I

481 23 93
                                    


Ölüyordu...

Gözlerimin önünde olan bu kazayı beş saniyelik görmüş olsam da sanki ilk defa ani bir şokla yaşıyordum.

Bembeyaz karda kanı, sıçrayarak her yere yayılmış kanı; yavaşça kapanan gözleri ve solan teni.

"Yoo! Hayır!! K-kyungsoo!" İstemsizce kelimeler dudaklarımdan çıkarken ona koşmaktan başka bir şey düşünmüyordum, bu gücün böyle bir cezası varsa buna katlanamazdım, bunu bu şekilde ödeyemezdim. Tanrı bana bu şekilde ödettirmemeliydi.

Tabii tanrının varlığına inansaydım... Normalde de inanmazdım. Bu güç bile beni dinsel bir kişilik haline getirememişti, fakat şimdi olmadığını düşündüğüm tanrıya yalvarmakla dolup taşıyordum. Tek bencil isteğimi yerine getirmesini istemiştim. Ölen bedene çığlık atarak bakıp ağlamak ne kadar acizceyse karşımdaki oğlan bir o kadar cesaretliydi. Gözyaşlarına boğulan yüzüm, hıçkırmaktan duramayan bedenim bu ani şoku kaldıramıyordu. Gözlerim yavaşça kapanırken her şeyim olan ama ölümünü bildiğim adam, kaderinden şaşmazcasına ellerimden kayıp gidiyordu.

*****

8 Ay Önce

Hayatım çizimlerden, çizimlerden ve evde yatıp uyumaktan geçiyordu. Pekala yakışıklı bir yüze sahip olduğum doğruydu ama bunu fark ettiğim ilk an Sehun'un beni kıçımdan tekmeleyip 'biraz fiziğini kullan aptal, tek başına öleceksin' demesiyle bir miktar korkmuştum. Çünkü Sehun genelde çoğu şeyi ya bilir ya da tuttururdu. Yaşıt olmamıza rağmen benden daha iyi olduğu kesindi. Gerçi hiç kitap okuduğunu görmedim, sanırım bu nasıl bir dahi olduğunu kanıtlıyordu.

"Sarışın aptal... YİNE OYUN KONSOLUMU MU ÇALDIN!?"

Ah, evet. Bir de deli gibi oyun oynamasıyla bilinirdi(hayır aslında o benim, bu yüzden bir sürü ps4 oyunum var) Sürekli oyunlarımı çaldığı için bu yönden kinim asla geçmeyecekti.

"Oh Sehun oyunumu getirmezsen sana çok kötü şeyler yapacağım!!"

"Kaldır kıçını o zaman uykucu Kim Jongin!"

Kalkmaktan nefret ediyordum, yürümekten nefret ediyordum, yalnız kalmaktan da nefr- daha çok korkuyordum.

Aşık olmaktan da korkuyordum. Aşk hayatım zaten berbat bir haldeydi, kaç kere teklif etsem de kilomdan dolayı ya da arap saçı saçlarımdan belki de kendime çeki düzen vermeyişimden dolayı reddedilmiştim. Ah hadi ama diyordu etrafımdakiler, bu kadar da olmaz diyorlardı lakin bana tek inanan Sehun'du çünkü o bütün çabalarımın anasıydı. Sanırım biraz beni cesaretlendirmek istiyordu, o zamanlardan beridir sürekli depresif bir hal takıldığımı biliyordu, karşı koymayı uzun süre önce bırakmıştı. Bu konuda biraz rahatlamıştım çünkü biliyordum ki sıktığı zaman oldukça sert ve otoriter oluyordu. Aynı bir anne gibiydi anlayacağınız.

"Geldim geldim, artık oyunumu geri ver lanet olası." kaşlarımı kaldırıp bir omzumu kapı kenarına yaslayıp sesim çatlayarak söyledim. Benden tarafa bakmamış ama alaycı tarafını konuşturmaya başlamıştı. Bu çocuk nasıl tıp okuyordu yahu? Hani inekti bu insanlar?

"Seninle bir anlaşma yapalım Jongin." Oyuna odaklı olmasına rağmen sırıttığını hayal edebiliyordum.

"Oyunlarına kanmam tilki." Yüzümü buruşturarak söyledim.

"Kalbimi kırıyorsun tombul ayıcık. Oyununda beni yenersen iki hafta boyunca oyunlarına dokunmayacağım ve sende dışarı çıkarsın, nasıl fikir?"

Bu kötü bir fikirdi, çünkü oyunlarda bir kere bile Sehun'u yenememiştim, bana bir kez bile şans tanımamıştı ve nasıl olduysa hile kullanmama rağmen yenememiştim bu adamı. Tanrı şans dağıtırken Sehun o kovanın içine düşmüştü galiba.

FiveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin