ferrets

841 110 14
                                    

Hoseok koşar adımlarla ezberlediği yolları geçerken,heyecandan yanından geçtiği çiçekleri,gördüğü kuşları sayıyordu.Nasıl bir tepki alacağını bilmiyordu.Aslında,deli gibi korkuyordu kumral.Onu bu zamana kadar iten oydu.Şimdi kapısının önünde belirince Yoonginin vereceği tepkiden biraz çekinmiyor değildi.

Ama bir yandan,o kadar mutluydu ki bunu dışına yansıtmıştı.İnce tişörtünün önünde bedeniyle uyum içinde sallanan kurutulmuş bir papatya kolyesi vardı.Yoongi almıştı bunu.Gerçek buydu ki,Hoseok hiçbir zaman çıkarmamıştı kolyesini.

Adımlarını,bakımsız bir bahçeye sahip,denizin kenarındaki apartmana geldiğinde durdu.Hoseok buraya ilk geldiğinde büyülenmişti.Kimse metroda gördüğü insanlara benzemiyordu.Neredeyse herkesin küçük bir köpeği varmış gibi,deniz kenarındaki pahalı apartmanlarda yaşayan zengin insanlar vardı burada.Yoongi hepsinin arasında bir altın gibi parlıyordu.

Açık olan apartman kapısını ittirdi.Dışarıya göre oldukça soğuk olan lüks apartman onu gülümsetirken bildiği kapıya gitti.Elleri tatlı bir heyecanla titrerken zile bastı ve beklemeye başladı.

Kısa bir süre sonra,kapının diğer tarafından bir bardak kırılma sesi geldi.Ve ardından,Yoonginin çok özlediği beyaz teni görüş açısına girdi.

Alkolün etkisiyle biraz kızarmıştı yanakları.Henüz Hoseoka gösteremediği sarı saçları dağılmış,gözleri uykusuzluktan ya da ağlamaktan şişmişti.

Kumral önündeki kızarmış dudaklara mı yoksa sarı saçlar için yaratılmış gibi görünen Yoongiye mi baksa bilemedi.Karşısındaki oldukça şaşkın gözüküyordu.

"Hoseok?"

"Yoongi!"

Hoseok günlerden sonra ilk defa bütün kalbiyle gülümsedi.Papatyasına sarılmaya yeltendi ama karşılıksız kaldı.Yoongi cılız vücudunu geri çekmiş,duygusuz bir ifadeyle ona bakmıştı.

"Neden geldin?"

İçtiği onca şişeden sonra, kelimeleri birleştirmekte zorlanıyordu.Zaten bulanık olan aklı,onu hiçbirşey yapmadan sarhoş edebilen Hoseok gelince iyice bulanmıştı.Kumralının yüzü düşerken bir açıklama yapmak zorunda olduğunu hissetti.Yoongiyi ciddiye almamaya çalışıyordu.Ne söylerse söylesin -iyi birşey olsa bile.- şuanda bilinçsiz olduğunu biliyordu.

"Yoongi ben özür dilerim."

"Ne için?Mesajlarıma cevap vermediğin ve aramalarımı geri çevirdiğin için mi?Yoksa gece yarısı özür dilemeye geldiğimde üstüne boşalttığın bir kova su için mi?"

Hoseok mahcup gözlerini yerden kaldırıp Yoongininkilerle birleştirdi.Yaptıkları kabul edilebilir şeyler değildi evet.Ama Hoseok isteyerek mi yapmıştı onları sanki?Babası o gün Yoongiyi evin önünde görürse diye nasıl ödü kopmuştu haberi var mıydı?Yine de,kumral olan sarışının onu nasıl sevdiğini bilse kendini yaptıklarından dolayı daha fazla suçlardı.

Yoongi sustu.Dudaklarında minik bir gülümseme vardı.Manolyasına "birşeyler söyle de affedeyim" der gibi bakıyordu.Belki sarhoştu ama bu ona olan hislerini değiştiremezdi.

"Özür dilerim."

Hoseokun sesi o kadar çaresiz çıkmıştı ki,affetmezse kendine küserdi sarışın olan.Gözlerini fazla buluşturamadı kumral.Yeniden,karışık duygularıyla yere indirdi.Biraz üşümüştü,saçları da birbirine karışmıştı ama bunu sorun etmedi.Tek istediği Yoonginin kollarında ısınmaktı.

Ki başka birşey istese olacak gibiydi,hayalini kurduğu kollar etrafında sarıldı.İki genç adamın da içi huzurla dolarken bir süre öyle kaldılar kapı girişinde.Yoongi Hoseokun kokusuyla mayışmıştı.Boğuk ve uyuşuk çıktı sesi.

"İçeri gelsene."

Kumral birleşmiş vücutlarını ayırıp gülümsedi.Sevgilisi kenara kayıp geçmesi için yer açarken,içi huzurla doldu.Affetmek,başkalarının dünyasında bi kadar kolay değildi belki de ama Hoseok ve Yoonginin dünyasında kesinlikle öyleydi ve ikiside bundan şikayetçi değildi.

Yoongi kapıyı kapatıp Hoseoku takip etti.Koltuğa oturup hala ayakta olan Hoseoka oturması için yer açtı.Kumralın meraklı gözleri evin her karışını ezberlemekle meşguldü.Pahalı gözüken masanın üstünde,birkaç bira şişesi ve Yoongiye hediye ettiği papatyalar vardı.Biraz boyunları bükülmüş,ortalarındaki sarıları Yoonginin saçlarıyla aynı renge bürünmüştü.

İçi içine sığmayarak,Yoonginin yanına oturdu.Sarışın olan iyice kendine çekti onu.Tanıştığından beri değişmeyen kokusunu içine çekti.Saçlarıyla oynadı.Bir süre,ikiside heykelleri kıskandıracak kadar güzel,hareketsiz bir şekilde durdular.

Hoseok kafasını Yoongiye çevirdi.Gözlerini kapatmış,huzurla Hoseokun göğsüne değen nefeslerini sayıyordu.Hafif sarhoş olması, bütün hislerini daha da yoğun yaşamasına sebep oluyordu.

Kumral bir süre,saçlarında düzenli bir yol çizmiş parmakların sahibine baktı.Kıskandığı kirpiklerini saymaya çalıştı.Daha sonra,mayışık sesiyle konuştu.

"Dağ gelinciklerini biliyor musun?"

Yoongi gözlerini açmadan,parmaklarıyla yolunu bozmadan cevapladı manolyasını.

"Ne olmuş onlara?"

"Eşlerini kaybettiklerinde,yeni eş aramazlar ve kalp kırıklığından ölürler."

"Ben..Dağ gelinciği miyim?"

Hoseok minik bir kahkaha saldı girilerle döşenmiş salona.Kolunu Yoonginin beline biraz daha sardı.Sanki mümkünmüşcesine,biraz daha sokuldu.

"Demek istediğim bu değildi."

Sarışın gülümsedi.Hoseokun güzel kahkasından sonra,huzurlu bir sessizlik olmuştu ikisi arasında.Yoongi gözlerini kumralının kahverengilerine sabitledi.Parmakları yavaşca yanaklarını okşuyordu.

"Her zaman,senin gördüğüm en güzel gülümsemeye sahip olduğunu düşündüm Hoseok."

"Gerçekten mi?"

"İlk gördüğümden beri."

Hoseok gülümsedi.Gözleri daha da derin bakıyordu şimdi.Yoonginin sevgisini bütün hücrelerinde hissetti.

"Bunu bana başkaları da söylemişti ama hiçbir anlam ifade etmemişti Min Yoongi."

"Sanırım,sana fazlasıyla aşığım Jung Hoseok."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Flower Boy •sope¹✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin