Şimdi sana sarılabilir miyim?

5.5K 471 191
                                    

- Konuşamadım...

- Yanına gitmedin mi? Senin kendisini sevdiğini zaten biliyor Taehyung neden-

- Jimin denedim gerçekten hatta okulun sonunda bile bekledim ama denk gelmedi. Sürekli birşeyler oldu yanına gidemedim.

- Anladım. Tamam sıkma canını konuşursun sonra. Nerdesin sen şimdi?

- Nehrin kıyısındayım dolaşıyorum öyle.

- Tamam kapatmam lazım. Sıkma canını akşam konuşuruz yine.

- Tamam görüşürüz.

Telefonu kapatıp cebime koyarken dolu gözlerim nedeniyle net göremediğim için gözlerimi kırpıştırdım.

Neden ağladığımı bile bilmiyordum. Beni umursamadığı için mi? Şansımın bir türlü yaver gitmemesine mi?

Öylece karşısına geçip sevdiğimi söylerdim ama benim istediğim bana güvenip sevgimi hafife almamasıydı.

Kafamı kaldırıp derin bir nefes aldım.

Garip...

Çoğu arkadaşımın , öğretmenimin , tanıştığım neredeyse hepsinin beni tanımlamak için kullandıkları bir kelimeydi.

Herkesin yaptığını yapmamak garip geliyordu onlara. Oysaki ben özenti bir doğallık içerisindeki insanların yaptıklarını yapmayı sevmiyordum.

Çoğu kızın "çocuğum hala ben" tipine girip şirin davranışları, çoğu "ilgim var" tipine bürünen erkeğin havalı sporlara yönelmesi...

Ben böyle değildim. Olamazdım. Ben içimden nasıl gelirse öyle davranırdım. Saf değildim. Benim hayatımı yaşayan bir insan saf olamazdı.

Annemi babamı kaybederken , sonrasında büyük annemi kaybetmiştim. Çocukluğumu , saflığımı kullanan insanlar olmuştu. Ben hepsiyle görünmez bir savaşa girerken saf kalamazdım.

Hiçbir duygumu saklamazdım. Üzgünsem üzgündüm. Mutluysam mutlu. Ağlamak istiyorsam anında ağlardım. Erkek olmak ağlamama engel değildi. Zaten istesem de durduramıyordum. Gözlerim dolar anında ağlardım.

Soğuk bir rüzgârla kapşonlu ceketime sarılırken saçlarımı uçuşturan rüzgarı umursamdım. Severdim ben en sert havaları bile. Herşeyde bir güzellik bulan ben , sert havalarında bir güzelliği olduğunu savunurdum.

Etrafta göz gezdirirken aniden gözüme takılan bedenle olduğum yerde kaldım. Tüm gün boyunca onu yalnız yakalamak için çabalayan ben onunla hiç beklemediğim bir yerde karşılaşıyordum.

Kulaklığını takmış nehrin üzerinde batmakta olan güneşin fotoğraflarını çekiyordu.

Çok havalıydı..

Bordo ceketi ve her zaman güzel gözüken saçlarıyla akşam vakti Jeon Jungkook çok yakışıklıydı.

Düşünmek istemedim. Eğer düşünürsem yanına gidemezdim. Bazen düşünmemek gerekir. Çünkü hayat bunu gerektirir.

Ona doğru ilerlerken neden günün bu saati diye düşündüm. Eğer aşıksanız onu gördüğünüz an günün en güzel zamanı olurdu.

Bir adım ötesinde dururken yutkundum. İnsanlar düzenli olarak nefes alırdı değil mi? Neden alamıyordum.

Kulaklığından dolayı farketmemişti. Parmaklarım ona dokunmak için kalkarken aniden tutulan bileğim ile kendimi dibinde bulmuştum. Sırtım göğsüne değerden gözümün önümde tuttuğu fotoğraf makinesiyle omzum üzerinden ona baktım.

Boy In Love Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin