quarante; la fin

7K 491 114
                                    

Jungkook malzeme odasının kapısına geldiğinde, elleri titriyordu. Açmak ve açmamak arasında gidip gelse de onu görmeden içi kesinlikle rahat etmezdi. Ona karşı her ne kadar sert olsa da, sadece hislerinin getirisi olan bir maskeydi bu. Yoongi salak bir çocuk değildi, buna güveniyordu Jungkook. Kendisinin verdiği değeri hissederdi. Sığ gibi gözükürdü, umursamaz davranırdı fakat güneşin doğuşundan batışına her şeyi zihninde tekrar ve tekrar oynatır ve aklının bir köşesine kazırdı. Kindar değildi, sadece onu kıran olayları unutmazdı. İnsanın başına da kakmazdı böylesi zamanlarda. Ondan nefret ediyordu en başta, yalan değildi. Aslında nefret değildi bu his. Kıskançlığın bir getirisiydi. Ailesi vardı, durumları iyiydi ve yaptıklarının küçük bir çocuğun şımarıklığı olduğunu sanıyordu fakat onu tanıdıkça baskıcı ve tekdüze düşüncelerinden kurtulmuştu. Sadece yalnızdı Min Yoongi ve acısını çıkartacak bir şeyler arıyordu. Öylesine herkese sataşıyor gibi gözükse de, öğrendiği kadarıyla en asi tavırları geçmişte ona kazık atan insanlaraydı ya da kibir dolu olanlara. İnsanlara yerini bildirmeyi seviyordu belki de, zamanla öğrenecekti Jungkook. Onu ondan öğrenmek daha çok hoşuna gidiyordu çünkü. Hislerini kendisi gibi gizliyordu karşısındaki ve ölüm döşeğinde bile olsa, kendini ezdirmezdi. İşte bu noktada, onun hareketlerinden aslında kendini ezebilen tek kişinin gene kendisi olduğunu fark etmişti. Yoongi kendinden o kadar çok nefret ediyordu ki, başka insanların nefretini küçümser duruma gelmişti. Nefret ne zaman aşka dönüşürdü bilmiyordu. Önceden her şey için onu suçlarken sığlık denizinde attığı ilk kulaç onun acı çektiğini fark etmesi olmuştu.

Ve Jungkook, kimsenin acısını öldürme yollarını yargılayabilecek birisi değildi. Bazıları içine atar, bazıları alkole, bazıları cinselliğe koşardı. Yoongi'nin ise kendine olan nefreti dışarı taşmıştı, bir nevi aynaydı. Kimse bunu fark etmemişti, kendisi dahil. Bir insanın acısını öldürme yolları kimseyi kötü yapmazdı her ne olursa olsun. Yumuşak birisi değildi Yoongi. Ona o peri masallarındaki aşkı yaşatamazdı ama derindi. Sürekli düşmesini sağlardı bir zemine sahip olmaksızın. "Nefret başarısızlığa uğramış sevgidir." derdi ya Kierkegaard fakat Jungkook'un sevgisi başarılı olmuştu. Henüz ona karşı şiddetli hisleri yoktu, Yoongi'nin de öyle olmadığını biliyordu fakat bazı insanlar olurdu ya hani, bu beni anlar derdiniz. O insan Yoongi'ydi işte. Jungkook anlatmasa bile anlardı.

İlişkileri çok saçma başlamıştı, hızlı ilerlemişti fakat monoton süregelen hayatlarda böylesine çıkışlara dönüm noktası denirdi. Ne zaman ve nasıl olduğunun önemi olmazdı, sadece olurdu. İçindeki telaşı gizlemeye çalışmasına gerek yoktu. Duygularını içinde yaşamaya alışkındı Jungkook. Umursamaz gözükecekti gene ve biliyordu ki, eğer bir kelime dahi firar edecek olursa ağzından, içindeki tüm birikmişler dökülürdü ortaya. O yüzden yüzü düz bir çizgi halindeyken odanın kapısını açtı ve içeri girdi.
Karşısında, düğmeleri açık gömleğinden ben buradayım dercesine bağıran teni gözlerine ziyafet sunarcasına orada duruyordu işte. Kızarıklık vardı orada fakat çok mühim olmadığı belliydi. Abartıyordu muhtemelen.

"Sen öyle dediğinde cidden bir şey oldu sanmıştım."

Jungkook nefesini vererek konuştuğunda ve burun kemerini sıktığında, Yoongi yamuk bir sırıtış ile küçüğüne bakmıştı.
"Oldu zaten, seni görmek istedim."
Yoongi, soğukluğuyla insanları üşütürdü ve bakışlarındaki şefkate dair kor olmaya hazır küller Jungkook'u mutlu etmişti. Herkesin korktuğu çocuğun kendisine karşı ayrımcılığı her ne kadar dillendirmese de onu mutlu ediyordu.

Spor odasından aşırdığı merhemi hırkasının cebinden çıkarıp onu dikkatlice izleyen gözler nedeniyle elleri titreye titreye kapağını açmış ve ucundan sıktırıp parmağına kremi almış, merhemi yanında bulduğu bir yere bırakmış ve ona yönelmişti. Belli etmese de onun canının yanması kendisini belirsiz derecede kötü hissettirmişti. Yoongi de onun elindeki kremi görüp göğsünü açmış ve merakla ne yapacağını beklemişti.

golden days »yoonkook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin