O BENİM KOVBOYUM

66 4 3
                                    

    Karnımdaki hafif baskı ile gözlerimi açtım. Bizim ufaklığı görünce gülümsedim.

    "Üstümde ne halt yiyorsun bücür." deniz mavisi gözlerini üzerime dikti. Kesinlikle gözleriyle adının hakkını veriyordu.

     "Ben bücüy deyilim bi keye." ona bücür dememden nefret ederdi ama ben ona gıcıklık yapmak için ve tabii çatılan kaşlarıyla çok tatlı bir bücür olduğu için ona hep böyle seslenirdim.

     "Kesinlikle öylesin bücür." bir anda aklıma gelen kötü kadın fikirleriyle sinsice güldüm. Yaşasın kötülük!!! "Hem biliyor musun? Senin gerçek adın bücür. Annemler seni kandırıyor." derken kaşlarımı hafifçe yukarı kaldırmıştım. Deniz namı değer bücür kaşlarını daha çok çattı. Sonra benim masum karnımı düşünmeden yataktan hızla kalktı."Anney anney" diye bağırarak aşağıya, annemlerin yanına inmişti, Ahh! gerçekten harika hem canım acımıştı hem de az sonra annemden okkalı bir azar yiyecektim. Of of ne çektin be Ece.

      Ben de aşağıya inmeyi olabildiğince geciktirmek adına hiç yapmadığım bir şey yaptım ve yatağımı topladım. Normalde benim "Dünya'nın en dağınık kızı" madalyam bile vardır ama bu normal bir durum olmadığı için problem yok.

     Yatağımı yeni yapmıştım ki sevgili abiciğim(!) Serhat odama daldı.

    "Vayyy, benim küçük kız kardeşim yatağınıda mı toplarmış." diyerek yaptığım yatağı darmadağın etti.

    "Ahh, hadi ama. Kardeşin hayatında bir gün yatağını toplamış içine sıçmak zorundamıydın gerçekten.Çakma süpermen." diye parladım ama çakma süpermen sadece alayla gülümsedi.

    Tam o sırada içeriye annem daldı. Bu ne ya odam yol geçen hanına döndü mübarek.  "Ece bir daha kardeşine böyle şeyler söyleme.İnanıyor sonra..." diye başladığı nutuğa devam ederken ben onu zerre kadar dinlemiyordum. Çünkü o sırada halının desenleri etrafında hareket eden küçük karıncaya bir ad bulmakla uğraşıyordum. Abim salağı ise annemi durdurmak için tek bir hamle bile yapmıyor. Başka zaman olsa acıktım ben diye kafamı ütüler. Ama abimin eve pek uğradığı da söylenemez. Birgün bir kalkıyorum abim evde bir yatıyorum piyuu... Abi falan kalmamış evde. Ayyaş işte. Buldum!! Yemin ederim şu an mutluluktan Mahmut Tuncer'den bile güzel halay çekerim. Bir dakika ya ben ne diyordum? Haa, evet karıncanın adını Çaki koydum. Nasıl ama? Bir dakika Çaki nerede?? Çakiii, Çaaakiiii. Aaa gitmiş görüuyor musun eşşek sıpasını. Neyse bir sonraki ana baba nutuğuna kadar esen kal Çaki.

    "Şişştt, aloo kızım annem gitti senin baş hala aşağıda. Hadi gidelim açım ben." diye söylenen Serhat'a gönderebileceğim en sert bakışları göndermekle yetinmeyip bir de yastık fırlattım"Anca mı aklına geliyo aç olduğun?"

    "Çok konuşma kahvaltıdan sonra hazırlan seni bizim arkadaşlarla tanıştırayım." dedi. Ben demin ayyaş mı demiştim. Yok bee birtaneciktir benim abim.

    Tabii ben ışık hızıyla kahvaltımı yaptım ve odama fırladım. Eee, yalnız kalmanın ne demek olduğunu önceki lisemde iyi öğrenmiştim. Tekrar aynı hataya düşmeyecektim. Ve bu konuda yardım alacağım temel kişiydi Serhat. Eeee, kardeşiz biz azcık çevresini benimle paylaşmalı ama değil mi?

     Güzelce hazırlanıp hızla aşağıya indim. Annem oturmuş kahvaltımızın vazgeçilmezi olan kovboy flimlerini izliyordu. Aslında bu kovboy flimlerini izlemeden hiçbir yere gitmezdim ya ben bu istisnai bir durum. Kovboyları garip bir şekilde çok severdim. Aslında bu sevgi çok yüksek ihtimalle babamdan geliyor. O ölmeden önce birlikte hep kovboyculuk oynardık. Bana hep yenilir veya beni hep yener demiyeceğim. Çünkü; o bana hem kazanmayı hem kaybetmeyi öğretti. Ama ben en çok bu oyunların sonunu severdim. Kendimi babamın kucağına atar, tüm kötü kovboyların saldırısına karşı güvende hissederdim.

O BENİM KOVBOYUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin