yeni bir hikaye "lanetin dorukları"

7 0 0
                                    

Her gece içimde ki derin bir çığlıkla uyanmak nasıl birşey bilirmisiniz yada aynaya her baktığımda gittikçe çöken yüzüm. Her gün bu lanet iyice içten içe yer beni. Bodrumda bulduğum cesetler aslında benim ne olduğumu gösteriyor. Bazen bunlar az gelince kendi kolumda derin yaralar açarken buluyorum kendimi. Hayır! Bu ben değilim. İçimdeki şeytan beni öldürmek istiyor. Ondan önce davranacağım. Ölümüm içimdeki bu lanet yüzünden olmayacak. Daha basit, daha kolay ama önce anlatmalıyım. Bunla birlikte ölemem…

justify;">“Hastanenin kayıt dosyalarını incelerken odanın kapısı hızlıca çalınıp odaya hemşire girdi. Yüzünde biraz tedirginlikle birlikte korkununda izlerini hissediyordum. Gözlerini hafifçe kısarak ” Vedat Bey hastanemize yeni bir akıl hastası getirildi ” dedi. Neden bu kadar tedirgin olduğunu anlayamamıştım. Kapıdan yavaşça çıkarak beni hastanın odasına götürüyordu.

Uzun ve dar koridorlardan geçip hastanın bulunduğu odasına girdiğim de yatakta uzanmış kırk yaşlarında bir adam yatıyordu. Orta yaşlarda olmasına rağmen yüzü kırışıklıklarla doluydu. Aslında yüzü tanıdık geliyordu. Çok hızlı nefes alıyor gözleri sürekli haraket ediyordu. Sanırım sakinleştirici verilmişti ama hafif bir mırıldanmayla sürekli şu sözleri söylüyordu “onu öldürdüm.”

Hastayı kirli ve yırtık avcı kıyafetlerle yakınlarda ki bir orman yolunda bulunmuş. Gece vakti yolun üzerinde uzanmış bir vaziyetteymiş. Ne kadar uğraşsalar da sadece aynı sözleri yine tekrarlayıp durmuş. İsmi yadakim olduğu bilinmiyor. Ailesine ulaşılamamış. Kendisini bulan çiftçiye saldırmış. Lakin çiftçi ani refleksle elindeki küreği kafasına vurmak zorunda kalmış. Hastanede kafasına yedi dikiş atıldıktan sonra akıl hastası olduğuna kanaat getirip bu hastaneye getirilmiş.

Günlerce merak içinde onu izledim. Kanında uyuşturucu izi çıkmamasına rağmen göz bebekleri gereğinden fazla büyüktü. Yanakları günden güne iyice içine çöküyordu. İçinde bilinmeyen bir virüsün olduğunu düşünüyordum. Bir çok test yapmama rağmen hiçbir hastalık belirtisi göstermedi. Sanki içinde olan şey onun bütün organlarını çürütüyordu. Bir çok kez onunla konuşmak istesem de aynı kelimeleri tekrarlayıp durdu.” Onu öldürdüm.”

Ümitsizce odasına girdim. Yapılan sakinleştirici sayesinde yatağında gözleri açık bir şekilde yatıyordu. Hastalığının bulaşıcı olma ihtimaline karşılık sadece bir hemşire ve ben odasına girebiliyordum. Gözlüklerimi çıkarıp yanındaki sandalyeye oturdum. Kafamı hafifçe yere eğerek bunun nasıl bir hastalık olduğunu düşünüyordum. Günlerdir pek uyuyamamıştım. İkide bir gözlerimden akan yaşı silerek gözlerimi iyice açmaya uğraşıyordum. Birden derin bir nefes sesi geldi. Hasta neredeyse çökmüş yüzünü bana çevirdi. Yüzüne bir kaçsaniye anlamsızca baktım. Gözlerini tavana dikerek ” benim için geldi” dedi. Birden yerimden fırlamıştım. Büyük bir şaşkınlık ve sevinçle birlikte onu soru yağmuruna tutmaya başladım. Derin bir nefes aldı, sanki dediklerimin hiçbirini duymayarak ” onlar burada, o eve hiç girmemeliydim. Çok korkuyordum. Onu öldürdüm. ” dedi. Sonra ” onu öldürdüm ” sözünü yine tekrarlamaya başladı.

O gün evime gittiğimde uyumak için çok uğraştım fakat o sözlerini düşünmeden duramıyordum. Hangi evden bahsediyordu? Kimi öldürmüştü ? Yada kimden korkuyordu? Sabah erken saatte kalkarak hastaneye gittim. İçtiğim kahve gözlerimi açmama yardımcı olsa da günlerdir çektiğim yorgunluk kahve ile geçecek gibi değildi. Arabamı otogara park etmiştim. Yavaş adımlarla odama doğru yöneldim. Hemşire odamın önünde başı eğik bir şekilde beni bekliyordu. Yüzünü kaldırıp bana baktığında boynunda yoğun bir morartı izi oluşmuştu. Hafiften gözleri dolmuştu. Suçluluk hissiyle ” o öldü” dedi. Gözlerimi hafifçe kısarak ” kim öldü ” dedim. Ağlamaya başlayarak “hasta” dedi.
Günlerdir baktığımız hasta sabah hemşire ilaçları verirken birden üstüne atılmış. Boynunu elleriyle sıkmaya başlamış. Hemşire can havliyle hastayı yatağına itelemiş. Hastanın yerinden kalkmadığını görünce hafifçe yaklaşarak yaşam belirtisi aramış ardından nabzını ölçmüş fakat hasta orada can vermişti. Hemşireyi büyük bir zorlukla suçu olmadığına ikna ettim. Günlerdir çok yorulduğundan bir haftalık tatile çıkması için izin verdim. Lakin nasıl olur da yataktan düşerek ölmüş olabilir? İç organları çürümesine rağmen kemikleri sağlamdı. Cesedinde yalnızca kırıklar değil yanıklarda oluşmuştu. Derisi neredeyse kemiklerine yapışıyordu.

Korkmaya Varmısınız?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin