Birinci bölüm

15 0 0
                                    

       Eve girdiğimde kapıyı kapatıp,sadece kuşakla bağlanan mor,yakasında ağırlıklı olarak siyah ve aralarda beyaz renkli kürkler olan paltomu çıkarıp girişteki koltuğun üzerine atdım.Ve oturup dizimin üzerinde biten yine mor,ince,uzun topuklu çizmelerimi çikartıp salona geçtim.Bileğime gelen çorapların hala ayağım da olduğunu görünce çıkartıp top haline getirdim ve kanepenin yanına,yere atdım.Yatak odasına giderken nasıl olsa alırdım.İşte sezon başların da yorulduğum kadar hiç bir zaman yorulmuyordum.Ah,ne güzel hayallerim vardı.Mezun olup okul ile aramda ki,şiddetli geçimsizliğe son verip arkadaşlarım ile okyanusya ülkelerini gezecektim ben.Tabi babam ile annem anlaşıp beni soy adımız ile taçlandırılmış atölyeye atmadan önceydi tüm bu hayaller.Sesli bir şekilde "Neyse." diyerek bir gayret ayağa kalktım.Ölüyordum yorgunluktan.Yorgunluğum ile ilgili bu abartılı yorumumdan sonra top halindeki çoraplarımı da alıp yatak odama geçerek ışığı açtım.Gözüm geniş,güzel,yumuşacık yatağıma kaydı.Şimdi onun üzerine zıplayıp günü sonunda yatağıma kavuştuğum için Allaha şükür ederek uykuya dalmak vardı da duş almam gerekiyordu.Ben sabahları yatağıma kavuşacağım anın hayallerini kurarak kalkıyordum güzel yatağımdan.Ne yapayım benim için fazla büyük bir önem taşıyordu.Zaten yorgun-yorgun duş almakta neyin nesiydi?!Anlamıyorum arkadaş.Tamam,yorgunluğa fena çözüm değildi ama uyumak daha iyiydi yani.Bir de kalkmasını bilsem harika olacaktı.Yatğımla yaşadığım duygusal bakışmalara son verip kendimi zorda olsa banyoya sürükledim.Zaten kendime akşam-akşam bu eziyeti yapmamın nedeni kış mevsimin de olmamızdı.Sabah kalkıp duş almak vücudumu hastalığa kaptırmak demekti.Nefret ediyorum demek doğru değildi ama  sevemiyordum işte bu mevsimi.Okuluda suçlardım mevsime karşı olan antipatimi yatardığını düşünerek.Ama şimdi anlıyorum sorun bende.Çünkü şimdi ki,bahanem işim.Ben galiba tatil olsunda hangi mevsim de olursa olsun taraftarıyım.Ama hayır ya,dört mevsim sıcak bir ülkede yaşarsam çalışmak şimdiki gibi problem olmazdı her halde.

       Banyodan çıktığımda yemek yiyip yememeyi düşündüm bir müddet.Halim yoktu yemek hazırlayıp yemeğe.Hafta içi ben işteyken gelen yardımcım yapıyordu önceleri yemeklerimi.Ama sonradan fark etdim ki,yemek yemeyi unutuyordum işten geldikten sonra.Ya da şimdiki gibi halim olmuyordu ve yemekler bozulup çöpe gidiyordu.Bir ara yardımcıma yaptığI yemeklerden yanına almasını istemiştim ama benim kadar unutkan olan Hülya hanım sayesinde  bu taktikte hüsranla sonuçlanmıştı.Bende vaz geçmiştim artık.Yemek hazırlamaması en hayırlısı olacaktı

            "Alo,Leyla neredesin?" dedim çaydanlıktan kaynar suyu kupama doldururken.Daha önce döktüğüm dem sayesinde su koyulaşınca kupamı elime aldım.Leyla nefes-nefese zorla cevap vermişti."Mağazadayım Sahra." kaşlarım istemsizce çatılırken sandalyeye oturmaktan vaz geçtim.Eğer bir sorun varsa kahvaltıyı yapmadan çıkmam gerekiyordu."Ne oluyor Leyla,problem teslimatdamı?" bir kaç kere atölyeden mağazalara teslimat yapılırken elbiselerden kayıp ve ya yırtılanlar olmuştu.Sadece benim işletdiyğim atölyeden değil annemin kontrolü altında olanlardan da büyük çaplı teslimatlar yapılıyordu.Yıllardır çalıştığımız şirketin bu kazalara göz yumduğu açıktı.Ama nedenini hala çözememiştik.Bu konuda ailemin bir şeyler yapmayı planladığını bildiğim için fazla burnumu sokmuyordum.Ama yine tekrarlanırsa bende dahil olacaktım.Markamıza koplo kurulduğu oldukca açıktı.

Doğa ile SahraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin