II

157 17 40
                                    


Dersin oldukça uzun sürüp bitmesine beş dakika kala artık gerçekten pilim bitmek üzereydi. Kendimi iyice bitmiş hissederken hocanın paydos etmesiyle derin bir nefes bırakmıştım. Benim aksime Baekhyun oldukça heyecanlı görünüyordu. Bu da beni şaşırtıyordu, neden bu kadar heyecanlı gibiydi ki?

Eşyalarımı toplayıp göz ucuyla ona baktığımda çoktan hazırlanmışa benziyordu, zaman kaybetmeden son alacaklarımı da çantama atıp binadan çıktık.

Kampüsün yeşilliği göz kamaştırıyordu. Sıra sıra dizilmiş çam ağaçlarıyla kampüs yolunun ortasına konan palmiye ağaçları güzel bir birlik oluşturuyor, çimlik alanda oturan birçok insan gülüşüyor, bu ortamın tadını çıkarıyorlardı. Kampüs içinde bulunan kafe tarzı oturulan yer ise gölgelik bir alan oluşturuyor, öğrencilerin kapış kapış yer aramasına neden oluyordu.

Okuduğum üniversite belki en iyisi değildi ama gayet yerindeydi. Mimarlık istememin bir sebebi de mimariye olan sevgimdi. Eski tarihten beri yapılan mimari, mantık çerçevesinde yapılan, zeki insanların da oluşturduğu mimari küçüklükten beridir ilgimi çekiyordu. En azından insanlar gibi dırdır eden, konuşan veya tartışan bir şey değildi. Gösterebiliyordun yaptıklarınla insanlara. İnsana muhteşem geliyor, nasıl yapıldığı hakkında fikir yürütüyordun. Bu yüzden mimarlık hakkında karar kılmış, sıkı çalışmıştım. Şansıma güzel bir yer tutmuştu ama en önemlisi ben memnun kalmıştım üniversiteden.

Kampüs içindeki kafede yer bulamayınca dışında olan diğer kafelere doğru yürümeye başladık, oralar da dolu oluyordu ama en azından kampüs içindeki kadar hemen kapılmıyordu. Güneşli hava yani temiz hava içime işlerken biraz ayıldığımı hissediyordum. Biliyordum ki iyi geliyordu, sadece uykuyu daha çok tercih ediyordum.

Kafeye vardığımızda birden telefonumun zil sesiyle sıçradım. O kadar sessizleşmiş bir haldeydim ki sesle ürkmüştüm. Baekhyun işe benim uyuşukluğumdan dolayı dudaklarını somurtmuş ve kaşlarıyla telefonumu işaret ediyordu.

"Telefonuna bakmayacak mısın?" Demesiyle kendime gelmiş telefonumu çıkarıp kim olduğuna bakmıştım. Beni arayan tek bir kişi olabilirdi, Sehun tabii ki. Tahminimde yanılmadığımı, ekrana bakınca anlamış ve gülümsemiştim. Dün gece sallana sallana eve gelmeyi başarmış, sabahtan dersim olduğu için gözümü bile açamadığımdan dolayı ona bakmaya vaktim olmamıştı. Ayılmış olmalıydı çoktan.

"Selam sarhoş sarışın, kendinde misin?"

"..."

"Tamaaam, gel. Kafedeyim." Yüzümü buruşturup telefonu kapattım. Yine gıcıklığı tutmuştu ya da mızırdanması mı demeliydim? Baekhyun bana meraklı gözlerle bakarken ona söyleme ihtiyacı hissediyordum.

"Ev arkadaşım gelecek, geceden kalmayız ikimiz de. Gördüğünde zıtlaşmasan iyi olur." Hafiften gülümsemiştim. Omuz silkmiş ve gelen garsona gülümseyip siparişini vermişti. Bende ardından sert bir kahve istemiştim, bugün başka şekilde ayılamayacaktım.

Muhabbet açmış, kahveden giden sohbet başka konulara geçiş yaparken biraz da olsa huzurlu geldiğini düşünmeye başlamıştım. Muhabbeti eğlenceli ama düşündüğümden daha saf gibiydi. Biz böyle konuşmaya devam ederken içime doğan huzursuzluk ve nedensizce gözlenmeyle sağ omzumdan arkamı döndüm. Kimseyi göremediğimde huzursuzluğum biraz daha artmıştı. Diğer omzuma konan elle bir kere daha yerimde sıçramıştım.

"Siktir!!" Elini aniden çeken Sehun şaşırmış gibi bana bakıyordu. Bense korkudan altıma yapıyordum!

"İnsan bir haber verir lan! Korkudan götürmek mi istiyorsun?!" Elimi kalbimin üzerine koyup huzursuzlukla bir nefeslerimi düzenlemeye çalıştım. Şaşkınlıktan dönen kaşları hafifçe çatılırken dudaklarını büzmüştü.

FiveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin