Beni çözüp penceresiz, karanlık ve boş bir odaya götürdüler. İçerisi bir Gecenin Gölgesinin kalbi kadar soğuk ve ürkütücüydü. Yaralı bedenim ve öfkeli çırpınışlarımla yerdeydim ve iki saattir durmadan Muhafızlara küfrediyordum. Asidin yaktığı yerler sızlasa da yavaş yavaş iyileşiyordum fakat hâlâ güçsüzdüm.
En kötüsü de başım ağrıyordu. Kalkanlarım zayıflamaya başlamıştı.
O Muhafızlar bir elime geçsin...
"Orospu çocukları! Siz kendinizi ne sanıyorsunuz insan bozuntuları! Kıçım kadar değeriniz yok!"
Ses gelmedi.
"Götünüz yemiyor değil mi? Bizden korkuyorsunuz aşağılık..."
Karanlıkta bir gıcırtı yankılandı, kapı açılmıştı. Gelenin yüzüne bakmadan hırladım ve sivri dişlerimi ortaya çıkardım. Bu hayvanî tepkim geleni şaşırtmamış gibiydi.
"Lisette..."
Sinirli erkek sesi kulaklarıma ulaşır ulaşmaz ellerimi ve ayaklarımı duvara sabitleyen zincirleri çekiştirdim. İstesem onları kırabilirdim fakat aldığım yaralar bunu engelliyordu.
"Bana Lisette deme, piç! Kapa çeneni!"
Aniden kolumu kavrayan bir el sesimi kesmeme neden oldu. Meydan okuyan bakışlarla bana doğru eğilmiş herifin gözlerine baktım. Bu sabah konuştuğumuz genç Muhafızdı, ona Asher diye seslendiklerini duymuştum.
"Sessiz ol, sürtük! Asitle yıkanmak mı istiyorsun?"
Hırladım.
Asit, Gecenin Gölgeleri için efsanelerdeki vampirler için kazık ne ifade ediyorsa oydu. Asitli bir kazık kalbimize saplanır veya başımız kesilirse ölürdük, onun dışında Güneş bizi güçsüz düşürürdü. Onca yıldır vampirler için kazık ölümcüldür denmişti, bunun nedeni eskiden bizi öldürmek için asitle yıkanmış özel kazıklar kullanılmıştı, hâlen kullanılsa da daha çok içi asitle dolu küçük tüpler ateş eden silahlar tercih ediliyordu.
Asher bir süre derin kahverengi gözleriyle beni inceledi, o kadar yakındık ki biraz öne eğilsem boynunu rahatlıkla ısırabilirdim. O tatlı, kırmızı sıvı boğazımdan akarken...
Neler düşündüğümü anlamış gibi uzun bedenini geri çekti. "Açsın, değil mi?"
Bir de soruyor muydu? Salak.
Cevap vermedim.
Muzip bir tavırla gülümsedi ve belinde, kemerine takılı olan silahlardan birini eline aldı. Silah benim ön kolum kadardı ve ağır görünüyordu, buna rağmen Asher onu bez bir bebekmiş gibi tutuyordu.
Yutkundum. Hassas burnum asitin kesif kokusunu hemen algılamıştı.
"Lisette'in anlamını biliyor musun?" dedi silahı elinde döndürürken. Ona elimden geldiğince nefret yansıtan gözlerle baktım fakat cevap vermedim. Buna rağmen cevabı biliyordum.
"Bilmiyorsun demek ki. 'Tanrı tarafından kutsanmış' demek."
Biliyordum anlamını ve bu canımı yakıyordu.
Asher beni incelerken kaşlarından birini kaldırdı. "Ne kadar ironik, değil mi? Sen lanetlisin, bir pislik torbasısın."
Aniden haykırıp zincirlerimi tekrar çekiştirdim. Bu onu etkilememiş gibiydi.
Böyle olmayı ben istememiştim, bana seçenek sunulmamıştı. Elimde olsa lanetli kalır mıydım kutsanmış olmak varken?
"Bana ne yapacaksın, piç?" diye bağırdım. İfadesiz bir yüzle bana bakarken ben daha ne olduğunu anlayamadan silahı bana doğrultup ateş etti.
Küçük bir çığlıkla yere yığılırken zincirler çınladı. Kalçamdaki acı tarif edilemeyecek türdendi.
Hafif hafif inlerken o kahverengi gözler tekrar görüş alanıma girdi. "Bunu ve bunun gibi şeyleri, Kutsanmış Kız. Kendini hazırla, zorlu bir ay olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Gölgesi
Teen FictionGecenin Gölgesi olmak kolay değildi. Olumlu getirileri elbette ki vardı; hız, güç, güzellik ve soğukkanlılık. Fakat ben, böyle olmak istemiyordum. Argo anlamda bir Vampir olmak, öldürdüğün insanların ruhlarını her saniye görmek ve duymaktı. Bir Vam...