Eski Dost

20 6 0
                                    

Yeni bölümle karşınızdayım. 

Umarım beğenirsiniz. Bu bölüm biraz geçiş bölümü havasında oldu. Neyse okuyup anlarsınız.

Elimdeki kan donmaya başladığında elimin hareketleri engellenmeye başlanmıştı. Sanki erimiş şekerle oynamışım da elimde şeker kalıntısı vardı.

Göz devirerek biraz önce kestiğim elime baktım. İsteyerek yapmamıştım. Sadece elimdeki bıçağı Fırtına'nın üzerine düşürmemek için hızlı davranıp bıçağı keskin tarafından havada tutmuştum. Bu sayede avuç içim kesilmişti. Bıçaklarım genellikle keskin olduğu için baya derin kesmiştim ama sonuçta Fırtına'ya batmamıştı.

Elimi sarmaya üşendiğim için kanı durana kadar akmıştı. Canımın acıdığını ise hissetmiyordum bile. Çünkü ben hayat felsefemi abime göre ayarlamış, öyle kurgulamıştım. Abim öldüyse bu hayatta çektiğim acının hiçbir anlamı yoktu.

Uzandığım yerden yavaşça doğrularak oturur pozisyona geçtim. Aylardan haziran olmasını isterdim ama ne yazık ki daha ocak ayına bile girmemiştik. Lakin girmemiz yakındı. 1 ocağa şurada 12 gün kalmıştı. 12 deyince aklıma 12. öldüreceğim insan gelince yüzümde istemsiz bir sırıtış oluştu. Hadi ama, kim intikamının son insanlarından olan birinin ölümüne az kalmasına sevinmezdi ki? Ya da insanlardan bana ne ki? Ben sevinirdim ve seviniyordum. 

Elim bu saçma düşüncelerimi bölmek ister gibi tekrar kanamaya başladığında bu işin uzayacağını ve pansuman yapmazsam da bir türlü durmayacağını anlamıştım. Ayağa kalkarak gerindim. Uykum yoktu lakin üzerimde fazla bir yorgunluk vardı. Sanki benim değil de hayatımın yorgunluğu üstüme çökmüştü. Bu yüzden bedenim yerine ruhum yorulmuştu. 

Sarsak adımlarla banyoya ilerlerken Fırtına'yı görmemle yüzümde içten gelen bir gülümseme oluştu. Gözlerim onda takılı kaldı, ayaklarım onun yaptığı hareketleri izlemek için adım atmayı kesti. Fırtına da bunu bekliyormuş gibi anında bana dönmüştü. Ardından 'umrumda değilsin Nil' dercesine tekrar önüne dönüp salona doğru yürümüştü. Bu yaptığı hareket ise günler sonra tekrar içten bir kahkaha atmama sebep olmuştu. Bu kedi gerçekten bir harikaydı. Bir lütuftu. Allah'ın lütfu...

Kahkahamı durdurup aşağı kattaki banyoya gittim. Elimdeki kan yine yere damlamıştı. Ama umursamıyordum. Titiz bir insandım lakin kanı severdim ve evimin her yeri kan olsa da umursamazdım. Tabii ki silecektim kanları ama bunu elimi sardıktan sonraya bırakacaktım.

Banyo dolabından bandajı ve tentürdiyotu çıkarıp lavaboya koydum. Ardından gazlı pamuktan bir parça koparıp üstüne tentürdiyotu döktüm. Kırmızı ile kahverengi arası rengin pamuğa bıraktığı etkiyi izledikten sonra elimin kesilen kısmına bastırdım. Hafif bir sızı oluşmuştu ama buna takacak değildim. Pamuğu elimden çekince gördüğüm manzaranın gerçek olduğuna bir an inanamamıştım. Derin olduğunun farkındaydım ama kandan tam görememiştim. Şimdi ise her şeyi apaçık ortadaydı. Elim, herkesin elinde olan çizgilerin birisinin tam üstünden kesilmiş ve üç kat deriyi aşıp etimin derinlerine kadar inmişti. Hatta işaret parmağım ve baş parmağım arasındaki boşlukta bile kesik izi vardı. Oysaki büyük bıçağım düşmemişti.

Bu kesiğin derin olmasını gözardı ederek kesiğin üstüne biraz daha pamuk koydum ve bandajla sardım. Bundan daha fazlasını yapmaya uğraşamazdım. Eminim ki bir hastaneye gitmiş olsaydım dikiş atarlardı.

Derin bir nefes alarak aynadaki yansımama baktım. Göz altlarım hafif morarmıştı. Ah, onlarda haklıydı. Kaç zamandır geceleri uyumuyordum ve sabahları da artık uyku denen şey bana pek uğramaz olmuştu. Sıkılmıştım bu durumdan ama uykumu getirecek bir olay yahut uykuma iyi gelecek bir durum bilmiyordum. Hoş; bilsem bile yapacağıma pek ihtimal vermiyordum. 

13 İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin