Sonunda o gün gelmişti; Sabır ve azmin buluştuğu yerde idim. Her insanın bu rampaya ulaşması çok güçtü. Hele ki bu birincilikle bitirdiğim fakülteden bu rampaya ulaşması çok zordu ama ben başarmıştım. Zamanı gelmişti benim gibi daha birçok arkadaşımla bu başımızdaki kepleri atmanın vakti gelmişti...
3...
2...
1...
***
Ve hava limanındaydım. Bir çok arkadaşım bana "Neden en büyük hayalin olan uzay bilimci olmadın?" diye soruyorlardı... cevabını vermekten çekiniyordum... Uzaylı çocuk... ona da cevabı vermekten çekiniyordum. Ve sonra o anons sesini duydum. artık buradan gitmeli idim. Saçma düşüncelerime okulumu, evimi, buradaki yaşantımı, her şeyi özleyecektim. birkaç şey hariç ormandan yükselen boğuk kurt sesleri ve şu şizofrenik düşünceleri. Çoğu yerde hata yaptığım hayatımı düzeltmeye, kendime yeni bir sayfa açıp, insanlara umut olmaya , insanların uzanamadığı o yüksek tepelere onları daha çabuk daha hızlı ulaştırmaya, bütün gururumu bir tarafa bırakıp insanlara yardım edeceğime söz verip burayı terk ediyorum...
***
Ayağımı bastım o kokusunu özlediğim o toprağa bastım... Her şeyden öte umut olmaya ilk adımımı attım... Ve beni karşılamaya o gelmişti! Hayatımı karartan gerçek amcam olup olmadığı bile muamma olan o ANONİM kişi!
Hava limanının dışındaydım gözlerine yaptığı şeyler aklımda olduğunu belirtir gibi ona tiksinip bakıyordum. Ama o kuş hafızasıyla bunu anlamıyordu tabi ki tahmini üzere. Karşımda hiçbir şey olmamış gibi kollarını açmış gözlerimin içine bakıyordu yanından es geçtim hiç umursamadan zaten yaptıklarından sonra neyi umur sayabilirdim ki? Arkamdan bağırdı. Aklımdan insanların bazen nasıl yüzsüz olduğunu düşündüm gerçi bu KATİL her zaman yüzsüz! Bunu onun yüzüne söyleyecektim.
Arkamı döndüm ve bir kaç adım ilerledim. Aramızda yaklaşık 1 metre vardı. Ayaklarından başlayıp yüzüne doğru kötü bir bakış attım. Güneş binanın arkasındaydı ve bu yüzden yüzünün yarısına gölge düşmüştü.
"Neden böyle davranıyorsun?" Manasız bir şekilde ona baktım. Ve yine lanet olası sesini duyuyordum...
" Tamam şöyle diyelim birbirimizin nefret ettikleri insan karakterlerini açıklayalım ve böyle daha sağlıklı bir iletişim kurabiliriz... Ama önce arabaya biner misin?"
"Tamam binerim ama unutma ki ben en çok katil karakterli insanlardan nefret ederim. Pardon bunu sana söylememeliydim. Karaktersiz olduğunu unutmuşum. Ve senin karaktersiz olduğun için ne kadar üzüldüğünü unutmuşum. İşte tamda bunun için senden nefret ediyorum."
"Yani?"
"Yanisi o katil olduğun kazadan ay pardon cinayetten sonra ben seninle asla sağlıklı bir iletişim kuramadım ve kuramam da. Anlayacağın-"
" Anlayacağım?" diyerek sözümü kesti.
"İşte bu da var içinde böyle inişli çıkışlı hareketlerinle ve bu söz kesmelerinin yüzünden de iletişim kuramıyoruz.!" dedim ve çekip gittim arkamdan tekrar bağırdı.
"Umarım bu söylediklerine kısa zaman da pişman olursun!" dudağımı sağa doğru kaydırdım ve sırıttım.
***
Şöminenin yanı başında oturmuş ve bir yandan da kahvemi yudumluyordum. Ormanın sessizliğini şöminedeki ateşten gelen yanmış odun çıtırtıları perdeliyordu. Ve tabi ki kurtların sesleri. Hava limanında bu ormandan gelen sesleri duymamayı umuyordum ama... Neyse. Üst kata gidip uyu malıydım. Ayağı kalktım ve omzumu silkerken şalım yere düştü. Yukarı adım adım çıkıyordum. Odanın kapısını açtım ve içeri girdim. Pijamalarımı giydim ve yatağa girdim. Bu dağ evinde tek başıma korkuyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN FIRTINASI (GÜNLÜĞE YOLCULUK)
LobisomemGece siyaha boyanmış bir tuvalin üstündeyken gece şehre hüküm süren yaratıklar damdan dama dolaşırken bir kızın günlüğünün içindeki yaratıklar şehre namını salabilecekler mi?