587 47 0
                                    

-flashback three-

"sarılsana bana. bir kere." söylediklerime gülerek beni kendine doğru çeken sevgilime bakıyordum. başımı vücuduna yaslayarak gözlerimi kapattım. "çok rahatım gâliba?" alaycı bir sesle söylediğine gözlerimi devirdim. "uykum var, bırakta uyuyayım azıcık." bedenimi kendine daha fazla gömerek kollarını belime sardı. "uyu bakalım." söyledikleriyle olduğum yere yerleşerek rahat bir pozisyon aldım. küçük olduğum için her yere sığıyordum, şanslıydım kesinlikle. görüşüm bulanıklaşıp, vücudum hâlsizleşmeye başladığında uyuyacağımı anlamıştım. kendimi daha fazla uyanık tutmaya zorlamayarak,
       uykunun kollarına bıraktım. ⠀⠀⠀ ⠀⠀⠀ ⠀⠀⠀ ⠀⠀⠀ ⠀⠀⠀

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯

annem klasik müzik sever. eskiden gün boyunca CD çalarından ihtişamlı, etkileyici Beethoven senfonileri yükselirdi. o parçalar bana her vakit parlak mavilikleri hatırlatırdı ve taze boya kokusunu duyumsardım. babam ise caz sever. her fırsat bulduğunda bana göz kırpıp annemin Mozart CDsini çıkarıp yerine Miles Davis ya da Woody Herman koyardı. neden bilmiyorum ama ben hep country dinlemeyi sevdim. yüksek sesli, gitar ağırlıklı, kırık kalp müziği. çok küçükken mutfakta annem kahvaltımı yedirirken radyoda bir şarkı çıkınca sevinçle çığlık attığımı söylemişlerdi. ilginçtir ki, melodisi hâlâ aklımda.

İşte söylüyorum;
Elvira, Elvira
Kalbim yanıyor, Elvira
Haydi,
Of gümüş şimdi çok uzaklarda

bu şarkının sözlerini ve ritmini nasıl bilebiliyorum, hiçbir fikrim yok. bir şekilde hafızama kazınmış olmalı, belki bir radyodan ya da tv programından.
ben henüz çok küçükken (bir yaşında bile değilmişim.) babam benim için eve pelüş bir tavşan getirmiş. beyaz ve yumuşak. tombul bebek parmaklarının kavrayabilmesi için ideal boyutlardaymış. yerde şu ana kucaklarından birinde oturmuş, tüylü yeşil halı ve onunla uyumlu kanepeyi inceliyormuşum. "bak belenus. babacık sana sevimli bir oyuncakçık almış." diye yetişkinlerin çocuklarla konuşurken kullandığı tiz tonda mırıldandığını duyuyorum. oyuncakçık da ne demekti? gerçek şeyleri keşfetmek yeterince zor değilmiş gibi bir de uydurma kelimeleri çözmem gerekiyordu! ama minik tavşanın kürkünün, yumuşak serinliğini sevdiğime eminim. sonra yere düştü. babam ikinci kez tavşanı ellerime verdi. onu tutup kucaklamak istiyormuşum ama bir kez daha yere düşmüş. annem kızıp ağlamaya başladığımı söylüyor.

anorexia ‧ chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin