Yolda hızlı bir şekilde ilerliyordum. Bir an önce eve varmak istiyordum. Kendimi güvende hissedebileceğim bir yer arıyordum. Şimşeğin çakmasıyla çığlık atıp, kulaklarımı kapatarak yere eğildim. Sırtımı ağaca yasladım ve ileri geri sallanarak yağmurun bir an önce bitmesi için dua etmeye başladım. O sırada ıssız sokaktan birinin geçmesiyle ayaklanıp yardım etmesini isteyecektim fakat gücüm yoktu. Adamın bana göz ucuyla bakmasıyla ilk olarak yardım edeceğini düşündüm ama umursamadan yoluna devam etti. Bir süre daha öyle bekledim ardından yağmurun dindiğini fark ettim fakat hala sakinleşememiştim.
Kendimi iyi hissedince eve koşarak gittim. Telefona baktığımda annemin defalarca beni aradığını gördüm. Kendimde konuşacak gücü bulamadığım için iyi olduğumu belirten bir mesaj attım ve telefonu kapattım. Kendimi sıcak yatağıma attım ve gözlerimi kapadım.
......
Zilin çalmasıyla uyandım ve saate baktım. Annemlerin saat onda geleceğini tamamen unutmuştum. Koşarak kapının olduğu tarafa gittim ve hızlıca kapıyı açtım. Ablam ve annem endişeyle bana bakıyorlardı. Ablam " Bugün fırtına vardı, nasılsın iyi misin? " dedi. "İyiyim, iyiyim sıkıntı yok. " dedim. Ablam ve annemin bu kadar endişeli olmasının nedeni, altı yaşındaki yaşadığım olaydan sonra ' astrafobi ' denen bir hastalığımın ortaya çıkması.
(Bu arada bilmeyenler için astrafobi şimşek, gök gürültüsü ve benzeri olaylardan korkma hastalığıdır. Bu hastalarda şimşek çarptığında ve gök gürlediğinde kalp çarpıntısı, baş dönmesi ve mide bulantısı gibi olaylar meydana gelir.)
Annemler içeri girdi ve kahve yapıp birlikte sohbet etmeye başladık. İstemeyerek de olsa bugün yaşadıklarımı onlara anlattım. Biraz daha oturduktan sonra yarın okulum olduğu için yatmak zorunda kaldım.
......
Sabah annemin " Bade, hadi kalk kızım. Okula geç kalacaksın." demesiyle uyanmak zorunda kaldım. Rutin işlerimi hallettikten sonra kahvaltı yaptım ve okula yetişmeye çalıştım. Sınıfa girdim. Asya'nın yanına oturdum ve uyumaya çalıştım. Asya beni dürterek " Sana da günaydın " dedi. Ben de sinirli bir şekilde "Uyuyorum görmüyor musun?" diyerek karşılık verdim. Bunu dedikten sonra herkes ayağa kalktı. İlk önce ne olduğunu anlamadım, sonra hocayı görünce hızlıca ayağa kalktım. Her hocanın yaptığı gibi "Günaydın" "Sağol" "İyi dersler, oturabilirsiniz." konuşması olduktan sonra geçmek bilmeyen kırk dakika bitti. Teneffüste tekrar uyumak için sıraya yattığımda bir gürültüsesi kulağımı doldurdu. Arkada her zamanki gibi hem kavga eden, hem de gülen sınıfımızın süper yaramaz erkekleri birbirlerini dövüyorlardı. Sayelerinde uykum bir sefer daha bölünmüş oldu. Bir süre kavgayı, bağırışları, çağırışları, küfürleri dinlendikten sonra sıkılıp başımı sıraya koyacakken kavga ettikleri sıranın bir önündeki sırada olan arkadaşlarım arkalarında büyük bir kavga olmasına rağmen kahkaha atarak konuştuklarını fark ettim. Hatta bir ara kız arkasındaki kavga edenlere dönerek "Biraz daha sessiz kavga edin." diye cırladıktan sonra önüne dönüp ve arkadaşlarına dönüp konuşmaya ve gülmeye devam etti. Ben de bu olaya gülerek uyudum. Uyandığımda dersin bitmesine beş dakika kaldığını gördüğümde aceleyle toparlanmaya başladım. Hocanın "Çıkabilirsiniz çocuklar." demesiyle dışarı çıktım. Dışarıda hiç beklemediğim bir görüntüyle karşılaştım ve kendimi kötü hissetmeye başladım.
İnsan birçok şeyi söylemek ister ama susar, söyleyemez ya, işte şu an tam olarak bunu yaşıyorum. Karşımdaki babama bir sürü şey söylemek istiyorum fakat söyleyemiyorum. Babam diyorum ama bizi yıllar önce terk edip, tek başımıza bırakan bu kişiye baba demek istemiyorum. Arkamdaki bir öğrencinin '' Pardon çekilir misin? '' demesiyle yolun ortasında durduğumu fark ettim. Hemen özür dileyerek kaldırımın kenarına geçtim. Acaba yanlış mı görüyordum? Çünkü öyle olmasını diliyordum. Biz daha hayatımızı yeni yeni düzene sokarken birden ortaya çıkması haksızlıktı. Babam yani bizi terk eden babam yanıma gelerek '' Kızım.'' dediğinde şok olmuş bir şekilde sadece suratına tepkisizce baktım.'' Yani bu yaşadıklarım gerçek mi? '' diye kendime defalarca sorarken devam etti:
''Bade kızım, iyi misin?''dediğinde içimden kendi kendime ''Artık bana kızım demeyi bırak!'' diyerek daha da sinirlendiğimi fark ettim. Daha sonra boğazımda bir yumruk varmış gibi hissederken gözümün de artık yanmaya başladığını fark ettiğimde ağlamamak için kendimi tutuyordum. '' Hayır, hayır ağlamak yok, ağlamak yok...'' dedim. Onun gittiğine üzüldüğümü anlamaması gerekiyordu. O an bana en doğru gelen şeyi yaptım eve doğru tüm hızımı kullanarak yürümeye başladım. Neden hayatım tam düzene girmişken anında bir terslik olması gerekiyor? Neden? Zaten zamanında yeterince üzüldüm. Mutlu olmak benim de hakkım! Ama mutlaka bir sorun çıkmak zorunda.
Ben hala hızlı bir şekilde eve doğru yürürken peşimden gelmediği için mutlu olmaya devam ederken kendimi tutamadan ağlamaya başladım. Hani 'hüngür hüngür' derler ya, işte tam olarak öyle. Gözyaşlarım yavaş yavaş gözlerimden aşağıya kayarken burnum da akmaya başladı. Ben etrafımdaki kimseyi umursamadan eve gittiğimde odama girdim ve ağlamama kaldığım yerden devam ettim. Kapım çalınıp açıldığında ablamın geldiğini fark ettim. Yatağımdan doğrularak ablama baktım. Ablam '' Güzelim, ne oldu? Gözlerin kızarmış. Ne oldu anlat bana.'' dedi. Ben de '' A- abla, b-ben'' dedim fakat cümlemi devam ettiremedim. Çünkü hunharca ağlıyordum. Ablam bana sarıldı ve tekrar tekrar neler olduğunu sordu. Ben de daha fazla dayanamadım '' Abla b-ben bugün ba-babamı gördüm.'' dediğimde ablamın da ağlamaya başladığını gördüm. Birbirimize sarılmış bir şekilde dakikalarca ağladık. Ablam en sonunda yüzüme bakarak ''Peki nasıl oldu? Yani nerede, nasıl?'' dediğinde her şeyi olduğu gibi anlattım. Ben saatlerdir aklımda dönen soruyu dile getirdim '' Peki anneme söyleyecek miyiz?'' kısa süren bir sessizlikten sonra ablam ''Şimdilik söylemeyelim. Üzülmesin. Zaten daha yeni yeni toparlandık.'' diyerek cevap verdi.
Akşam yemeğini iştahsızca yedik ve anneme durumu çaktırmamaya çalıştık. Tabii ki annem durumu anladı ve bize ''Söyleyin bakalım, ne oldu da ikiniz bu kadar suskunsunuz? Sen Bade, neredeyse hiç konuşmadın.''dedi. Anneme o an yalan söyleyeceğim için kendimi aşırı bir şekilde huzursuz hiSsettim. Fakat bu onun iyiliği içindi. Yani en azından ben öyle düşünüyorum.'' Önemli bir şey yok. Okulla ilgili işte.'' dedim. Her ne kadar annemi inandıramadığımı bilsem de annem bana tamam dercesine başını salladı.''Ben biraz odama gidiyorum. Dinleneceğim de biraz. Uyursam iyi geceler.''dedim ve odama gittim. Gece pek fazla uyuyamadım.
Artık uyandığımda güneş yavaş yavaş doğuyordu. Gökyüzünün geçişli renkleri insanı büyülüyordu. Odam deniz tarafına baktığı için soğuk ve dalgalı denizin üzerinde öterek uçuşan martılar sanki bana ''Özgür hisset kendini, üzülme, hayatını yaşa!'' diyordu.
OY ATMATI VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN!