Eski bir diyarda, unutulmuş ve hatırlanamayan kederli bir toprak parçasında yaşayan Flavius, işlediği renk değiştiren düğmelerinden kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı ve yüksekte uçan hangi kuşun kendi geleceğini gördüğünü merak etti. Aslında istikbalini öğrenmek istediğinden değildi bu merakı. O sadece, kahverengi ve çıplak masasında daha ne kadar düğme işleyeceğini bilmek istiyordu. Ne kadar süre daha gidecekti bunun peşinden? Sonsuza kadar sürecek miydi? Yoksa hemen şimdi mi bitecekti? Gerçi ne şimdi bitmesini ne de sonsuza kadar sürmesini umursamıyordu. O bu işi, bir gün yine geleceğini bildiği yanağında kızarmış susam taneleri olan kız için yapıyordu. İşlediği renk değiştiren düğmelerinin; mavi, sarı, yeşil ve daha adını bile bilmediği onlarca rengin tavanda, duvarlarda dans etmesi onun için yeterliydi.
Flavius masanın başından kalktı ve uyuşan ellerini ovaladıktan sonra sönmek üzere olan şömineye bir kaç meşe odunu attı. Dışarıya baktığında yeryüzünü yutmaya hevesli kar iyice şiddetlenmişti. Bu kışı geçirmeye yetecek kadar erzağı ve odunu olduğu için şükretti.
Tak tak!
Kapı çaldığında yerinde sıçradı Flavius.
Tak tak! Şaşkınca arkasını dönüp atölyesinden çıktı ve tedirgin bir şekilde kapıya ilerledi. Kim kışın ortasında buraya gelir ki? diye düşündü.
"Bayan Hildegard?" dedi Flavius kapıda ıslanmış ve üşümüş kadını görünce.
"Merhaba Flavius. Yine düğmelerimi çaldılar."
Kapıdaki kadın Robyn Hildegard'dı. 50'li yaşlarında olduğunu sanıyordu Flavius. Yalnız yaşayan bir kadındı. Flavius'un en tuhaf müşterisi O'ydu. Satın aldığı her düğmenin bir süre sonra çalındığını söyler ve gelir aynısından bir çift daha alırdı.
"Aman Tanrım." dedi Flavius önündeki kadına acıyarak. "Hadi içeri geçin. Sırılsıklam olmuşsunuz." Bayan Hildegard bir şey demeden içeri girdi.
"Bu havada buraya gelecek kadar acil miydi işiniz Bayan Hildegard?" dedi Flavius kahveyi şöminenin başında ısınmaya çalışan kadına uzatırken.
"Ceplerim Flavius... Düğmeleri çalındı, ceplerimdeki her şey düşüp kaybolacak." Yaşlı Bayan Hildegard'ın yüzündeki çukurları dehşetin gölgesi doldurmuştu.
Flavius şömineyi iyice doldurduktan sonra bir sandalye çekti ve kadının karşısına oturdu. "Bayan Hildegard daha önce de söylediğim gibi düğmelerinizi kimse çalmıyor. Sadece iyice dikilmediyse düşmüşlerdir. Ayrıca çalınsa da sorun olmaz çünkü ceplerinizde düşecek bir şey yok. En azından bu havada buraya gelmemeliydiniz."
Kadın kahvesini yere bıraktı ve ceplerini yokladı. Yüzünde korku ifadesi belirdi. "Aman Tanrım. Cebimdeki her şey düşmüş, Flavius. Demiştim; düğmelerim çalınınca cebimdeki her şey hemen düşüp kayboluyor. Ne yapacağım? Onları bulmam gerekiyor." Kadın oturduğu sandalyesinden kalkmaya yeltendi. Flavius Bayan Hildegard'ın omuzlarına hafifçe bastırarak onu yerine oturttu.
"Cebinizde neler vardı Bayan Hildegard?" İç çekti Flavius. "Birlikte ararız. Şimdi oturun ve ısının."
Sakinleşen kadın kahvesini eline aldı ve sessizce konuştu."Bay Benedict. Cebimde Bay Benedict vardı."
"Ba-bay..." Bay Benedict de kim? diye içinden geçirdi Flavius. Derin bir nefes alıp yerinden kalktı ve atölyesinden Bayan Hildegard için her zaman ki düğmelerinden getirdi. Yeşil ve sarıya dönüşen bir çift basit düğmeydi. Onları kadına uzatırken "Eminim Bay Benedict kendisi dönecektir size Bayan Hildegard. Siz sadece evde onu bekliyor olun. Eğer yine evden uzaklaşırsanız üstelik böyle bir mevsimde, Bay Benedict hayal kırıklığına uğrayacak ve tekrar kaybolacaktır. Anlaştık mı?" dedi. Kadın kafasıyla onayladı.
Flavius'un elindeki düğmeleri hevesle kapan Bayan Hildegard onları hemen eşarbının içinden çıkardığı küçük bir çantaya koydu. "Teşekkür ederim Flavius. Bu arada gelirken evinin etrafında bir tilki vardı."
"Biliyordum." dedi Flavius sağ elini alnına vururken. "Tek başınıza gelmeniz ne kadar da tehlikeli gördünüz mü? Sizi ben bıraksam daha iyi olacak sanırım."
Ellerini ateşe uzatan Bayan Hildegard devam etti. "Ama iki ayağı vardı. Tuhaf bakıyordu. Bir şeyler söyledi ama onu duymadım, kar çok şiddetli yağıyordu." Daha sessiz bir şekilde kendi kendine "Ne demişti acaba?" dedi.
"İki ayaklı mı?" O da Bay Benedict gibi sanırım diye düşündü Flavius ve üzerinde durmadı.
"Hadi Bayan Hildegard, sizi evinize bırakalım."
İlk bölümümü okuduğunuz için teşekkür ederim. Devamı mutlaka gelecektir :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flavius'un Renk Değiştiren Düğmeleri
Fantasy"Mor tentenin gölgelediği verandada oturan adama son kez bakmış yanaklarında kızarmış susam taneleri olan kız. Ne kolu kalkmış sallamaya ne de yanağına yanaşmış bir tebessüm. Ne çilek kokulu bir busesi varmış sevdiğine emanet edecek ne de bir geri d...