bakmamalı mıyım? Etraf erkek dolu" oflayarak başımı kaldırmamla o adamı karşımda görmem bir oldu. Uzun süre şaşkın bir şekilde baktım. Jimin de fotoğraflara bakmayı bırakıp adama baktı.

Adam hafifçe eğilerek bizi selamladı. İkimizde ayağı kalktık ve bizde adamı selamladık

"Merhaba (ing)"

"Merhaba (ing)" diye söze başladı jimin. Sanki çok İngilizce biliyormuş gibi lafa atlaması komiğime gitmişti. Hafiften güldüm.

"Bu güzel hanımefendiye birşey sormak için geldim. Acaba manken misiniz?" Manken kim ben mi? Acaba neden böyle birşey dedi ki?
Jimin hiçbirşey anlamamış olmalı ki aşama boş gözlerle bakıyordu onun için ben konuşmaya başladım

"Şey hayır manken değilim de neden böyle düşündünüz acaba?"

"Gerçekten mi? Güzelliğiniz ve verdiğiniz pozlar adeta bir mankeni andırdı bana" memnun bir şekilde gülümsedim. Jimin hala ne olduğun anlamıyordu. Hafifçe kulağıma eğildi

"Aşkım bu adam ne diyor elin adamıyla ne konuşuyorsun ya güzel bayan felan dedi"
"Anlatacağım aşkım bekle." dedim ve adama bakıp aptalca gülümsedim.

"Ah bu arada ben bir şirkette mankenlik yapıyorum adım Cadoc" dedi ve elini uzattı ben tam ekimi uzatırken jimin benden önce davranıp çoktan adamın elini sıkmıştı bile.

"Ben kocasıyım(ing)" bunu söyleyince şaşkın bir şekilde jimin'e baktım. Sanırım İngiltere de çok işine yarar diye bu kelimeyi ezberlemiş gülüşünü sevdiğim çocuk.

"Ah öyle mi memnun oldum çok genç görüldüğü için evli olduğunu düşünmemiştim neyse adınız neydi bu arada"

"Ben Young soo kocam Jimin"

"Şirketimizin bir kadın mankene ihtiyacı var dört gün sonra olacak bir defile için gerçek mankenimiz ufak bir kaza geçirdi ve yaralandı şimdi şirket onun yerine birini arıyor ama bulamadı. Bende sizi gördüm ve sormak istedim sanırım yabancısınız"

"Evet koreliyiz güney Kore bir aylığına tatil için geldik"cebinden bir kart çıkardı ve bana uzattı

"Bu şirketin kartı onlara söyleyeceğim sizden telefon bekliyor olacağız iyi günler" dedi ve tekrardan selam verip yanımızdan uzaklaştı.
Bir süre öylece adamın arkasından baktıktan sonra birden jimin'e sarıldım

"Ne oldu ya"

"Oldu jimin oldu!"

"Ne oldu aşkım" Jimin'in yüzünü ellerimin içine alıp dudağına bir kaç küçük öpücük kondurdum ve tekrar sıkıca sarıldım

"Young soo iyisin dimi"

"Hemde hiç olmadığım kadar"
Ve işte o dünyanın içindeyim tam ortasındayım hemde hayal ettiğim her şey teker teker gerçek oluyor..

Tekrar banka oturduk ve jimin'e adamın bana söylediklerini anlattım. O da benim kadar mutlu oldu

"Vay be sende mi manken olacaktın Young soo hanım"

"Ya inanabiliyor musun bildiğin defileye çıkacağım hemde İngiltere de"

"Tabi çıkarsın benim karımsın çünkü" dedi ve gülümsedi.

"O zaman içecek birşeyler alalım ve evde kutlama yapalım ne dersin"

"Bugün hiç olmadığımız kadar sarhoş olmaya ne dersin prensesim" dedi ve güldü

"Hım neden olmasın" dedim ve kahkaha attım.

Son*

We Are Brothers - PJMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin