Kukla 2. Son

5 0 0
                                    

KUKLABAZ – Ben sadece görülmeyen bir rüyanın habercisiyim... 

 KUKLA – Evet, aslında rüyalarımızda oynadık, bizler hayalimizde ki oyunları... Gözünün içinde inşa ediyorlar dünyayı... Ne diye ciddiye aldın ki, ciddilik kavramını?!. 

 KUKLABAZ – Dilim yorgun, nefesim de yüzemiyor...

 KUKLA – Dilimizin ucunda bir gardiyan var Kair... 

 KUKLABAZ – Tutuklandık mı?. 

KUKLA – Henüz değil... 

KUKLABAZ – Sen gerçekten var mısın?. 

KUKLA – Çok önemli mi?. 

KUKLABAZ – Dışarıdan nasıl göründüğümü merak ediyorum?. 

KUKLA – İstersen sor onlara?. 

KUKLABAZ – Beni dinlemiyorlar, benim var olduğumu bile umursamıyorlar. 

KUKLA – Şu an hangimizin beyninin içindeyiz?. 

KUKLABAZ – Herkesin, aynı anda... Senin bir beynin mi var?. 

KUKLA – ( Olduğu yeri gösterir. ) Bu beyin yalnız sana mı ait?. 

KUKLABAZ – Sorulardan bıktım... Cevapları istiyorum!. 

KUKLA – Evet, şu an senin beyninin içinde, var olmuş bir kuklayım, senin maskenim ve beni sunuyorsun, onlara... Benim benliğim içinde, senliğim gizli... ( Gider KUKLABAZ'ın saçından tutar. Sert bir şekilde seyirciye yüzünü çevirir. ) Yüzleş onlarla, bak sana bakıyorlar... 

KUKLABAZ – Konuşamıyorum... 

 KUKLA – Korku çağındayız Kair!. 

 KUKLABAZ – İnsanın içinin yanması nedir bilir misiniz?. Kendi kendine yanan bir candan bahsetmiyorum. Fiziksel şiddete maruz kalmış bir candan bahsetmiyorum... Zihinsel olarak can yanması bunun adı... Her şeyin sebebi olan zihnin yanması nasıl bir şey biliyor musunuz?. 

KUKLA – Ne diyorlar?. 

 KUKLABAZ – Duymuyorum...

KUKLA – Seni nasıl görüyorlar?. 

 KUKLABAZ – Göremiyorum... ( KUKLA, KUKLABAZ'ın saçından tutmayı bırakır, KUKLABAZ kaçar ondan. ) 

 KUKLA – Hadi değiştir ekranı yine, yok et onları, kaç, kaç aptal, saklan kabuğuna... Gözlerini mi kapatmak istiyorsun! 

KUKLA – Hayır!. ( Işıklar söner. )

 KUKLA – Böyle iyi mi?. 

 KUKLABAZ – Hayır, korkuyorum!. 

 KUKLA – Kimden!. 

 KUKLABAZ – Karanlıktan!. 

 KUKLA – Burada kimse yok!?. İnsan yarattığı kötülükleri kendi gözleriyle görememekten korkar, ve bu olanağı tanıyan en verimli ortam karanlıktır. Aslında renksizlik olan siyah öyle bir renktir ki, tüm karanlığı, kötülükleri, nefretleri, her türlü kötülüğü içine alır, siyah saklar tüm iyi ve güzel duyguların zıtlıklarını... Sen karanlıktan değil, bilinmezlikten korkuyorsun!.  

KUKLABAZ – Sus!.  

KUKLA – Ya da yarattığın tüm kötü şeylerden!. Bunda siyahın suçu ne? 

KUKLABAZ – Sus lütfen!. 

 KUKLA – Susarsam, varlığımı ararsın... İstersen başka bir rüyaya geçelim mi?. 

 KUKLABAZ – İstemiyorum!. Gözlerimi aç!. ( Işıklar yanar. ) 

 KUKLA – Bir karar ver!. 

 KUKLABAZ – Hiçbir şeyden kaçamıyorum... 

 KUKLA – Ölelim mi?. 

 KUKLABAZ – Sus, yeter!. Önce adımı fısıldadılar kulağıma, yürümeyi öğrenmek için emekledim, büyümeyi öğrenmek için koştum, zıpladım, dans ettim, eğildim, öğrendim, gördüm... işittim, hep konuştum, hep sustum... araştırdım, gezdim, dokundum, yazdım, sildim, hep sevdim... sevildim, oldu, evet, sevilmediğimde oldu, sevinmediğimde... Mutsuz oldum, mutlu oldum, inandım!. O'nun, o'nların olduğuna hep inandım, taptım, egoya yenildim, dürüst oldum ama yalan da söyledim... utandım, unuttum, dua ettim, sabrettim... evet evet ağladım, evet evet güldüm de... üşüdüm, ısındım ama hep düşündüm, derini gördüm, gökyüzünü, doğayı, tüm canlıları, canlı görünüp, cansız olanları, sadece cansızları, toprak altında ki evleri, yatakları, onlar uyuyorlar, bekliyorlar... bilmiyoruz... bilmediğimiz halde bizler çok konuşuyoruz... bitmek bilmeyen geceler, güneş, ay, gökyüzü lambaları, evet yıldızlar!. Saniyeler, saatler, günler, aylar, sus!... ( Derin bir sessizlik!. ) istenilen karanlık, istenilip de istenilmeyen şey, neden zor gelir insana şu aydınlık?. Birazdan kapı açılacak ve içeriye girecek, keşke... keşke... keşke... KUKLA – İnsanı ayakta tutan sadece ayakları değildir... 

 KUKLABAZ – Ne dedin?. 

 KUKLA – Hiçbir şey... 

 KUKLABAZ – Hayır az önce bir şey söyledin... 

KUKLA – Ne dememi istiyorsun?. 

 KUKLABAZ – Az önce dediğin şeyi... 

 KUKLA – Ben hiç konuşmadım ki Kair?. Unuttun mu, benim dilim yok, adım yok benim... 

KUKLABAZ – Bıçak!. ( KUKLA daha önceden davranıp masanın üstünde ki bıçağı kavrar. KUKLABAZ, KUKLA'nın iplerinden tutup, KUKLA'yı yönetmeye başlar. Bıçağı KUKLA'nın iplerini kesmeye doğru yöneltir... Bir süre bakışırlar... KUKLA, boşta olan eliyle, KUKLABAZ'ın başında ki ipleri kavrar. ) 

 KUKLA - Bir hayalbazın hayalleri küçük olursa, kuklaları da küçük olur... 

( KUKLA, bıçakla o ipleri keser. KUKLABAZ yere yığılır... Seyircinin üzerine ipler düşer... Işıklar söner, ışıklar hemen açıldığında, İlk başta ki gibi KUKLA bu sefer, KUKLABAZ'ı dikerken görürüz... )

SON 

KuklaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin