Odamın içini telefonumdan yükselen zil sesi doldurduğunda bir süre boşluğa baktım. Dün akşam yaşananlar boğazımda bir yumruya sebep olmuştu. Gözlerimin kızardığına emindim. Bu öyle bir umutsuzluktuki artık ağlamak bile yetmiyordu. Ne annemle ne de babamla normal ailelerinki gibi bir ilişkim yoktu. Artık İskender bile bu umutsuzluğu yenmeme yetmiyordu. Kafamı salladım, okula gitmeliydim.Yattığım yerden doğrulup yavaş adımlarla lavaboya gittim. Dişlerimi fırçalayıp yüzümü yıkadıktan sonra odama geri döndüm. Yeni aldığım formalar öyle düzgün ütülüydü ki... Gömleğin düğmelerini kapatıp, kravatımı da taktığımda hazır sayılırdım. Etek çok kısa olduğu için dizime kadar uzanan siyah tozluğumu giydim. Sıra saçlarıma geldiğinde belime kadar dümdüz uzanan, kumral saçlarımı olduğu gibi bırakmak en iyisiydi. Kızarmış yeşil gözlerim dün gecenin izlerini taşıyordu. Siyah çantamı tek omzuma asıp kimseyle konuşmadan evden çıkmayı planlıyordum.
Merdivenden inerken İskender e mesaj yazmaya çalıştım.
"Okula geç kaldım,kahvaltı yapmadan çıkıyorum. İşe geç kalma, görüşürüz"
Gönder, tuşuna bastıktan sonra kendime apartmanın dışına atıp, adımlarımı durağa yönlendirdim. Otobüsün haret etmek üzere olduğunu gördüğümde eteğimi umursamadan koştum, daha ikinci günden geç kalamazdım. Şoför beni farketmiş olacak ki ön kapıyı açtı. Nefes nefese otobüse bindiğimde tıklım tıklımdı. Üçüncü durağa geldiğimde dur düğmesine basarak otobüsten indim. Koşar adım okula attım kendimi. Merdivenleri çıkıp sınıf kapısına ulaştığımda içerden gelen sessizlik geç kaldığımı anlamamı sağladı. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde,karşımda duran kırklı yaşlardaki bayan hoca tek kaşını kaldırmış suratıma bakıyordu. Bir konuşma yapmam gerektiğini hissederek, dudaklarımı araladım.
- Geç kaldığım için özür dilerim, birdaha tekrarlanmaz.
Hoca memnuniyetsiz bir şekilde kafa sallayarak
- Daha disiplinli olalım arkadaşlar.Dediğinde gözlerimi devirmemek için zor tuttum kendimi. Adımlarımı sırama yönlendirdiğimde o belanın sıramda oturduğunu gördüm. Sessizce yanına geçtim ve sıraya yerleştim. En kötü bir daha bana dokunmaya kalkarsa müdüre gidip sınıfımı değiştirmesini söylerdim. Sırada yayılarak oturduğu için dizim onun bacağına değiyordu. Umursama, dedim içimden. Kokusu burnuma dolarken, gözlerimi kapatmamak için zor tuttum kendim. Tanrım, bu koku imsanı büyülüyor.
Biran kendime acıdım. Ben onun kokusuyla bile etkilenmişken onun beni sadece bir eğlence olarak görmesi kendime gülmeme sebep oldu. Bakışları bile 'ben belayım' diyordu. İlk dersin bitmesine çok az kalmıştı ama o hala tek bir kelime bile etmemişti. Aklıma, adını bile bilmediğim geldi.Evet bir belayla uğraşmak istemiyordum ama kavga edip onu karşıma almaktansa bir iki kelime konuşmak daha mantıklı geliyordu. Canı sıkkın gibiydi. Sessizce kafamı ona doğru yaklaştırarak fısıldadım
- Günaydın, ımmm sıra arkadaşıyız ama tanışma fırsatımız olmadı, Ben Ela.Kafam ona yakındı ama aniden bana doğru dönünce yüzlerimiz arasında çok az bir mesafe kaldı.Ellerim titremeye başlamıştı bile. Yeşil gözleri önce dudaklarıma sonra kızarmış gözlerime baktı. Açıkça süzdü beni. Dün belki bana dokunduğu için belki iğrenç teklifleri yüzünden onu tam anlamıyla inceleyemediğimi fark ettim. Forma yoktu bugün üzerinde. Tamamen siyah giyinmişti. Ve tüm varlığıyla ben 'tehlikeyim' diyordu. Eli saçlarıma giderken, konuşmaya başladı.
- Bugün pek keyfim yok güzelim. Başka zaman tanışırız.
Cümlesinin bitirir bitirmez sıradan kalktı, onunla birlikte peşinden iki çocuğun daha kalktığını gördüm. O sınıftam çoktan uzaklaşöıştı ama benim kafam hala bana dediği kelimedeydi. 'Güzelim. '
Hayır Ela, kendine gel... bu meselelerle uğraşacak ne vaktim nede gücüm vardı. Temiz hava almak için kendimi okulun bahçesine attım. Bahçedeki en üyük bankta o bela ve arkadaşlarını görmemle adımlarımı başka yöne çevirecektim ki birinin bana seslenmesiyle o yöne döndüm.
- Hey burslu.Seslenene baktığımda belanın yanında ki esmer çocuk olduğunu gördüm. Yakışıklı bir tipti. Dalgalı siyah saçları ve dudağındaki piercing ona ayrı bir hava katmıştı. Sesimi ifadesiz tutarak,
- Efendim.
Dediğimde yüzündeki alay giderek arttı. Dilini piercinginin üstünde gezdirirken konuşmaya başladı.
- Ya ne diycem.Dışarısı çok soğuk, e seninde üstün bayağı bir ince, kucağıma gel ben ısıtırım seni.
Arkadaşlarıyla beraber bi kahkaha tufanı koparttıklarında, gülmeyen tek kişinin henüz adını bile bilmediğim bela olduğunu gördüm. Ben babama karşı gelmiştim bu züppelere papuç bırakmazdım. Ellerim tütremeye başlamışken onlara doğru yürüdüm. Tam piercinglinin karşısında durmuştum ki yine konuşmaya başladı.
- Beyler, hatun hazırmış yaa. Gel bebeğim kucağıma.
İşte, kan beynime sıçradı ve tüm gücüm sol elime aktığında, yanağına tokat atmam uzun sürmedi. Piercinginin elimi cizdiğini hissedebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korkak
Teen FictionBir ailem bile yokken, nasıl olur da başka birini hayatıma alabilirdim ki? Ondan kurtulamıyordum.