3.BÖLÜM 'Yıkıntı'

25 0 0
                                    

İyi okumalar.🌹

Bölüm şarkısı:(Twenty One pilots-Ride)
                                          

                           🐝

*Kaosun gölgesinde huzur.*

      
    

      Cesaretim bir anlığına gelip sonra defolup gitmişti.
Utancım baş göstermiş,gözümü torpidodan ayıramıyordum.
Pişman değildim fakat çok utanıyordum.

Ben zaten utanganç olmaktan çok kaybediyordum.
İnsanlarla konuşmuyor, ezik damgası yiyordum.
Vücut hatlarımı göstermiyor, rahibe diye dalga geçiliyordum.
Ama insanlarla konuşup derdimi anlatmaktansa,içime atıp her benliğimi ufak ufak öldürmek benim için daha kolaydı.

Utancım o kadar ağırdı ki,merakımı tuzla buz ediyordu.
Ağzıma kadar gelen kelimeler birbirini bağlanıp boğazımda intahar ediyordu.
En iyisi susmaktı.

Cesaret kırıntılarım baş gösterirken.Gözlerimi torpidodan aldım ve asıl yol boyu yapmak istediğim şeyi yapıp onu izledim.

Gözlerini kısmış yolu izliyordu.Gözleri hafif pörtlekti fakat derin elmacık kemikleri ile eşsiz olmuştu.Dudakları kalın ve dolgundu.Dağınık saçları onu tamamlarken.
Yeşil gözleri solmuştu.Yanmıştı sanki geride bıraktığı külleri gözünün içinde dolaşıyordu.
Benim diyişimle kül yeşili gözleri vardı.

Bir anda çift kül yeşileri,çift kahverengilerimi bulurken.Dudakları alay ile yamuk bir tebesüm oluşturmuştu.
Boğazımda intahar eden kelimeler zar zor o ipleri tırmanırken dudaklarımın arasından çıkmıştı bile.

"Şey...Radyoyu aça bilir miyim.Yani tabi izin almak için bakıyordum sana yoksa.Şey yani.
Radyoyu kullanbilir miyim?
Hem önüne baksana kaza yapacağız."

Reziliğime gülerken.Keşke kelimelerin ölmesine izin verseydim diye geçirdim içimden.

"Tabi kullana bilirsin.Hem ben popomla bile kullanabilirim."

Dediği şey beni daha çok güldürmüştü.O da yamuk yamuk gülüyordu.
Kül yeşili gözleri bana bakarken.
Daha fazla utandığımı anladım.

Radyoyu boşverip gözlerimi eski yerine yani torpidoya yerleştirdim.

Uzun zaman olmuştu başka bir bedenle konuşmayalı.
Kendi cennetimde boğuluyordum.
Beni aşağı doğru çeken birşey olmamasına rahmen.
Kendim kesmiştim umutlarımı makası ben tutmuştum.
Hayalerimide ben yaktım.
Çakmakla ben tutuşturdum.
Kendimi zamanla öldürüyordum.

Ve kimse ne makası elimden aldı.Ne de çakmağı.
Ne kopan bağı birleştirdi ne de yanan ateşi söndürdü.

Yanımda kül yeşili gözlerin sahibine bağladım umudumu.
Çelikten bir bağ.

Kafamı kaldırıp camdan dışarı seyretmeye başladım.
Şehirden çıkmıştık,hiç gelmediğim bir yere gidiyorduk sanırım.
Biraz daha dikkatli bakınca ileride bir kaç ağacın kapladığı  bir eski ev vardı.Sanki ağaçlar onu içine çekip kaybetmek için sarmıştı.
Bir bütünlük uydurmuş ona uyum sağlamıştı yıkıntı ev.

Ne ağaçlar onu bırakıyordu.Ne yıkıntı ev ağaçları terk ediyordu.

Yalnızlığa terkedilmiş gibiydi.
Pencerelerin çoğu tahta parçalarla sağlamlaştırılmıştı.

Araba eve daha da yaklaştıkça görüntü daha net gözüküyordu.
Tahtadan olan evin üst kattı hafif yıkılmıştı.İyi dayanmışa benziyordu.
Çok hassarlıydı lakin hiç hassas bir eve benzemiyordu.

BAL ARISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin