Çolak bu kelimeleri sarf edip yanımı terk ettikten sonra, iki adam omuzlarıma baskı uygulayarak benim iyice sandalyaye sinmemi sağlamışlardı. Karşıdaki odadan esir alındığı her halinden belli olan bir doktor getirmişler ve bana o şırıngaların içindeki sıvıdan enjekte etmişlerdi. İlk önce hiçbir şey hissetmedim, her şey normaldi. Fakat sonra bedenim kasılmaya başladı, uykum geliyordu fakat zar zor da olsa gözlerimi açık tutuyordum. Kendimi gözlerimi kapatmamak için çok zorluyordum.Ama sonunda uykuya yenik düşüp uykuya dalmıştım. Veya daldığımı sanmışım...
FLASHBACK
Yedi yaşındaydım,belki sekiz...Yılbaşıydı, çok mutluydum. Fakat sonra...
En iyisi baştan anlatayım, o gün yılbaşı kutlayacağımız gündü. 31 Aralık...Okula gitmeden önce annemden yılbaşı için eve pasta,cips,kuruyemiş vb. şeyler almasını istemiştim,annem de alacağına söz vermişti. Benim babam da astsubaydı,ayda yılda bir görüşürdük o yüzden o geldiği zaman çok mutlu olurdum. Her neyse, o yılbaşında şansıma babam evdeydi. Okul bitince eve büyük bir sevinçle gelmiştim. Annem yoktu, sadece babam vardı, bu aslında bir tehlike çanıydı ama görmezden gelmiştim. Bilirsiniz,kızlar babalarına çok düşkündür,işte benim için de orada babam olduğu için annemin orada olmaması önemli değildi. Babama çok büyük bir sevgiyle sarıld.. Hayır,öyle olmadı. Ben ona sevgiyle sarıldım ama o bana sadece sarıldı,kollarıyla sardı ama sarılırken en önemli şey kalp kalbe gelmektir. Sarılmak bir insanı sevdiğinin en naif,en içten göstergesi değil midir? Bizim evimizde babam için değildi...iAslında babam alkol bağımlısıydı, ama ben küçüklüğün verdiği etkiyle bunu anlamazdım. Babam, annem evde olmadığı zamanlar hep içerdi, ben bunu küçük,minicik kaçamak olduğumu zannederdim.Olmadığını sonra öğrendim...Yemeğimizi yedikten sonra babamı mutfakta sigarası,alkolü ve telefonuyla baş başa bıraktım. O gün benim için her şey mükemmeldi.Ben de yapmam gereken işleri yapmaya koyuldum. Ben okuldan geldiğimde saat 17.05 iken bütün bu işler bittiğinde saat 19.00'dı. Hâlâ annemin gelmemiş olması bir kırmızı ışık olsa da aldırmadım. Odamı toparlayıp salona geçeceğimde babamın bir arkadaşının geldiğini gördüm,ama aldırmadım.O zamanlar limonatayı çok severdim. Mutfaktan Limonata almak için mutfağa yöneldim,kapı kapalıydı. Tam açacakken babam olacak o herifin anneme bağırdığını duydum.Babam Olacak O Herif: Funda,BURAYA GEL! EĞER GELMEZSEN ÇOCUK DA ÖLÜR KENDİMİ DE ÖLDÜRÜM!
Duyduğum şeyle şok olsam da, annemin zaten geleceğini; babamın çok sinirlendiği için bunları söylediğini düşündüm. Bu yüzden istifimi bozmadan kendime limonata doldurup salona geçtim.
Bu olay yaşanırken saat 20.00'dı fakat bir müddet sonra 22.00 olmuştu. Tabii bu süreçte kaç bardak Limomata içtim,ne kadar bağırış çığrış duydum bilmiyorum. Sonra yeni yıla girmemize yarım saat kala babam beni yanına çağırdı, arkadaşı daha gitmemişti. Tabii bu arada annem de hala gelmemişti. Yanına gittiğimde masanın üstünde silahı duruyordu:
Bahar: N-Noldu baba?
Silahını eline aldı, bir elinde silahı bir elinde telefon vardı. Silahı bana doğrulttu:
Babam: Bak Funda, ya buraya gelirsin ya da kızının cesetini bulursun!
Telefondaki kişinin annem olduğunu tahmin ediyordum, (telefondaki kişi) annem de babama biraz bağırdıktan sonra babam elini tetiğe koydu:
Babam: Öyle mi Funda? O zaman kızın ölmeden önce söylemek istediğin şeyi alıyım?!
Üstünden yıllar geçti,hala unutmam; babam olacak o herifin ettiği cümleleri. Harfi harfine hatırlarım. Babamın ciddiyetini kavrayışımdan sonra nutkum tutuldu. Konuşamadım. Ses çıkartamadım,ağlayamadım. Elimde olmadan babamın arkadaşına yalvaran gözlerle bakmaya başladım. Sonra o adam ne söyledi hatırlamıyorum ama babam vazgeçti ve ben bir komşumuzun evine gittim. Bu sırada yılbaşının çoktan geçmiş olduğunu öğrendim. Zaten o Yılbaşı akşamı da annemle babam ayrıldılar...FLASHBACK SON
Gözüm aniden açıldığında gözlerimden süzülen yaşlara engel olamadım. Ağladığım görünmesin diye başımı eğdim,lanet olsun niye en çok acıtanlardan başlıyordu ki. Bu anıyı hep hayal görmüştüm diye geçiştiriyordum,değilmiş...Belki de yıllar sonra bu anıyı gerçekten yaşadığımla yüzleşmek zordu. Ağlamam şiddetlenmişti, babam olacak o adamdan nefret ediyordum. Canım yanıyordu,kelimelerle anlatamayacağım kadar... Boğazımda bir düğüm oluşuyordu, ama bu düğüm her yutkunduğumda genzimi yakıyordu. Ağlamam koridordan gelen ayak sesleriyle bölündü. Kafamı kaldırıp "Ne oluyor?" düşüncesiyle etrafa baktığımda Çolağı gördüm. Aklıma ne halde olduğum gelince hemen kafamı eğdim. Ama görmüştü bir kere...
-Porselen Hanım! Kırmızı gözler,kırmızı burun,ıslak kirpikler. Porselen Hanım ağlamış,şu an gerçekten kalbimden bir parça koptu!Dedi alaycı sesiyle. Cevap vermeyecektim. Ne kadar benimle uğraşsa da cevap vermeyecektim.
-Porselen bana bak!
Tabii ki hiçbir şekilde kafamı kaldırıp ona bakmadım.
-SANA "BANA BAK" DEDİM!
İşte şimdi gerçekten korktuğum için kafamı kaldırıp ona baktım. Hemen 20 cm uzağıma,ama bağlandığım sandalyenin karşısına sandalyesini koyup ,oturdu. Yani çok uzak değildik. Ona ıslak kirpiklerimin arasından bakmak zor olsa da dikkatli baktığımda elindeki silahı gördüm.
- Şimdi Sarının 10 dakikası kaldı, tim de büyük bir ihtimal bizi bulmaya çalışıyordur. Yani, harekat merkezinde bir tek komutanları vardır. Adı neydi onun?
Bağlandığım sandalyenin arkasında duran bir çocuk "Erdem'di o adamın ismi!" diye kükredi.
-Hah Erdem! Diyorum ki senin intihar ettiğini o Erdem görse ne olur, diye düşünmekten kendimi alamıyorum açıkçası! Ama önce, intihar edip etmeyeceğini anlamam lazım. Rezil olmak istemem değil mi?
Kötücül bir kahkaha attığında,titreyen sesimle sordum:
- Pe-peki n-nasıl anlayacaksın?
- Şöyle,sen bana o gördüğün anıyı anlatacaksın.
İçime dolan öfkeyle kaşlarım çatık ve sesim yüksek bir şekilde Çolağa cevap verdim:
- Hayır,anlatmayacağım. Hem, benim anımdan sana ne! Sen anca git birilerini öldür, "Sarının sevdiklerini öldüreceğim" triplerine gir. Çünkü sen anca bunu yapabilirsin.
- SABRIMI TAŞIRIYORSUN PORSELEN! ANLAT DEDİYSEM AN-LA-TA-CAK-SIN!
Saçlarımda hissettiğim silahla, derin bir nefes alıp yerimde doğruldum. Kısık ama kararlılığımı belli eden bir ses tonuyla konuştum.
-Ne yaparsan yap,anlatmayacağım.
Sandalyeden ayağa kalktıktan sonra Küçük bir yüz buruşturma, ardından hafif bir gülümsemeyle bana yaklaştı.
-E o zaman vurulma görüntülerini yayınlamak benim için bir zevk olacak Porselen Hanım.
Ardından gittikçe genişleyen gülümsemesiyle devam etti:
-Onu izlerken Sarının yüzünü çok merak ediyorum.
Bana arkasını dönüp topallayarak yürürken bir anda durdu.
-Kamerayı hazır edin,harekat merkezine bağlanın. Bir kamerayı daha açık tutun,ondan çekilen görüntüleri de yayınlayacağız.
Deyip kapıdan çıktı, Allah kahretsin. Fakat sonra,duyduğum silah sesiyle irkildim.
İvet şimdi diyeceksiniz ki neden fragmandakiler yoktu, Ela kendi yazdığı bölümün fragmanını yatınlamış,Yani bir sonraki bölümün. Eğer bir terslik olmazsa bir bölüm o,bir bölüm ben yazacağım. Sizleri çok öpüyorum❤️
-İlk bölümünü yazdığı için heyecanlı olan Burçak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Oyunu (YavBah)
FanfictionBu sadece klasik,iki kişinin aşk hikayesi değil, bir ailenin;hatta belki de koca hayatların hikayesi... ................................................................. Dengeler, ne değişken şeylerdir değil mi? Siz isteyince değişmez, ama siz ist...