17🌷İHSAN

690 12 0
                                    

🌷1🌷

Cibril (a.s) sahabilerden Dıhye (r.a)'in şeklinde Hz. Peygamber (s.a.s) in huzuruna gelmiş ve ona "ihsan nedir?' sorusunu sormuştur. Peygamber (s.a.s) ihsanı şöyle tanımlamıştır: "Allah'a onu görüyormuşsun, sen onu (gözle) görmesen de o seni görüyormuşçasına kulluk etmendir" (Buhârî, Tefsiru sûre (31); Iman, 37; Müslim, Iman, 57; Ebu Davud, Sünne, 16; Tirmizi, Iman, 4; Ibn Mace, Mukaddime, 9)

İhsan, genel olarak iyilik ve lütufta bulunmak, bir işi en güzel şekilde yapmak, Allah'a ihlâsla kulluk etmek anlamlarında kullanılan bir terimdir.

Sözlükte "güzel olmak" mânasına gelen hüsn kökünden türetilmiş bir masdar olup genel olarak "başkasına iyilik etmek" ve "yaptığı işi güzel yapmak" şeklinde kısmen farklı iki anlamda kullanılmaktadır.

İhsanda bulunan kişiye muhsin denir. Bir insanın gerçekleştirdiği işin ihsan seviyesine ulaşabilmesi için hem neyi nasıl yapması icap ettiğini iyi bilmesi hem de bu bilgisini en güzel biçimde eyleme dönüştürmesi gerekir.

Hz. Ali. "İnsanlar işlerini ihsanla yapmalarına göre değer kazanır." derken bunu kastetmiştir.

Allah'ın yarattığı her şeyi ihsanla yarattığınıbildiren âyette de (Secde, 32/7) ihsan kavramı bu anlamdadır.

Ahlâk literatüründe ihsan genellikle, "İyiliklerde, farz olan asgari ölçünün ötesine geçip, isteyerek ve severek daha fazlasını yapmak." mânasında kullanılır. Râgıb el-İsfahânî'nin diğer İslâm âlimlerince de paylaşılan düşüncesine göre, ihsan adaletin üstünde bir derecedir; adalet borcunu vermek, alacağını almak, ihsan ise üstüne düşenden daha fazlasını vermek, alması gerekenden daha azını almaktır. Bundan dolayı adaleti gözetmek vacip, ihsanı gözetmek mendup ve müstehaptır.

Kur'ân-ı Kerîm'de ihsan kavramı hem Allah'a hem de insanlara nisbet edilerek yetmişi aşkın âyette masdar, fiil ve isim şeklinde geçmekte, bu âyetlerin bir kısmında "başkasına iyilik etmek", bir kısmında "yaptığı işi güzel yapmak"mânasında, çoğunda ise herhangi bir belirlemeye gidilmeden mutlak anlamda kullanılmıştır.

Hadislerde de aynı kullanımlara geniş olarak rastlanmaktadır.

Her iki kaynakta ihsan kelimesi, Allah'a nisbet edildiğinde, "O yarattığı her şeyi en güzel yapmıştır, (Secde, 32/7)

O sizi şekillendirdi ve şeklinizi güzel yaptı (Tegâbün, 64/3)

mealindeki âyetlerde olduğu gibi Allah'ın kusursuz yaratıcılığını veya "Allah sana ihsan ettiği gibi sen de ihsanda bulun." (Kasas, 28/77) "Allah ona rızık ihsan etti." (Talâk, 65/11) örneklerinde görüldüğü üzere, O'nun kullarına lütufkârlığını, cömertliğini ifade eder.

Ancak Hz. Peygamber (asm)'in,

. "Allah'ım! Yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlâkımı da güzel yap." (Müsned, 1,403)

duasında olduğu gibi özellikle Allah için kullanıldığında bu iki anlam arasında kesin bir farktan söz edilemez. Çünkü Allah'ın fiillerinin güzelliği ve mükemmelliği aynı zamanda O'nun lütufkârlığıdır.

Müminler, gerek evrende gerekse insanda gördükleri bütün güzellikleri, nimetleri, hatta bütünüyle varlığı ilâhî varlığın ve güzelliğin tecellileri olarak kabul ettikleri için kişinin ontolojik bakımdan gerçek varlık olarak Allah'ı tanımaları gerektiği gibi, ahlâkî yönden de yalnız O'na kul olmaları, her durumda hakiki nimet, ihsan ve lütuf sahibi olarak sadece O'nu tanıyıp bütün ruhuyla O'na yönelmeleri ve O'nu sevmeleri, diğer bütün şeyleri de O'ndan dolayı sevmeleri gerekir.

HADÎS-İ ŞERİFLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin