-1-Bazı Sürprizler Acımasızdır!

13.6K 702 130
                                    

Ses çıkarmamak için insanüstü bir çabayla kapıyı açıp minik adımlarla evimin koridoruna adım attığımda beklemediğim bir sürprizle karşılaştım: Bulmak için üç alışveriş merkezi talan ettiğim yapay ağacımın dalından sarkan bir sütyen! Gözlerimin yuvalarından fırlamasına fırsat vermeden gidip ağacımın dalına iliştirilmiş(!) dantel sütyenin kulpundan tutup kaldırdım; ki o zevksiz şeyin bana ait olmadığını anlamam için rengi bile yeterdi. Şeker pembesi… Beynimin iyimser tarafı kocamın yontulmaya başlamış olabileceğini cılız bir sesle fısıldarken (hediye için farklı bir sunuş şekli olabilir pekâlâ) elimde tuttuğum iğrenç çamaşırın benim bedenime ait olmadığını kavramam uzun sürmedi. Allah’ım yetmiş beş beden sütyenin içine en son girebildiğimde ergenlik dönemimin başındaydım!

 

Beynimin paniklemeye başlayan tarafını elimin tersiyle bilinçaltımın derinliklerine gömüp koridor boyunca diğer delilleri toplaya toplaya (bir adet kravat, farklı köşelere fırlatılmış şeker pembesi topuklular, bir adet varla yok arası mini etek, eee gerisini sizin zengin hayal gücünüze bırakıyorum…) suç mahali olduğunu tahmin ettiğim yatak odamıza doğru ilerledim. Kocam olacak odun gelmeyeceğimden o kadar eminmiş ki kapıyı açmak zorunda bile kalmadım. Yatağın bana ait tarafındaki platin sarısı saçlarla kaplanmış kafayı seçer seçmez ortasında kalıverdiğim durumun vahamiyeti dank etti kafama: Aldatılmıştım… Allah’ım ‘Benim kocam yapmaz’ diyen o şapşallardan olmadım hiçbir zaman; ama bu kadarı da fazla oldu. Benim evimde, benim yatağımda, gözümün içine soka soka bunu nasıl yapabilmişti.

 

Gördüğüm manzara birkaç saniye boyunca olduğum yerde kilitlenip kalmama neden olsa da hemen kendimi toparlamayı başardım ve arkamı dönüp mutfağa geçtim. Son taksitini geçen ay ödediğim kahve makineme kahve doldurup çalıştırdım. İnsan beyninin böyle anlarda geliştirebildiği intikam planları benim bile dehşete düşmeme neden oldu. Elime geçen ilk kupaya sıcak kahvemden doldurup sinsi adımlarla mutfak masasına yerleştim. Benliğimin derinliklerinden aniden su yüzüne çıkıveren, beni bile şaşkına çeviren soğukkanlılığımla kurbanlarımın uyanmalarını beklemeye başladım. Yatağın bana ait tarafını parselleyen sarışın sürtük mutfağa girdiğinde kahvemi yarılamamıştım bile. Klasik aldatılmış kadın psikolojimin galip geldiği kısa bir süre karşımda dikilmiş, kocamın gömleğiyle vücudunun ancak yarısını kapatabilmiş kadını incelemeye koyuldum. Kocam odunun önde gideni olabilir; ama gerçekten zevk sahibi bir adamdır; karşımdaki kadın otuzlu yaşlarımın bunalımını yaşadığım şu günlerde bende olmayan her şeye sahipti. Bu noktada kıskançlıktan gözümün dönmesi gerektiğinin farkında olsam da duygularımı yokladığımda karşılaştığım sükûnet bana fırtına öncesi sessizliği anımsattı.

 

Yüzüme kocaman bir gülümseme yayıp “Günaydın” dedim ancak yirmisinde olduğunu tahmin ettiğim kıza. Tebessümümü gören kızın suratındaki şaşkınlık yerini rahatlamaya bıraksa da “Günaydın” derken sesinde beliren karmaşayı fark etmiştim. Benim cevap vermeme fırsat kalmadan üç kişilik gösterimizin son oyuncusu da mutfakta bize dâhil oldu. Eee, sevgili eşimin beni görür görmez suratında oluşan o panik ifadesini tahmin edebilirsiniz sanırım.

“Biz de seni bekliyorduk” dedim suratıma yapışıp kaldığını zannettiğim tebessümümle.

 

Ah, bütün tepkilerimi içimdeki soğukkanlı parçam ele geçirmişti. Bunca yıl nasıl saklamayı becerebildim bu buzlar kraliçesini bilmiyorum inanın. Mutfağımın ortasında donakalan odun “Nazlı!” diyebildi sadece (ki buradan anlayacağınız üzere Nazlı benim adım oluyor). İnsan bu noktada “Açıklayabilirim” gibi klişe bir cümle bekliyor ama benim kocam o kapasitede bile değildi anlaşılan, bunca senenin ardından ben de bunu yeni fark ediyordum. O dakikadan sonra bu gösteriyi benim yönlendireceğimden emin olduğumdan elimdeki kupayı gayet sakin masaya bırakıp ayağa kalktım, şaşkın şaşkın bakakalan kıza dönüp “Bir an önce evimi terk edin hanımefendi” dedim. İçimde inatla bastırdığım bir sesin kurduğu cümleyi ise aynen aktarıyorum: “Saçlarını yolup eline vermeden önce hemen evimden defol seni sürtük!”

Böyle bir durumda verilebilecek en asil tepkiyi verdiğime eminim, hatta Kraliçe Elizabeth bile boynuzlandığına şahit olup benim kadar kibar ve soğukkanlı olabilir miydi emin değilim. Ha, önceden de böyle miydin diye soracak olursanız diye söyleyeyim bu benim ömrüm boyunca bürünebildiğim en kibar kimlik, boynuzlanmak bende böyle bir yan etki yapmış olabilir…

 

Sonrasını merak ediyorsunuz değil mi? Anlatayım: Sonrası kocaman bir keşmekeş! Evimin içinde aceleyle koşuşturan bir sarışın ve ardı ardına kurduğu cümlelerin beni ikna edebileceğini zanneden bir ahmak! Sadece ahmak olsa iyi; ayrıca yalancı, arsız ve yüzsüz bir yontulmamış orman ürünü! Bu sırada benim ne yaptığımı merak ediyorsunuz eminim. Tüm bunlar olurken koltuklardan birine kurulmuş kapının önünde bıraktığım valizimden çıkardığım Marie Claire’in son sayısını karıştırıyordum. Bir süre daha zevzek kocama müsaade edip sonradan aklına gelen klişeleri sıralamasını bekledikten sonra dergiyi kapatıp “Bitti mi?” diye sordum. Karşımdaki adam alık bir balık gibi boş gözlerle karşımda kalakalırken beynimde tek bir soru cevap bekliyordu:

“Yıllardır bu adama nasıl katlanabilmiştim?”

 

Alık bir balığı komik bulabilirsiniz belki; ama emin olun, ısrarla “Tek gecelik bir şeydi” diyen alık bir balık hiç de komik olmuyor. Bu cümlenin geçerliliğine hangi kadın türü inandırdı erkekleri bilemiyorum; ama insanı daha çok aşağılanmış hissettirmekten başka işe yaramıyor. Öfkeyle ayağa kalkıp elime sehpanın üzerindeki vazoyu geçirmemle onun o çok sevdiği plazmasına fırlatmam aynı saniye içinde oldu. Evet, dev ekranda oluşan göçük içimde kabaran öfkenin sadece başlangıcıydı ve ben Elizabeth olmaktan sıkılmış Zeyna olmaya karar vermiştim. Tek sorun oklarımın ve yayımın olmamasıydı ki ben bu açığı tırnaklarımla kapatabileceğime çoktan inandırmıştım kendimi. Mutfağım savaş teçhizatıyla doluydu; sadece mikserim bile gerzek kocamın gözlerini oymam için yeterli bir silahtı. Ama emin olun ben adil bir insanım, asla orantısız güçten yana olmadım. Ayrıca içimdeki bu şiddet eğilimli şahsiyet de buzlar kraliçesiyle birlikte ortaya çıkmış olmalı. Tanrım, resmen kişilik bölünmesi yaşıyorum…

 

Çok sevdiği plazmasını göçertmem evimin odunu için yeterli olmuş olacak ki süratle tabanları yağlayıp “Sakinleşince konuşalım” dedi ve çıktı evden. Bence de bu konuşmayı ertelemek en mantıklısıydı; çıkmaz ayın son çarşambası sakinleşebilirdim mesela!

************

Otuz Yaşındaysanız Hayat Gerçekten Zor (Kitap Olarak Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin