HATA

26 3 0
                                    

"Sen tamamıyla bir hatadan ibaretsin Hazel!" dedi kulaklarımı sağır edecek bir tiz tonla.
"Abla hatırlatmayı keser misin?" dedim acı bir ses ile.
"Kabullen bunu hatasın sen babam kendi ağzıyla bile dedi."
Ellerimi kulaklarımdan çekip ayağa kalktım.Bir anda güç gelmişti bedenime.
"Senin benimle zorun nedir ya?"dedim omuzlarından ittirerek.Aramızdaki yedi santimlik boy farkı bana aşağıdan bakmasına neden oluyordu." Ben mi istedim senin kardeşin,o adamın kızı olmayı ha?Eğer seçebilseydim bu boktan hayatı mı seçerdim söylesene!" dedim hiddetlenerek."O magazin dergisinin ilk seni seçip sonra beni gördüklerinde senin yerine beni almak istedikleri için mi bu nefretin?"Cevap vermesini bekledim ama cevap yoktu.
"Ben güzel olup sana benzemektense inan çirkin olmayı tercih ederdim.Eğer tüm nefretin buysa."
Yatağın üzerinden siyah sırt çantamı elime alıp kapının arkasından şişme siyah montumu giydiğim gibi evden dışarı çıktım.Yağmur atıştırıyordu.Su dalgası saçlarım rüzgarla beraber geri savrulurken benim de içimdeki acı soğuk ile yok oluyordu.Hergün gidip dertleştiğim kişiye gidiyordum gene.Annemin yanına.Mezarlığın o tüy ürpertici görüntüsü gözüme gözüktüğünde gözlerimden yaşlar akmaya başladı.Siyah botlarım ile yerdeki büyük otları eze eze yolunu ezberlediğim yere geldim.Birkaç saniye öyle baktım sadece.Gözlerimdeki damlalar çoğaldıkça yağmur da hiddetleniyordu sanki.Mermere oturup düşündüm.Annem benim bile isteye olmadığımı bir kez bile bana hissettirmemişti.Bunu hep saklamıştı benden.Benim için.Bana anne sevgisini tattırmıştı.Ama o...Babam demeye bile utandığım o adam.Bana bugüne kadar zorunluluktan baktığını beni sevmediğini istekdışı olduğumu tek nefeste söylemişti.Ablamın ise hakkını yememek gerekir çok güzeldi.Ama benim ona çok benzediğimden dolayı benden hep nefret etmişti.Benim ondan güzel olmamı kabullenemiyordu.Nefretini düşündükçe keşke birazcık ona benzemeseydim de sevseymiş beni diyorum.Dış görünüşüm gayet güzeldi ama kendimden nefret ediyordum.Saçlarımın kumral sarı karışımı rengini,gözlerimin yeşil ve mavi karışımını annemden almışımdır.Beraber saçlarımızın üst kısımlarını topuz,altlarını salaş bırakıp aynı giysileri giyip dışarıda arkadaş gibi eğlendiğimiz,bana kavga etmeyi öğrettiği,bıçağı nasıl kavrayacağımı öğrettiği günleri özlemiştim.
"Anne." dedim titrek bir ses ile."Sen gidince farkettim benim senden başka kimsem yokmuş meğer."Ağlamamdan nefret eden kadın benim ağlamama sebep oluyordu.Kendimde konuşacak gücü bulamıyordum kendimi toparlayamıyordum.Parçalara ayrılıp her yeni adımıma hata yaparak başlıyordum.Susarak yanı başında bekledim belki iki belki üç saat.
Annem ajandı yaklaşık iki ay önce görevdeyken vuruldu.İnanmak istemedim ta ki üzerine toprak atana kadar.İnsanlar haklıydı birini kaybedersen o daha çok değere binerdi.Kapalı gözlerimi açtım.Karşımdaki ağaçların arasından bir siluet gördüğümde ayağa fırladım.Yutkundum.Havaya baktığımda kararmak üzere olduğunu fark ettim.Ne işime yarar bilmezdim ama bıçak kullanmayı biliyordum hatta profösyonelce.Bacaklarımın titremesini kesmek için hızlıca koşup ana caddeye çıktım.İnsanların içi beni güvende hissettirirdi.Bir babanın yanından daha güvende...Ama bazen yalnızlık daha iyi olabiliyordu.Ağaç ev gibi bir yeri kitabevim yapmıştım.Ve huzur buluyorum orada.Şimdi de ihtiyacım olan yere gidiyordum.
Hava ben farkına varamadan kararmıştı.Issız bir sokakta yürürken sanki arkamdan biri geliyormuş gibi bir hisse kapıldım.Bozuntuya vermeden yan sokağa döndüğümde bir siluet gördüm.Benim duvarı dönmem ile duvarın arkasına saklanmıştı.Annesinin kızı olarak hep asinin önde gideni olmuşumdur herkes için.Hatta bazılarının belalısı da olabilir.Sinir krizlerim oluyordu ara sıra ama bildiğimiz sinir krizinin katbekat fazlası.Sırt çantamdan annemin her zaman yanımda bulundurmamı istediği,hiç yanımdan ayırmamı istemediği bıçağı çıkardım.Birkaç adım sonra sol tarafa yol ayrımı vardı.Oradan dönüp saklanacaktım.Adımlarım birbini takip eden yelkovan ve akrep gibiydi.Sokağı döndüğüm gibi bir binanın duvarından atlayıp arka bahçe olarak varsaydığım bir yere gelmiştim.Binanın altı otoparkdı.Bir arabanın arkasına geçip yolu gözetlemeye başladım.Bir süre sonra bir seksen civarında siyah deri ceketli bir erkek gördüm.Sağına soluna bakarken bir anda telefonu çaldı.O telefonun sesi sessizliğe texatlık oluşturmuştu.Yola o kadar yakındım ki beni görmesi an meselesiydi.
"Söyle...Kız kaçtı...Kaçtı kelimesinin hangi kısmını anlamakta zorluk çekiyorsun...Kaçırmadım kaçtı...Bu kızın ne kadar zeki ve güçlü olduğu hakkında bir fikrin var mı?...Güzel eğer fikrin yok ise konuşma.Bulursam getiririm." Karşı tarafı dinlemeden kapattı telefonu.
"Nerdesin küçük kız nerdesin?" diye kendi kendine konuştu.Aslında bayım gözünüzün önündeyim de siz körsünüz galiba.Adım sesleri yaklaştı ama yerimi bulamadı.Tekrar yaklaştı bu sefer kesinlikle benim olduğum yere geliyordu.Evet Hazel taktik düşün.Nasıl,nereden,hızlı,izini kaybettirerek kaçabilirsin.Siluet arabanın ön tarafından yaklaşıyor ise ben arka kapıya ulaşıp atlamam beş saniyemi alır ise tamam ya tamam herhalde halledebilirdim.Ne zamandır heralde kelimesini kullanmaya başlamıştım.Kendime hayret ettim.Heralde halledebilirim değil halletmek zorundaydım.
Arabanın arkasından çıktığım gibi demir kapıya tırmanmaya başladım ve hesapladığım gibi tam beş saniyede caddede koşuyordum.Demir kapının sesi tüm binayı ayağa kaldırabilen türdendi.Takip eden kişinin sağır olmadığını varsayarsak şuan peşimdeydi.Arkama bakar isem iki saniye kaybından yakalanabilirdim.Neden kaçtığım hakkında fikrim yoktu ama bir kovalayan varsa birde kaçan olması gerekirdi.O büyük adımlar benim hızıma yetişebilmişti.Beni yakaladığı an bayıltıcaktı yüzde doksan.Bana yaklaştığını hissettiğimde nefesimi tuttum.Sokak lambasının altında gövdemden tutttuğu gibi ağzımı ve burnumu kapatacak bir bez ile bayıltmaya çalıştı.Sence ben bunu yer miyim?Bayılmış taklidi yaptığımda inanmıştı kucağına alıp bir kaç sokak taşıdı ve uzaktan kumanda ile araba kilidinin açılma sesini duydum.Telefon zil sesi ve bir kıpırdanma... "Bu kızın bu kadar zeki olmaması gerekirdi..."O arabaya binmemem gerekiyordu.Arabanın arka kapısını açmak için beni tek eliyle tuttu.Bu fırsattı.Hemde en mükemmelinden.Telefondaki ses bağırdığından sesini bende duymuştum.
"Kız o kadar aptal ki saniyesinde yakalaman gerekirdi" Ani bir hareketle kaçarken belime sakladığım bıçağı çıkartıp tam karnına sapladım.Ayaklarım yere bastığında geldiğim yöne koşmaya başladım.Bıçağı sapladığımda pek bir canının acıdığına dair ses çıkarmamıştı.Ne yapacaktım?Niçin takip ediliyordum bilmiyordum.Kaçarken aklıma gerçeklerden de nasıl kaçtığım geldi.Siktiğimin gerçeklerini kaldıramıyordum.Evet Hazel tam da gerçeklerden nasıl kaçtığını düşünecek bir zamandı.Arkama baktığımda arkamdan kimse gelmiyordu.Bu beni az da olsa rahatlattı.Ama sonradan önümden araba geldiğini gördüğümde rahatlamam yarıda kaldı.Arabanın geldiği yönün yanına doğru koşacaktım ama ben daha adımımı atamadan görüntüm bulanıklaştı.Ve sesi kelebeğe ömür verircesine ağzından çıktı.
"Bayağı uğraştırdın küçük kız."
---
Gözlerimi açtığımda bir sandalyede oturur ama bağlanmış vaziyetteydim.Kaç saattir uyuduğum hakkın fikrimi sorsalar ağzımın kuruluğundan elli saat falan derdim sanırım.Ağzımdaki bant canımı yakıyodu.Etrafa bir göz gezdirdim.Burası kullanılmayan bir odaya benziyordu.Duvar ahşap tahtalar ile kaplanmış sadece içinde bir sandalye ve ben olan bir odaydı.Odanın soğuk havası tenimi ürpertiyordu.Bu his beni acayip bir şekilde rahatsız ediyordu.Yere atılmış montum ve sırt çantamı gördüğümde bağlı ellerimi çözecek bir şey bulabileceğimi düşündüm.Kapı tıngırdadığında bu son umudum da suya düşmüş oldu.Gözlerimi baygın bir şekilde kapıya çevirdim.Beni yakalamaya çalışan adam değildi bu.Kırklarının sonlarında saçları kırlaşmış ama gayet de fit bir adamdı.Arkasından o deri ceketli girdi.Gece farketmemiştim ama siyah saçlarına zıt süt beyazı teni ve mavi gözleri vardı.
Yaşlı adam bir küfür mırıldanırken olayı anlamamıştım.Sadece bunu değil tümüyle anlamamıştım olayları.
"Yanlış kız."dedi sinirle.
"Fotoğraftaki kız ile aynı." dedi kendini savunurcasına.Cebinden bir şey çıkarırken vesikalık fotoğraf olduğunu varsaydığım bir fotoğrafa bakıyordu.
"Onu yıllardır tanırım vücut ölçüleri bu değil özellikle de bacakları bu kadar uzun değil." dedi sakin bir sesle.
"Bu kız kim o zaman?"
"Gazelin kardeşi.Küçükken herkes onları ikiz sanarlardı Gazel buna çok sinirlenirdi.Ama Hazel ise reddetmekten çok kardeş olduklarını karşı tarafa vurgulardı."
Küçüklüğümü nerden biliyordu bu şimdi.Ve Gazel yerine ben mi kaçırılmıştım.Ve Gazel'in bu adamla işi neydi?
"Kızın neden bu kadar zor yakalandığı da şimdi ortaya çıktı Gazel aptal,kardeşinin IQ'su ise normalin üzerinde.Ve ben hata yaptım."dedi mavi gözlü.
"Bunu bırakıp Gazeli tekrar kaçırırsak eğer polise her şeyi ötebilir."dedi bıçakladığım.
"Öldürelim?" diye bir fikir sundu fikrine soktuğumun yaşlısı.
Bu adamı hiç gözüm tutmamıştı bak.Sanki diğerini tutmuştu ne diyordum ben.
"Beni öldürmeniz boş." dedim kendimden emin bir şekilde.O sırada ağzımdaki bandı el yordamsız nasıl çıkardığıma hayretle bakıyotlardı.Bu annemden öğrendiğim bir taktikti bandı omuzuma sıyırıp sıyrılmasını sağlıyor ve sonrasında dudaklarımı geri çekip boşluk oluşturduğumda bandın yarısı çıkmış oluyordu."Eğer beni tanıyorsanız ne o adamın ne de Gazel'in bana değer vemediklerini bilmeniz lazım."
"Haklı." dedi adını hala bilmediğim.
"Ne bok yiyeceğiz peki?" diye bir anda bağırdı yaşlı adam.
"Bana bırak."dedin sinir bozucu bir sakinlikle.
"Sana bıraktığımızda yanlış kızı kaçırdın."
"Bana kızın kardeşine çok benzediğini söyledin mi orospu çocuğu?Kızın adını bile kaçırıdıktan sonra öğrendim. Ben yanlış yapmam anladın mı?"
"Hata yaptın Demirel!" dedi yaşlı adam bağırarak.
"Defol git." Ağır adımları kapıya yöneldi.Dış kapı açılıp kapanma sesi geldiğinde anladım ki evden çıkmıştı.Hatalar insanların ilk anda ne yapacağını bilmemeye sürüklüyor ve sonrada pişmanlığa.Bana yaklaşmaya başladığında sandalyemle geri doğru gitmeye çalıştım."Ellerini çözeceğim sadece."dediğinde kıpırdanmayı kestim.Bileklerimdeki acıyı halatlar çözülünce daha derinden hissettim."Benimle gel"dedi.peşinden gittim ama kaçış planı düşünüyordum o sırada.
"Kaçıcak bir yer düşünme hayatında daha önce varlığında bihaber olduğun köyün 80 kilometre uzağındayız."dedi ciddiyetle.
"Nereye yürürsem yürüyeyim illaki bir insan ile karşılaşırım"
"Herhangi bir kurt seni yemeden insan içine atılırsan bana da haber ver."deyip salon olduğunu düşünüğüm kapıyı açtı.Ev ahşaptandı hep böyle evlerde yaşamak istemişimdir.İçlerini kendi zevkime göre dekor etmek...Oturmamı söylediği koltuğun inatla tam karşısındaki koltuğa oturdum.Salonla mutfağın arasında cam vardı.Odadan çıkıp mutfağa girdiğini gördüm.Buzdolabından bir şeyler çıkarıyordu.Dikkatimi başka yöne vermek istedim bakışlarım odanın yarısının kitaplar ile kaplı olduğu yere yöneldi.Üç tarafı kitaplıktı tam orta da da çalışma masası vardı.Ve burayı salondan ayırabilecek panjur sola doğru açılmıştı.Adımlarım istemdışı oraya doğru yöneldi.Kitaplara bayılırdım özellikle onları böyle rafta görmeye dayanamazdım.Çoğunluk osmanlı ve tarih kitaplarıydı.Osmanlı Tarihi kitabını raftan indiricektim...
" Kitaplarıma bir kez olsun dokunayım deme"diye kükreme geldiğinde geri geri çıkıp kalktığım yerime geri sindim."Seninle kuralları konuşmamız gerekicek küçük kız."
Arkama yaslanırken önümdeki sehpeya yemek bıraktı.Biftek ve erişte yanında ayran.En sevdiğim üçlü olmasına rağmen bir şey yiyesim yoktu."Bir bilemedin iki gün beni buraya hapsedebilme süren olucak."dedim.Cevap gelmeyince soru sormanın vakti olduğunu anladım.
"Gazel'i neden kaçırıcaktınız?"
"Annem,Gazel'in çalıştığı derginin sahibi.Son zamanlarda Gazel ile araları bozulmuştu.Annem şuan da hayatta değil. Katili silahla öldürülmüş.Gazelden şüphelendiğimi söylediğimde evlerinde ruhsatsız bir silah buldular."dediğinde güler gibi oldum.
"Ve sen de Gazel'in yaptığından şüpheleniyorsun ha?"dedim.
" Şüphelenmiyorum o yaptı."dedi katı bir ses tonuyla."Ve sen beni o kadar aptal biri olarak görme!Bu evden kaçabilme şansın sıfır.Gazel'in katil olduğu ortaya çıkana kadar benimlesin."
"Katil misin?" dedim.
"Henüz hayır." dedi.
"Niye bana iyi davranıyorsun?"dedim merakla
"Anneme benziyorsun..."
"Gazel de benzi..."cümlem yarım kalmıştı."Benzemiyor!Onun sol elmacık kemiğinin üzerinde beni yok.Saçları daha koyu ama o boyayıp rengini açtırdı."
"S-sen kısa zamanda bunları nasıl f-farkettin?"
"Beni hafife alma." dedi.Kaçmam gerekiyordu.Hemde şuan da.Kafamdaki düşünceler birbine girmiş kulaklık gibiydi."Çünkü o adamın yanında seni her ne kadar tanımıyormuş gibi yapsam da seni senden iyi tanırım."
"Tuvalet?"dedim konuyu dağıtdağıtarak.Bu günlük bu doz kafiydi.
"Odadan çıkınca karşındaki sol kapı."
Hızlı adımlarla odadan çıktım.Banyo kapısını inandırıcı olup sırf içeriye ses gitsib diye kapattım.Dış kapı kilitliydi,kilitli olmak zorundaydı.En gerizekalı insan bile bunu akıl edebilirdi.Montların asıldığı yere gittiğimde anahtar karşıma çıktığında sevinmiştim.Kapının deliğine anahtarı sokup bir iki kez çevirdim.Bu kadar kolay mı olacaktı cidden?Kapının kilidinin açıldığından emin olduğumda kapı kolunu indirdim ama açılmadı.Varlığından bihaber olduğum kapının sağ tarafında asılı olan megafon gibi magafona benzemeyen şey ötmeye başladığında anladım ki evde ondan habersiz kuş uçamayacaktı.Salon kapısının pervazına yaslanıp bana sırıtarak bakarken bir anda suratı kaskatı kesildi.Korkuyu hissettim.Gün içinde kaçıncı hatamdı bu?Dişlerini sıkmaktan çene kasları belirginleşmişti.Asker adımlarını hızlandırıp yanıma geldi.Kolumdan tuttuğu gibi gözlerimi ilk açtığım odanın kapısına sürükledi.Cebindeki anahtar ile kapıyı açtı ve bildiğiniz yere attı beni. Yere düştüğümde o anki sinirle gücümü toplayıp ayağa kalkıp karşısında dik bir şekilde durdum."Bu kadar nazik biri katil olamaz."dedim."Beni tanıdığın gün bu lafını geri alıcaksın."dedi.Ve sağında kalan kapıyı hızla geri çekip üzerime kilitledi.Dizlerim yere vurduğunda yere düştüğümü anladım.Emekleyerek odanın kapıdan uzak en dip köşesine gittim.Cenin pozisyonunu alarak montumu kafama yastık yaptım.Uzun bir zaman uyumuş olmama rağmen göz kapaklarım kapanıyordu.Kaçış yolu bulabilmek ümidiyle etrafa göz gezdirdim.Odanın en üst kısmında ağaçların yeşilliğini ve kahvernegiliğini görebildiğim küçücük bir pencereden başka dışarı açılan herhangi bir şey yoktu.Aklıma annem düştü.Göz kapaklarım bu sefer uykudan yoksun ruhsal açıdan kapandı.Yaşlar istemdışı akıp elmacık kemiklerimden çeneme doğru süzülüyordu.Her gün yanına giderdim merak etmiştir beni.Nedensiz bir şekilde şarkı mırıldanmaya başladım.
"Hani eski zaman masalları anlatır."
Dilim ağzımın içinde şarkının melodisinı mırıldanırken sesimi yükselttim.
"Hüznümü huzura dolarsın..."
"Kaşım gözümden çok içim bir parçan" Tuzlu yaşları hissedebiliyordum dilimde.
"Annem sen benim yanıma kalansın."
Sesimin içeriye gittiğinden emindim.
"Annem annem...Sen üzülme..." Git gide sesim uykulu bir mırıltıya dönüşmüştü.Ve artık fısıltı olarak çıkıyordu.
"Sözlerin hep yüreğimde"

Eğer okunma sayısı felan yüksek olursa ikinci bölümü daha da uzun yazmayı düşünüyorum :)

HEDEFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin