4

1.1K 90 24
                                    


Gözüme çarpan güneş ışığıyla uyanmıştım. Tanrım, her yerim ağrıyordu. Kolum hala kelepçeli, omuzum ve bileğimdeki ağrı içinde bir de yetmezmiş gibi tutsaktım, açtım, susuzdum, güzel bir duşa ihtiyacım vardı. 

Duvardaki saate baktığımda sabahın 7siydi. Ne zaman birilerinin uyanacağını bana bakmaya geleceğini ve ya acıyacağını veya bu dünyadan temelli göndereceğini bilmiyordum. Can sıkıntısı içerisinde 1 saat geçirmiştim. Ta ki can sıkıntım dışarıdan gelen silah sesleriyle kesilene kadar.


Ne olduğuna bakmaya çalışsam da kelepçeli kolum sayesinde göremiyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ne olduğuna bakmaya çalışsam da kelepçeli kolum sayesinde göremiyordum. O sırada odamdaki camı bir kurşun paramparça etmişti bile. Sanırım görmemek daha iyiydi. Fakat biraz daha burada kalırsam delikli süzgeçe dönebilirdim. Tam o sırada kapı sertçe açıldı ve Taehyung'un yanında gördüğüm korumalardan biri kelepçeyi çözüp beni tek hamlede omzuna attı. Neler olduğunu sormaya fırsat bırakmadan etrafı yavaşlatılmış film sahneleri gibi izliyordum. Birbirini vuran adamlar, etrafa saçılan cam kırıkları, kurşunla delinmiş tablolar hatta bir ara koltuktan küçük tüycüklerin havalandığını bile görmüştüm. Normalde bu şeylere korku filmlerinden aşinaydım. Ama kendim yaşadığım için biraz inanılmaz geliyordu. Ağlamam, bayılmam ya da ne bileyim çığlık atmam gerekirdi. Ama ben sadece etrafı izliyordum. Sanırım delirmiştim da ya çoktan ölmüştüm bilmiyorum.

Evin alt katlarına doğu gidiyorduk. Etrafta bir kaç kanlı bedenler vardı. Tanrım bu evimsi şey kaç katlıydı? Koşmaktan beni taşıyan adamın da yorulduğunu anlayabiliyordum. Sonunda durdu ve beni yere bıraktı. " Şuradaki siyah arabaya koş! Ben burayı koruyacağım!" Anlamıyordum. Beynim adeta jelibona dönmüştü, hiçbir şeyi algılayamıyordum ve ayaklarım titriyordu, Sanırım geç kalmış korkumu şuan yaşıyordum. 

Bir el silah sesiyle transtan çıkmıştım. Beni buraya taşıyan koruma bacağından vurulmuştu, Kendime gelmemle bana gösterdiği siyah arabaya koşmaya başladım. Daha doğrusu seke seke ilerlemeye çalışıyordum. Aramızda arabayla az bir mesafe kaldığında arka kapısı açıldı. İçinde elinde silahıyla endişeli bir Taehyung bulmayı beklemiyordum. Daha doğrusu ne bulacağımı bile bilmiyordum. "Çabuk ol, hadi!" diye bağırdığında arabaya kendimi adeta fırlatmıştım. Daha kapıyı kapatamadan araba çoktan hareket etmeye başlamıştı bile.

Ellerimle kulaklarımı kapatmış ve gözlerimi yummuştum. Daha fazla birşeyler görmeye tahammülüm yoktu çünkü. Benim olduğum tarafa ateş açılmıştı. Gözlerimi pörtletmiş vücudumda yaralanan bir yer var mı diye bakındığım sırada Taehyung "Kafanı eğ ve sakın kaldırma" demişti. Kısa bir an göz göze gelip dediğini yapmıştım. Benim tarafımdaki camı açıp resmen ölümü çağırıyordu, Ne yapıyordu bu herif! 

Derken Taehyung elindeki silahı doğrultup ateş açmaya başlamıştı. Kulaklarım patlıyor sandım. Sanırım altıma etsem kimse bu kargaşada fark etmezdi değil mi?

Heaven Of The Hell (*TaeKook*)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin