Bölüm 2 - Yaşıyor Mu?!

44 1 0
                                    

Selam! Sınır yine geçmedi. Ama hikayenin okunması için bölüm yazmam lazım :) Herneyse iyi okumalar xoxox 

-Flashback- -Emre- 

1997

Ailecek oturmuş yemek yiyorduk. Annem tedirgin bir şekilde babamın tabağına yemek koyuyordu, babam ise umursamazca gazetesini okuyordu. Hepimizin tabaklarımıza yemek konulduğunda babam ukalaca seslendi...

'Çocuk! Ekmeği uzat ordan!'

'Peki baba.' ekmeği uzatırken kolum bardağa çarpmış, bardak yere düşmüştü. Yavaşça kafasını kaldıran babam sinirle bana ve anneme baktı. 

'BU EVDE SAYGI GÖRMÜYORUM! FARKINDASINIZDIR UMARIM!'

'Hayatım sinirlenme. Hemen temizliyorum :)'

'Çocuk! İçeriye geç! Büyükleri yalnız bırak, seninle sonra görüşeceğiz!' 

Hızla odama geçtiğimde içeriden bağırışları duyabiliyordum. Tokat sesleri ve annemin çığlıkları. Birazdan aynı şeyler bana da yapılacaktı. A-normal bir durum değildi bu. Her gün bunlar yaşanırdı. Babam, eroin ve alkol'ün verdiği etkiden ve stres'ten uzaklaşmak için saçmasapan bahaneler yaratıp ailesini ölesiye döven bir pislikti. Birden odamın kapısı kırılırcasına açıldı. İçeriye sinirle giren babam ilk önce bir tokat savurduktan sonra elleri pantolonuna gitti. Kemerini çıkardı ve vücudumdaki her yere vurmaya başladı. O kadar çok dayak yiyordum ki sırtımın çeşitli yerlerinde çürükler oluşmaya başlamıştı... Acıyla bağırırken, artık halimin kalmadığını hissettim. Gözlerimden yaşlar akmıyordu ve sesim çıkmıyordu... En son hatırladığım şey annemin gelip beni odadan çıkarmasıydı...

-Flashback Sonu- 

-Emre Point Of View-

Terler içinde uyandım. Yine bir rüyaydı. Ölmediğimi herkesten sakladığımız günden beri her akşam aynı rüya ve aynı şekilde uyanış. Yediğim dayakları ve çektiğim acıları hatırlatan o iğrenç rüya. Fakat 6 yaşımdan sonra bu dayaklar hafiflemişti. Babamın biricik oğlu Emir doğmuştu. Emir'i severdim, fakat asla gerçek anlamda kardeş olamayacaktık...

Emir'in daha değerli olmasının sebebi, o doğduktan sonra babamın durumunun büyük oranda düzelmesi ve dünya çapında ünlü bir iş adamı olmasıydı. Babam Emir'i Allah'ın gönderdiği bir armağan beni ise değersiz bir et parçası olarak görüyordu. Bunun kanıtı babamın hisselerinin düşmemesi için beni ölü göstermesiydi. Hangi baba oğluna bunu yaşatırdı ki? Koca 1 senedir doğrudüzgün dışarıya çıkamıyor, çıkma fırsatı bulduğumda ise kılık değiştiriyordum. Artık buna sabrım kalmamıştı. Beni sonsuza kadar bu lanet dağ evinde ve yanındaki sahte mezarımın yanına tutmazdı. 

Yavaşça telefonuma uzandım. Saat 03:46'yı gösteriyordu. Yataktan kalkıp üzerime birşeyler giydim, fakat bu sefer kılık değiştirmeyecektim. Saat gece yarısı bile olsa ölmediğimi açıkladığım an, saniyesinde basında bir numaralı konu olacağımı biliyordum. 

-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-

Arabamı hızla babamın oteline sürmeye başladım. İçeriye adımımı attığım an resepsiyonist'ler hayalet görmüş gibi bakmaya başladılar. Çok değil, 2 veya 3 saniye sonra ise çığlık atmaya başladılar. Önümden geçen resepsiyonist'i durdurup

'Anons yaptığınız mikrofonlar nerede?' diye sordum. Elleri titreyerek sağ taraftaki küçük kürsüyü işaret etti. Oraya yönelip mikrofonu elime aldım. 

'Ses- ses kontrol- öhöm- öhöm. Ben Emre. Patronunuz Taner'in 'ölen' oğluyum. Bilmenizi isterim ki sahtekar patronunuz tüm dünyaya koca bir yalan söylemiş ve oğlunu ölü göstermiştir. Buna inanmayın. Ben yaşıyorum!'

Ne kadar rahatladığımı anlatamazdım. Artık eskisi gibi özgürdüm. Yüzümde pislikçe bir sırıtışla arabama binip yarın neler olacağının sevinciyle evime doğru sürdüm.

-Cansu Point Of View-

Alarmımın çalmasıyla uyandım. Kaç kere çalmıştı bu? Telefonu elime alıp saate baktığımda gözlerimi büyütmeden duramadım, 5:56'mı? Bir daha uyuyamayacağım gerçeğine yenik düşerek yataktan kalktım. Salona gittiğimde sıkıntıdan televizyonu açtım. Şarkı kanalları, sabah tekrar eden diziler ve magazinler. ZAP yaparken bir magazin haberinde durdum. 

'Amatör kamerayla çekilmiş olan ve dünyayı sarsacak haber!' İlgimi çekmişti doğrusu merakla izlemeye başladım. 

'Ünlü iş adamı Taner Poyrazoğlu'nun geçtiğimiz sene aramızdan ayrılan oğlu Emre Poyrazoğlu'nun ölmediği ortaya çıktı.' Son cümleyi duyduğumda suratım ifadeleşsizdi. Donmuştum. Koca bir sene kandırıldığıma üzülsemmi? Yoksa ilk ve tek aşkımın yaşadığına sevinsemmi? Bilemiyordum. Yalan haber olabilirdi. Boşuna umutlanma Cansu!

'İşte Taner Poyrazoğlu'nun otelinde bir resepsiyonist tarafından çekilen görüntüler.'

'Ses- ses kontrol- öhöm- öhöm. Ben Emre. Patronunuz Taner'in ölen oğluyum. Bilmenizi isterim ki sahtekar patronunuz tüm dünyaya koca bir yalan söylemiş ve oğlunu ölü göstermiştir. Buna inanmayın. Ben yaşıyorum!'

N-nasıl yani?! Yaşıyor mu?!

Belki farketmişsinizdir. İlk flashback'in bir kısmını SPN'den aldım :D Umarım beğenmişsinizdir. Vote ve yorum yapmayı unutmayın. Sınır yok. :)) xoxoxox

Seni Uzaktan SevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin