İMDAT!

72 4 2
                                    

                         MARİNETTE 

             En sonunda dersler bitmişti. Akşama kadar canım çıkmıştı. En azından bugün hiç akuma saldırısı olmadı diyordum ki bir patlama sesiyle yerimden sıçradım. Hay benim şom ağzıma neyse. Hemen ceketimi çıkardım ve Tikki sayesinde dönüştüm. Canavarın karşısına çıktım. Çıkmaz olaydım. Bu David'di. Uzun bir süredir arkadaşımdı ve bir gün bana çıkma teklifi etmişti. Ve bende doğal olarak kabul etmiştim. 

           Adrian'dan sonra David bana çok iyi gelmişti. Beni gerçekten sevdiğini hissediyordum ve bende onu sevdiğimi düşünüyordum. Ben buralara nasıl geldim. Bir anda anılarımdan sıyrıldım ve David'e bakmaya devam ettim. Asıl o buraya nasıl geldi????  Aman bunu boşver Mari. Akumasının nerede olduğunu bulmuştum ama Chat Noir gelmeden akumayı yakalayamazdım. 

-Mırr. Beni özledin mi leydim?

-Chat Noir bunun hiç sırası değil. 

-Tamam leydim. Peki akumasının nerede olduğunu buldun mu?

-Tabii ki de buldum saatinde.

-Tamam plan nedir?

  Chat Noir'ın kulağına planı fısıldadım. Kafasını anladım dercesine aşağı yukarı salladı ve planı uygulamaya başladık.

***( Zaman geçişi )

            En sonunda akumayı yakaladığımızda o kadar yorulmuştum ki. Havada hem kararmış hemde soğumuştu. Bense ceketimi kaybetmiştim. Evime gitmek için ....... Parkına girdim. Ağaçların arasında yürürken bir ses duydum. 

-Hey güzellik biraz bizimle takılmaya ne dersin?

            Ay çatık yine. Niye her bela beni bulur acaba? Onları duymamış gibi yaparak yürümeye devam ettim. Ama ayak seslerinden benim arkamdan geldiklerini anlayabiliyordum. Adımlarımı biraz daha hızlandırdım. Seslerden anladığım kadarıyla arkamdakiler de hızlanmıştı. En sonunda koşmaya başladım. Ama sesler bir türlü kesilmiyordu. 

          Korkmaya başlamıştım. Daha da hızlı koşmaya başladım ama artık geçmişte Fransa'ya nasıl ihanet ettiysem ayağım takıldı. Bileğimden bir çatırtı sesi geldi ve aynı anda yere kapaklandım. İşin en kötü tarafı arkamdaki bana yetişmişti. 

          Kafamı kaldırmaya korkuyordum. Ama en sonunda korkunun ecele faydası yok dedim ve kafamı kaldırdım. Kaldırmaz olaydım. Çevremi benden yaşça büyük çocuklar sarmıştı. Ayrıca burnuma kötü kokular gelmeye başlamıştı. Hayır yani gerçekten geliyordu. Bu çocuklar içki kokuyordu.  

          En sonunda bana seslendiğini düşündüğüm çocuk bana bakmaya başladı. Yüzüm kızarmaya başlamıştı. Gözlerine korkuyla bakıyordum. Bana sanki beni yiyicekmiş gibi bakıyordu. En sonunda sessizliği bozdu ve kolumdan tutarak beni yerden kaldırdı. Halbuki ben ayakta bile duramıyordum. Oysa beni çekiştiriyordu. 

          Beni ara bir sokağa doğru fırlattı. Ayağa kalkmaya çalıştım zorda olsa kalktım da sokağın sonuna doğru gerilemeye başladım. Tabii ki yine şansım gülmedi. Burası bir çıkmaz sokaktı. Bunu sırtım duvara çarpınca anlamıştım. Çocuk gittikçe bana yaklaşıyordu. Nefesi yüzüme çarpmaya başlamıştı ve midem bu ağır içki kokusu midemi bulandırmaya başlamıştı. 

          Beni duvarla arasına sıkıştırdı. Kıpırdayamıyordum. Ağzımı eliyle kapattı. Diğer eli belimden aşağılara doğru kayıyordu. Artık korkudan ağlamaya başlamıştım. En sonunda elini yüzümden çekti ve dudaklarımı dudaklarına hapsetti. Ağzıma içki tadı gelmeye başlamıştı. 

MUCİZE AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin