DAKİK DOKTOR

506 41 11
                                    

-Jimin'den-

Harika gerçekten harika. Ne kadar bahtsız insanlarız ya. Hastaneden gelmez olduk. Off Rose. Aklım çıkacak sandım. Ona bişey olduğunu düşünsem bile nefes almak zor geliyo. İstemiyorum. Birini sevmek istemiyorum. Lanet olsun ki seviyorum. Ama bunu ona soylememeliyim. Onu üzmekten korkuyorum.

--Ya Jimin !!
--Hıhm???
--Sey diycektim...
--Ney???
--Beni orda kurtardığın için teşekkür ederim.
--A hayır diğerleri de olmasa edemezdim.
--Olsun benim gözümde çok cesur ve havalıydın. Çünkü o psikopattan anahtarı alıp elinde bıçak olmasına rağmen beni kurtardın.

Niye bu kadar dürüstsün kızım sen??
--İçerde sana bişey olduğunu düşünmek bile beni çok korkuttu.

Tanrım ne diyorum ben?? Off dilime resmen beynim yerine kalbim hükmediyo.

--Ya Jimin-ah!!
--Ne var Taehyung??
--Sence Jungkook çok sinirlenince bizi döver mi??
--O sinirlenince gözü hiç bişey görmez biliyosun...Bizi dövmeyi bırak dünyayı başımıza yıkar.

--Jimin...
--Efendim Taehyung??
--Jungkook kolay kolay sinirlenmez değil mi?
--Uff Tae Jungkook'u tanımıyomuş gibi konuşmayi kes ne bu tuhaf tuhaf sorular o etrafındakileri kırmayı sevmez bu yüzden öfkesini kontrol edebilen biri.

--O zaman niye yumruklarını sıkmış bi şekilde önüne geleni dövücek gibi yürüyor??

Söylediği üzerine merakla kafamı kaldırdım. Gerçekten çok sinirli görünüyordu. Nesi var ki?? Bize yaklaştıkça gerilen yüz kasları dikkatimi çekti. Ayağa kalkıp yanına gittim.

--Ya!! Neyin var??
Birden durdu ve bana baktı.

--Sence bi anne evladından ne kadar nefret edebilir???
--Onu terk edicek kadar.

Saçını eliyle karıştırdı. Gözlerini kapattı.
--İyi görünmüyosun. Otur şuraya sakince konuşalım.

Yanımızda duran sandalyeye oturduk. Diğerleri bizi görünce yanımıza geldiler. Yanımızda olmayan tek kişi Jennie'ydi.

Ellerini yüzüne koyup dirseklerini dizlerine dayadı. Sonra kafasıni kaldırıp anlatmaya başladı.

--O kadın...Jennie'nin gerçek annesi değilmiş.
--Nasıl??
--Gerçek annesi kimmiş?

Yok ama artık. Tanrım niye tüm bunlar onun başına geliyor.

--Ji-Won'u da Jennie'ye bırakıp gitti.
--Terk mi etti onları?? Gitti yani??

Jungkook'a sorular yönelirken o içinde savaş veriyor gibiydi.

--O tatlı bi ahjummaydı ama. Benim klozet kapağımı da alıp gitti. Vay hain.

Taehyung'a yönelen kötü bakışlar sonrasında Taehyung sustu. Kafamı kaldırdığımda başımızda dikilenler arasında Rose'u göremedim.

Onu görebilmek için ayağa kalktım. Ama yok. Benim selvi boylu arkadaşlarım saolsun göremedim. Ayağa kalkmam bişey değiştirmedi sanırım. Hoseok ve Yoongi'nin arasından geçip koridora bakındım. İleride yalnız başına oturuyordu.

Yanına gidip oturdum.
--Herşey eminim bir gün yoluna girecek.
--Bilmiyorum?? Jimin ben korkuyorum. Jennie için çok endişeleniyorum. Onu kaybedersek.

--Hep onun yanında olmalıyız ki güçlü kalsın. Biz de pes edersek dayanıcak hiç kimsesi kalmaz.

--Haklısın sanırım.

Dedi ve ayağa kalktı. 

--Nereye???
--Sanırım biraz hava almam gerek.

Aklıma gelen fikirle elini tuttum. Elini mi tuttum? Vallaha tuttum. Neyse geri çekme Havalı ol park jimin. Her zamanki gibi.

Bu kızın karşısında tüm havamı kaybediyorum ve süt dökmüş kediye dönüyorum. Elini tutunca o da şaşırmıştı.

--Gel benimle.
--Nereye??

Cevap vermeden onu su YAKIŞIKLI TÜRK doktorun odasına götürdüm. Ama odaya girmesine izin vermedim. Onu kapının önünde bırakıp kendim odaya girdim.

Sen insan mısın be adam Kirpiklere bak boyu da uzun . Bi daha kızları bu hastaneye getirmemeliyim.

--İyi günler doktor bey. Sizden bişey rica etmeye geldim.
--Tabi buyrun sizi dinliyorum.

Bi de kibar. Türk erkeklerinin sert olduğunu duymuştum ama her neyse.

--O gün çatıda karşılaştığınız kız var ya o kız benim sevgilim. Öyle yerleri çok sever. Onu oraya çıkarıp orada evlenme teklifi etmeyi düşünüyorum anahtarı verebilir misiniz acaba?

Evet böyle bilmesi daha iyi.
--Peki ama sadece 15 dk'nız var yoksa benim de başım belaya girebilir.

Anahtarları cebinden çıkarıp uzattı. Alıp gülümsedim. O da olur.

--Teşekkürler.
--Şimdiden mutluluklar dilerim.

Bak bak anlayışlı tavırlara bak. Türk armyler adına susuyorum. Onlar bu adamları bırakıp bize bakıyorlarsa vardır bi bildikleri. Kendine gel Park Jimin sende çok yakışıklısın . Mükemmelsin sen. O adam tırnağın bile olamaz senin. Sen Türk kızlarının kalbini çalmış adamsın.

Kendime moral verirken çoktan çatıya çıkmıştık. Rose mutlu görünüyordu. Bu gülümsemeyi görmek için neler vermem. Ne diyorum ben??

Tam dışarı bakan bir bank duruyordu. Ama bank epey bir eski gibiydi. Banka yan yana oturduk. Ne kadar küçük bi bank ya. Bu kadar yakın mesafeden ona bakarsan ben bayılırım ki...

--Teşekkür ederim.
--Ne için??
--Beni buraya getirdiğin için.
--Yıldızları çok mu seviyorsun.
--Evet. Baksana kim sevmez.

Gözlerini gökyüzünden bana çevirdi.

--Ya Jimin bana değil yıldızlara bak.
--A evet.

Gökyüzüne baktım. Ah aptal jimin. Bi anlık kendimi kaybettim. Omzumda hissettiğim ağırlıkla geri yaslandım. Başını omzuma yaslamıştı.

--Senin kalbinde çok hızlı atıyor.
--Merdiven çıktık ya ondandır.

Söylediğim üzerine hafif kıkırdadı.

--O gün sizin yurttaykende böyle hızlıydı. Benimkide böyle hızlı atıyo. Niye ki??

Başını kaldırıp bana baktı. Gözlerimi kaçırmamak için kendimi zor tutuyorum. Niye beni bu kadar zorluyor?? Bi süre öyle kaldık. Fazla yakınız ama bu duruma alışmaya başladım. Saatlerce onu izleyebilirim.

--Jungkook'u hala seviyor musun??
Bi kez iç çekti. Ama gözlerini benden hiç ayırmadı.

--Hayır sanırım onu unuttum
--Tuhaf ama buna sevindim.
--Evet tuhaf ama onu sen unutturdun bana.

Tm bu harika bi ilerleme. Zaten yakındık ama elimde olmadan ona daha da yaklaşmaya başladım.  Artık o kadar yakındık   dudaklarının dudaklarına degmesine milimler vardı.

--15 dk doldu gençler.
Sinirle gözlerimi kapatıp geri çekildim. Siz bana seçilip mi gönderiliyorsunuz. Sırası mıydı şimdi?

Bitti. Umarım beğenirsiniz aksam  diğer bölüm gelir. Yeni kapak hakkında yorumlarınızı bekliyorum. 💞💞💞

KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin